Kişisel Özellikleri

Mustafa Kemal; çok yönlü, üstün yetenek, zeki ve kuvvetli iradeye sahiptir. Bunlar Mustafa Kemal’in Türk milletinin en büyük lideri olmasında ve tüm dün­yaca kabul edilmesinde etkili olan özellikleridir.

Büyük bir asker, büyük bir devlet adamı ve büyük bir devrimci.

Büyük bir adamı durmadan övmek, onun büyüklüğünü anlatmak demek değildir. Bu büyüklüğün nedenlerini ortaya koymak da gerekir. Büyük devrimcilerin kişiliğini var eden üç özellik vardır. Akıl özelliği, gönül özelliği, eylem özelliği. Atatürk’te bu üç özelliğin üçü de vardı. Atatürk’ün hayatnı gerektiği gibi inceleyenler çok iyi bilirler ki O’nun kişiliğini özleştiren varlıklardan biri düşüncelerinde, sözlerinde eylemlerinde beliren saydamlık, kesinliktir. O’nun şu kısa sözleri, bu gerçek için bir örnektir.

“İki Mustafa Kemal vardır. Biri ben, fani Mustafa Kemal, diğeri milletin daima içinde yaşattığı Mustafa Kemal idealidir.” İşte Atatürk bütün dünya olaylarını böyle, kesinlikle, saydamlıkla görüyor, bu olaylar karşısındaki davranışlarını da yine bu kesinlikle, saydamlıkla belirtiyordu.

Akıl Kişiliği

Atatürk’ün akıl kişiliğini yaratan özlerden biri olağanüstü diyebileceğimiz sezgi gücüdür. Atatürk sosyolog, psikolog değildi. Bu yolda direnmesi de yoktu. Ancak, kendisinde herhangi bir bilginde bulunmayan öyle bir sezgi gücü vardı ki, gerçekleri kavramakta, henüz olmamışların olabileceğini duymakta bilim adamlarını bile geçiyordu. İşte bu büyük adamın milliyet anlayışı, dil anlayışı, sanat anlayışı bu görüşümüzün ne kadar doğru olduğunu gösteren belgelerdir.

Fikir Kişiliği

Atatürk’ün fikir kişiliğini incelerken devrimciliği üzerinde de durmak gerekmektedir. Kendisinden önce gelip geçenler arasında en çok yaygın olan düşünce yavaş yavaş gelişme düşüncesi idi. Ancak kendisi gibi devrimin yıkım ile başlayıp evrim ile sona ereceğini düşünenler yok gibi idi.

Atatürk yıkım ile başlamış, devrim evresine girmiş, hilafetin kaldırılması, harf devrimi, dil devrimi hep bu metodla yapılmıştır.

Gönül Kişiliği

Gönül kişiliğine gelince, Atatürk’ün çocukluğundan beri ola gelen bütün davranışlarında en çok göze çarpan, özelliği gururu, benliğidir. Bu özelliğini her davranışında buluyoruz. Atatürk’ün gönül zenginligini belirten olaylardan biri de O’ndaki çocuk sevgisinin büyüklüğüdür. Nerede kabiliyetli yoksul çocuk görse onu yetiştirip yükseltmek istemiştir. “Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa, tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet, bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir” diyen Atatürk, aynı zamanda bir sanatçıdır. Yeni Türkiye Devletine modern devlet ölçüleri kazandırırken, yeni Türk sanatının çağdaş anlamda gelişmesi ve ilerlemesi için yeni bir espri getirmiş ve yeni bir yol açmıştır. Atatürk’ü sanatçı yapan kişise meziyetleri vardır.

Sanatçı psikolojisine sahiptir, yaratıcı bir yanı vardır ve kalbi insanlığa açıktır.

Yaratıcı ve yaşatıcı fikirler arasında konumuzla ilgili olanlardan ikisi şunlardır. “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” “Yüksek bir insan cemiyetinin tarihi vazifesi, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir.”

Sanatçı karakteri

Sanat ve özgürlük, birbirine paralel yürüyen iki kavramdır. Özgürlük, Atatürk’ün temel karakteridir. Kendisi de bunu ‘Hürriyet ve istiklal benim karekterimdir” sözüyle belirtmektedir. Bu nokta da Atatürk’e sanatçı karakteri kazandıran ikinci özelliktir. Sanatçı, duygularını yansıtmakta özgür olmadığı an, ortaya bir eser koyamaz.

Bir gerçektir; ilim ve sanat insanlığın iki kanadıdır. Sanatçıların Atatürk’e diğer bütün sanat erbabından daha fazla şükran hisleriyle bağlı olması gerekir. Çünkü bu büyük insan sanatçıları, normal mahkemelerde bile şahit olarak kabul edilmedikleri bir ortamdan çekip çıkarmış, “Herkes mebus, vekil ve hatta reisicumhur olabilir. Fakat sanatkar olamaz” tarihi sözleriyle sanatkarlara toplumdaki yerini göstermiştir.

Kendi, çocukluğundan beri dinlediği alaturka müziği sevdiği halde, çok sesli müziğin batılaşmakta ve ileri uygarlıktaki fonksiyonunu gördüğünden kendi hislerini bir tarafa itmiş ve çok sesli müziğin memleketimizde yayılabilmesi için elinden gelen her şeyi yapmıştır. Ankara Devlet Konservatuvarı, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası hep O’nun eseridir. Atatürk olmasaydı bütün Türkiye olarak iftihar ettiğimiz hangi sanatçımız ortaya çıkabilirdi ki?

Mustafa Kemal, Türk toplumunun yüksek bir sanat yeteneğine sahip olduğuna inanıyordu.

Mustafa Kemal döneminde, sanatçı yetiştiren okullar açıldı. Avrupa’ya öğrenci gönderildi.

Mustafa Kemal, her fırsatta sanatçıları ve sa­nat eserlerini takdir ederdi. Sanat ve sanatçıyla ilgili görüşlerini dile getirerek özendirici bir rol oynardı. Onun bu konulardaki sözlerinden bazıları şunlardır: “Yüksek bir insan toplumu olan Türk milletinin tarihi bu özelliği de güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir.”

Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hafta cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkâr ola­mazsınız.” sözleri sanatseverliğini vurgulamaktadır.

En Büyük Asker

İstiklal Savaşı’nın askerlik bakımından büyük olan önemi Gazi’yi tarihin en büyük askerleri düzeyine çıkartmıştır.

Fakat devlet adamı olarak savaş meydanlarındaki başarılarına daha güçlü başarılar katmasını bildiği için O insanlığın en güçlü eğitimcileri arasına yükselmiştir. Şurası bir gerçektir ki Cumhuriyet eğitimi, O’nun öncülüğünde kazandığı bu yeni değerleri Türk insanına, Türk varlığına mal etme savaşının ve çabalarının verimi olan bir eğitim dönemidir.

Başöğretmenlik

Atatürk, toplumu çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmayı amaçladığı için milli eğitim ile yakından ilgilenmiştir.O, “Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum olarak yaşatır; ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder.” demiştir.

Başkomutanlık Meydan Savaşı’nın Dumlupınar’da yapılan kutlama törenindeki konuşmasından sonra, “Cumhurbaşkanı olmasaydınız ne olmak isterdiniz” diye soran bir gazeteciye : “Milli eğitimin başına geçmek isterdim” diye cevap vermesi Mustafa Kemal’in öğretim ve eğitimle olan ilişkilerini ifade etmektedir.

Mustafa Kemal, birçok alanda olduğu gibi eği­tim alanında da milletimizin çağ atlamasını atılım yap­masını sağlayan büyük bir önderdir.

Mustafa Kemal, “Cumhurbaşkanı olmasaydınız ne olmak isterdiniz?” sorusuna “Millî Eğitim Bakanı olarak millî kültürü yükseltmeye çalışmak en bü­yük emelimdi.” karşılığını vermiştir.

Mustafa Kemal, büyük bir eğitimci ve ebedi “başöğretmen”dir. Yeryüzünde onun gibi yazı tahtası başında milletine ders veren başka bir devlet adamı yoktur.

Vatanseverliği

Vatan sevgisi, Atatürk’ün en önemli özelliğidir. Vatanın savunulması için hiçbir fedakârlıktan kaçınmamıştır. Vatan savunmasını her şeyden önemli ve her şeyden üstün gören Atatürk’ün İstiklâl Savaşı’nın kazanılmasında vatan sevgisi ve Türk milletine olan güveni, önemli bir yer tutar.

Vatan ve millet sevgisi Atatürk’ün taşıdığı özelliklerin temel taşıydı. O vatanı ve milleti için canını seve seve verebilecek bir karaktere sahipti. O, kişisel egemenliği ortadan kaldırmış, egemenliği kayıtsız şartsız milletine vermiştir. Bununla milletine olan güvenini, sevgisini açıkça göstermiştir

Mustafa Kemal, bir asker olarak birçok cep­hede vatan savunmasının en güzel örneklerini verdi.

Vatanı savunmanın yüce bir görev olduğunu belirtti. Çanakkale Cephesi’nde askerlerine: “Size ben taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçen zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar gelebilir.” diyerek Türk ordusunun Çanakkale Savaşlarındaki başarısının nasıl gerçekleştiğini ortaya koymuştur.

Sakarya Meydan Savaşı’nda Mustafa Kemal askerlerine şu emri verdi: “Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Va­tanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslan­madıkça terk edilemez.” Bu emrin harekete geçir­diği vatanseverlik duygusu Türk ordusuna büyük bir zafer daha kazandırdı.

İdealistliği

Atatürk’ün ideali; Türk milletinin çağdaş, hayat seviyesi içinde yaşayan bir millet olarak varlığını yük­seltmektir.

Onun ilkeleri bu ideali gerçekleştirmeye yöne­liktir.

Mustafa Kemal, Onuncu Yıl Nutku’nda, az za­manda çok büyük işler yapıldığını belirtmiş, ancak  bunları yeterli görmemiştir.

Kemal, idealistliğinin bir gereği olarak şunları söylemiştir: “Yurdumuzu dünyanın en ma­mur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkar­acağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynak­larına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.” Bu ideal yalnızca Atatürk’ün değil, aynı zamanda Türk milletinin de idealidir.

Atatürk’ün en büyük ideali, Türk Milleti’nin “En medeni ve refah seviyesi yüksek bir millet olarak varlığını yükseltmek”ti.Bir idealist olarak, en kısa zamanda bu hedefe ulaşmak istiyordu. Onun diğer bir amacı da tüm ulusların barış içinde yaşamasıydı. Atatürk, Türk milletinin çağdaşlaşması için önüne çıkan tüm engelleri yenmiştir.

Hakikati (Gerçegi) Arama Gücü

Mustafa Kemal, gerçekçi bir insandı. Gerek dış politikada gerekse iç politikada hiç hayalci olma­mış, milleti gerçekleşmesi mümkün olmayan emeller peşinde koşturmamıştır.

“Bizim; akıl, mantık, zeka ile hareket etmek en büyük özelliğimizdir.” sözü bu özelliğine en gü­zel örnektir.

Hakikati aramak ve hakikati konuşmak, Atatürk’ün yöntemiydi. O, akıl ve bilime değer verirdi. Olaylara bir bilim adamı gözüyle bakarak hakikati bulmaya çalışırdı. “Akıl ve mantığın halledemeyeceği mesele yoktur.” derdi.

Atatürk, gerçekçi bir insandı. Olaylar ve kişiler karşısında gerçekleri çekinmeden söylediği gibi, doğru olanın gerçekleşmesi için elinden geleni de yapardı. O, yapacağı bir işte önce engelleri görür, onları birer birer ortadan kaldırır, sonunda amacına ulaşırdı. Hayalcilikten uzaktı.

Çok Cepheliliği (Yönlülüğü)

Mustafa Kemal, üstün bir komutan eşsiz bir devlet adamıdır.

O, pek çok alanda ortaya koyduğu görüşleriyle milletini aydınlatmış; kalkınmanın, gelişmenin ve çağdaşlaşmanın yollarını göstermiştir.

Mustafa Kemal, hem fikir hem de hareket adamıdır.

Askerlik, tarih, eğitim, sanat ve ekonomi konularında görüşlerini açıklamakla kalmamış aynı zamanda bu görüşlerini uygulamıştır.

Mustafa Kemal, bu özelliklerinin yanında kendine güveni, göreve bağlılığı, çabuk ve doğru karar verme gücü ile de çok cepheli bir önderdir.

Atatürk, çok cepheli bir liderdi. O, hem fikir, hem de hareket adamıdır. Yani bir taraftan Türk inkılabının hazırlayıcısı, diğer taraftan da uygulayıcısı olmuştur. Hem düşünen, hem de eserler veren Atatürk, çok yönlü bir lider olduğunu göstermiştir.

Gurura ve Ümitsizliğe Yer Vermemesi

Atatürk, asla ümitsizliğe düşmezdi. İç ve dış düşmanların çokluğuna rağmen Milli Mücadeleyi başlatmış ve başarmıştır.

Mustafa Kemal, gerçekleştirdiği büyük ve küçük bütün işlerinden sonra gurura veya büyüklenmeye kapılmamıştır. Kendisine farklı davranılmasından hoşlanmazdı.

“Benim müstesna olduğuma dair bir kanun yoktur.” sözü bu özelliğini vurgulamaktadır.

Mustafa Kemal, hayatı boyunca yapacağı bütün işlerde şu şekilde düşünürdü: “Ben bir işte nasıl muvaffak olacağımı düşünmem. O işe neler engel diye düşünürüm. Engelleri kaldırdım mı iş kendi kendine yürür.”

Çanakkale Savaşları sırasında cephanesi olmayan asker karşısında süngü tak emrini vermesi onun :   zor durumlarda bile ümitsizliğe düşmediğini göstermektedir.

Atatürk, kurduğu cumhuriyet yaptığı inkılaplar ve kazandığı zaferlere rağmen gurura kapılmamıştır. “Ben yaptım!” sözünden hep kaçınmıştır. Her zaman: “Türk milleti başardı” demiştir.

İleri Görüşlülüğü

Mustafa Kemal, olayların gelişmesini sezgileriyle değerlendirerek sonucunda neler olabileceğini isabetli bir şekilde tespit ederdi. Onun ileri görüşlülüğü­nü gösteren pek çok örnek vardır.

“Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi yetmez. Muhakkak ufkun ötesini de gör­mesi ve bilmesi gereklidir.” sözü bu özelliğini gös­terir.

Çanakkale Savaşlarında düşmanın nereden çıkarma yapacağını tahmin etmesi, II. Dünya Savaşı’nın çıkacağı 1932′de bir yurt gezisinde “Kırk asırlık Türk yurdu, düşman elinde bırakılamaz.” diyerek ilerde Hatay’ın ana vatana katılacağını belirtmesi onun bu özeliğini en iyi şekilde ortaya koymaktadır.

Atatürk, olayların gidişini değerlendirerek sonucunu tespit ederdi. Çanakkale Muharebeleri sırasında, düşman donanmasının nerden çıkarma yapabileceğini önceden sezerek gerekli tedbiri alması, savaşın sonucunu değiştirmiştir.

Yöneticiliği

Mustafa Kemal, üstün nitelikli ve çok yönlü bir yöneticiydi.

O, bu özelliğini cephede, mecliste ve cumhur­başkanlığı makamında bütün yönleriyle ortaya koy­muştur.

Atatürk’ün yöneticilik özelliklerinden biri, yeri ve zamanında en doğru kararı alması ve bunu taviz vermeden uygulamasıdır. Onun başarısının sırrı bu özelliğinde yatmaktadır.

Yapacağı işlerde ani kararlar vererek değil, uzun uzun iyice düşündükten sonra ve sırası geldikçe uygulama safhasına koyarak başarılı olmasını bilmiştir.

“Bir işi zamansız yapmak o işi bozmak, başa­rısızlığa uğratmaktır. Her şey sırasında ve zama­nında yapılmalıdır.” diyerek yöneticilikte nasıl başarılı olunacağını göstermiştir.

Mustafa Kemal, iyi bir yönetici için gerekli bütün özelliklere sahipti. Kibar davranışları, dürüstlüğü, emir veriş tarzıyla örnek olmuştur. Gerek devlet yönetiminde gerekse askerlik hayatı boyunca hiçbir zaman maceraya yer vermemiştir. Atatürk; “Büyük kararlar vermek, kâfi değildir. Bu kararları cesaret ve kesinlikle tatbik etmek lâzımdır.” diyerek verdiği kararlarda ısrarcı olmuş ve sonucun kendi istediği şekilde çözümlenmesi için uğraşmıştır.

Rehberliği

Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktıktan hemen sonra başladığı işlerde bir rehberin bütün özelliklerini sergilemişti. O, millete en doğru yolu göstermişti.

İnsan ve Millet Sevgisi

Mustafa Kemal, bütün davranışlarıyla her şeyden önce, kendi milletine karşı olan sorumluluğunu ortaya koymuştur.

Türk milletinin şerefi ve hakları söz konusu olduğunda, bunların korunmasını görevlerin en kutsalı saymıştır.

Onun şu sözleri insan sevgisi hakkındaki dü­şüncelerini çok güzel açıklamaktadır: “En uzakta zannettiğimiz bir olayın bize bir gün etki etmeye­ceğini bilemeyiz. Bunun için insanlığın hepsini bir vücut ve bir milleti bunun bir organı saymalı gerekir. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan diğer bütün organlar etkilenir.”

Atatürk, milletini çok severdi milleti uğruna gece gündüz çalışmış, en umutsuz zamanlarda bile milletle beraber olmayı, millete güvenmeyi kendine prensip edinmişti. O yalnız kendi milletine değil bütün uygar milletlere saygı duymuştur.

İyi Kalpliliği

Mustafa Kemal iyi kalpli, temiz yürekli bir insandı. İnsanlığın huzur ve barış içinde yaşaması için  çaba sarf etmişti. Kalbi insan sevgisiyle doluydu.

İkinci Dünya Savaşı’nın belirtilerinin ortaya çıkmaya başladığı sıralarda Mustafa Kemal, şunları söylemiştir:

“İnsanları mutlu edeceğim diye onları birbirlerine boğazlatmak insani olmayan ve son derece üzücü olan bir sistemdir.” “İnsanları mutlu edecek tek vasıta, onları birbirine yaklaştırarak, onları  birbirine sevdirerek karşılıklı maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamaya yarayan hareket enerjidir.”

Atatürk, iyi kalpliydi. İnsanlığı bekleyen felaketlere karşı sürekli çareler arardı. Ona göre gayesi barış olmayan bir savaş, cinayetti.

Açık sözlülüğü

Atatürk, doğruyu söylemekten asla çekinmezdi. “Ben, düşündüklerimi daima halkın huzurunda söylemeliyim.yanlışım varsa halk beni tekzip eder.” derdi.

Mantıklılığı

Keskin bir mantık ve zekâ gücüne sahip olan Atatürk, hayatı boyunca akıl ve mantığa büyük önem vermiştir. Bu özellik, onun evrensel devlet adamı olarak tanınmasında büyük bir rol oynamıştır. “Bizim akıl, mantık ve zekâ ile hareket etmek en belirgin özelliğimizdir.” diyerek ülke sorunlarında mantık ve şuurla hareket edildiğini göstermiştir.

Metodlu çalışması

Atatürk, yapılacak işlerin zamanını ve sırasını çok iyi bilirdi. O yapacağı işlerde her şeyi sırayla yapardı. Önce engelleri ortadan kaldırır, sonra hedefe varmada hiç zorlanmazdı.

Sabır ve Disiplin Anlayışı

Atatürk, önemli düşünceler karşısında önce düşünür, inceler, araştırır ve tartışır; sonra da kesin kararını verirdi. Verdiği kararın uygulanma zamanını ise sabırla beklerdi. Atatürk, disipline de çok önem verirdi. Bir işi yapmaya karar verdiği zaman ısrarla o konu üzerinde çalışır. Asla vazgeçmezdi.

Leave a Reply