2014 MAYIS 6 – VATANA SAYGISIZLIK

AAKM Makale - Hurriyet - OmerCan Banner 2013.v3

Avustralya Atatürk Kültür Merkezi (AAKM www.ataturk.org.au) Atatürk’e, Türk Toplumu’na, Türk Devleti’ne zarar verenlerin, hakaret edenlerin, Türkiye’nin kaynaklarını sömürenlerin, Atatürk’ün kurduğu çağdaş, laik, demokratik ve tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak isteyenlerin karşısında durmayı ilke edinmiş bir toplum kuruluşudur.

Son yıllarda Atatürk’ü karalama ve dolayısı ile iç ve dış düşmanlık üretme çabaları şiddetle artmaktadır. Emperyalist sistem ve onun Avustralya’daki uşakları da bu çabalarında geride kalır değiller. Türk ulusunu bölme ve vatanımızı parçalama girişimleri, içimizden çıkan işbirlikçiler ve onların kullandıkları ümmetçi kitlelerin hayasızlıklarının, riyakârlıklarının vatan hainliği olduğunun farkında olup olmadıklarını, kendime sormaktan alı koyamıyorum.

Atatürk’ü karalama çabaları ve dolayısı ile Atatürk düşmanlığı emperyalizmin en büyük silahlarından birisidir. Atatürk emperyalizmin ezberini bozmuş ve onu deşifre etmiştir. Kurtuluş savaşımızın yegane başarısı, emperyalistlerin Türkiye ve Türk ulusu üzerinde olan kirli emellerinin bir süre için durdurulmuş olmasıdır. Yenilgiyi kabul edemeyen emperyalist sistem, Atatürk’ün ölümünden günümüze değin sinsi operasyonları ile kalemizi içeriden ve dışarıdan yıkmanın planlarını uygulamaktadır.

Emperyalist sistem İslam dininin yada başka dinlerin bağnaz yorumları ile kandırılmış aldatılmış, kendisine bağımlı bireylerin yaşadığı toplumlar yaratarak bu toplumları sömürür. Emperyalizm demokrasi yada ulus iradesi istemez, modernleşme ve çağdaş bir toplum istemez, halk iradesi ve demokrasinin bu ülkelere yerleşmesini istemez. Bir milleti kontrol etmektense bir adamı kontrol etmenin daha kolay olduğunu bilir, bunun için kendisine bağlı halifeler, padişahlar, sultanlar, şahlar ve diktatörlerle toplumları uyuşturur ve kanını emer.

Mustafa Kemal’in kurduğu sistem halkı egemen kılan bir sistemdir. Türkiye Cumhuriyeti sıradan bir cumhuriyet değildir. İslam dünyasında emperyalizme karşı ayakta kalabilen ilk cumhuriyettir. Yakın tarihe baktığımızda, Azerbaycan’da, İrlanda’da, İran’da ve daha önceleri kurulan fakat emperyalizm tarafından yıkılan birçok cumhuriyet vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan tarihi 29 Ekim günü bir tesadüf değildir. Mustafa Kemal önderliğinde sembolik olarak özellikle seçilen Türkiye Cumhuriyeti kuruluş günü, 30 Ekim 1918 Mondoros Mütakersine bir gönderme yapan yüce önderimiz Atatürk tarafından bir gün öncesi 29 Ekim olarak seçilmiştir. 29 Ekim gününü, Türk ulusunun emperyalistlerden her yıl intikam aldıkları bir gün olarak tarihe kazıyan Mustafa Kemal, siz 30 Ekim de bizim topraklarımızı işgal ettiniz, biz sizi bu topraklara gömdük ve halkın egemen olduğu cumhuriyeti inadına 29 Ekim’de kurduk demektedir. İşte bunun için emperyalist sistem Cumhuriyetimizi yıkmak için içerden işbirlikçiler yetiştirip onları devletin başına kadar çıkarmışlardır.

Yurt dışındaki işbirlikçilerde yine aynı sistemle tek adam tarafından yönetilip, yönlendirilerek amaçlarına ulaşmaya çabalamaktadırlar. Buna 24 Nisan 2014 Perşembe günü katıldığım bir seminerde şahit oldum. Gelibolu Türk Bakış Açısı diye sunulan seminerde üç ayrı konuşmacıdan birincisi ANZAK ve işgalci emperyalistlere karşı Çanakkale’de yüce önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşımızın ilk kıvılcımını attığı, vatanımızı ve varlığımızı savunduğumuz Kurtuluş Savaşı’nın bir milli mücadele olmayıp, İslamiyet’i ve halifeyi koruma amaçlı bir cihat olduğunu dile getirmesi ile başladı.

İkinci konuşmacının Türkiye’den bir Üniversite’den olması, kendisini tecrübeli bir asker ve araştırmacı akademisyen gibi tanıtması ve bunun üzerine verdiği sunumda, Çanakkale şehitlerimizin anısına saygısızlığı ve Türk halkını aşağılayıcı sözleri ile berbat görsel sunumu, bana ve Atatürkçü düşüncede olan Türkler için oldukça utanç verici idi.

İsminin önüne Prof. yazdıran ve Türkiye Cumhuriyeti’nin olanaklarıyla okuyup bu payeye erişen Mesut Bey’in konuşmasında bu ulusun kurucusu ve Çanakkale Savaşı kahramanı Mustafa Kemal Atatürk’ün adını anmaması nasıl bir gaflet ve delalettir? Sevmiyor olabilirsin ama orada bir bilim insanı sıfatıyla konuşuyorsan, bu duygunu kendine saklayıp tarihsel gerçeklerden söz etmeden geçiştiremez ve sunumunu magazin dedikodularına hapsedemezsin. Bu ne bilim insanlığına ne de insanlığa sığar.

Seminer öncesinde verilen kokteyl partisinde içki olmaması belki anlanabilir fakat, Türkiye ve Avustralya insanı için çok önemli bir yeri olan Çanakkale, Mehmetçik ve ANZAK askerleri konusundaki seminer salonunda tekbir Türk yada Avustralya bayrağının olmaması dikkatimi çekti. Avustralya İngiliz Valisinin ile NSW Çok Kültürlülük Bakanının ve bir çok Avustralyalının da bulunduğu seminerde üstüne üstelik ne İstiklal marşımız ne Avustralya milli marşı nede saygı duruşunda bulunuldu. Ulusal değerlerin en önemli simgesi olan bayrağı asmamak, ulus sevgisi yerine ümmetçiliği uygun görmekten kaynaklanıyorsa büyük bir aymazlık, bir art niyet yok da sadece unutmak ya da önemsememek ise bununda bizler için mazur görülecek bir yanı olamaz.

Üçüncü konuşmacı Broadbent ise Kurtuluş Savaşı tarihimizi tekrar yazma çabasında ve başarımızı İslamiyet’e borçlu olduğumuz şeklinde yorumluyor. Israrla ANZAK’ları durduran komutanın Mehmet Şefik olduğuna vurgu yaptı. Son zamanlarda Çanakkale Savaşları konu olduğunda yurt içinden ve yurt dışından bazıları ısrarlı bir uğraşın içindeler, o da bu savaşta Mustafa Kemal Atatürk’ün rolünü ya yok sayarak göstermemek, ya doğrularından çok yanlışları olduğunu öne sürerek karalamak, ya da savaştaki konumunu sıradan bir yere koyarak diğer komutanları ve de Almanları öne çıkararak Mustafa Kemal Atatürk’ü küçümsemek…

Mustafa Kemal Atatürk’e saldırmayı amaç edinenleri bir yana koyuyorum, onlarla mücadele etmek, güneş balçıkla sıvanmayacağı için gerçekleri önlerine sermek ve yalanlarıyla çarpıtmalarını yerle bir etmek kolay ama, bir de bu yolu farklı yöntemlerle yapanlar, sanki Mustafa Kemal Atatürk’e önem atfediyormuş gibi yaparak rolünü inceden inceye önemsizleştirmeye çalışanlar var ki onlarla uğraşmak biraz daha zor.

Sayın Broadbent (başka bir niyet aramaksızın yeterince incelemediğinden diyelim) doğruları aktarmakta zorluk çekiyor. Mustafa Kemal’in Conkbayırı’na geç hareket ettiğini söylüyor, Mehmet Şefik’in önceliğinden söz ediyor ama nedenlerini irdelemiyor. Biz kendisine yardımcı olalım:

Sabah saat 05.10’da 9. Tümen Komutanı H. Sami Bey Kolordu’ya çıkarmanın başladığını bildiriyor.

Peki 3.Kolordu Komutanı Esat Paşa o sırada nerededir?5.Ordu Komuta’nı Liman von Sanders  Paşa’nın yanında Saros’tadır. Çünkü Mustafa Kemal ve diğer Türk subaylarının ısrarlı uyarılarına karşın Sanders Paşa çıkartmanın ya Asya yakasından ya da Saros’tan yapılacağına inanmakta ve hazırlıklarını ona göre yapmaktadır. İki Tümeni Saros’ta,iki Tümen’i Anadolu yakasında tutmakta ve çıkartmanın yapıldığı yerde birisi Mustafa Kemal’in komutasında yedek güç olarak tutulan 19.Tümen olmak üzere diğer bir Tümen’i H. Sami Bey komutasındaki 9. Tümeni çıkarma bölgesinde bırakmaktadır.

Saat 05.45’te 9. Tümen Komutanı gecikmeli olarak iki taburlu 27. Alayı Arıburnu’na yola çıkarır, Yedekteki 19.Tümen Komutanı Mustafa Kemal’e de çıkartmayı haber vermiştir.

Genel durum henüz aydınlanmadığı için yedek 19. Tümen’in nerede kullanılacağı daha belli değildir. Durum kritiktir, Ordu ve Kolordu komutanları bölgede değildir ve Mustafa Kemal kendi kararıyla ordunun emrini beklemeden saat 08.10’da  H. Avni komutasındaki Tümenine bağlı 57.Alay ve Dağ Topçu taburuyla Conkbayırına yola çıkar. Çünkü Ordu komutanı Sanders Paşa’yı defalarca uyardığı gibi en kritik yerin bölgenin hakim tepesi olan Kocaçimen olduğunu düşünmektedir.

Saat 08.25’te 9.Tümen komutanı 27.Alay komutanı Mehmet Şefik’e “19. Tümen Komutanı M. Kemal 57. Alay’la birlikte Kocaçimen istikametine hareket etti, bağlantı kurarak birlikte hareket ediniz” emrini gönderir.

Saat 09.00 da Anzak’lar Conkbayırı’na ulaşmışlardır.

M. Kemal saat 10.00’da 57.Alayı Anzakların kuzey kanadına taarruza kaldırırken, 27. Alay komutanı M. Şefik’e de Anzakların batısına doğru taarruz etmesi emrini verir. Anzak’lar durdurulur ve Churchill’in dediği gibi karşılarına kaderin adamı M. Kemal çıkmış ve tarihin kaderini değiştirmiştir.

Ancak öğleden sonra bölgeye gelebilen 3.Kolordu komutanı Esat Paşa, M. Kemal’e kendi inisiyatifiyle aldığı ve uyguladığı karar nedeniyle teşekkür eder ve 9. Tümen’e bağlı 27.Alay’ı M. Kemal komutasındaki 19.Tümene bağlar. Fiiliyatta saat 10.00’dan itibaren M. Kemal’in emrinde çarpışan 27. alay Ordu emriyle de M. Kemal’e bağlanmış olur.

Bunlar bilinmesi zor gerçekler değildir. M. Şefik anılarını kitaplaştırmıştır. Konuyla ilgili konuşma ya da yazmadan önce bu kitaba ve diğer belgelere başvurulması zor olmasa gerekir. Kaldı ki sonradan Aker soyadını alan M. Şefik Kurtuluş Savaşımızın da değerli komutanlarından biridir, Aydın’dan Antalya’ya kadar olan bölgede direnişi  örgütlemiş, efeleri harekete geçirmiş, general olmuş, yaptığı üstün hizmetler nedeniyle de Gelibolu’nun büyük bir caddesine adı verilmiş değerli bir komutanımızdır.

Mustafa Kemal’in yaptıklarını önemsizleştirmek için onun en yakın silah arkadaşının adının arkasına saklanmak her şeyden önce M. Kemal sevdalısı bu değerli komutanımızın anısına saygısızlıktır.

Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm kahramanlarımızı saygı ve sevgiyle yad ediyoruz.

 

Saygılarla,

Ömer Can Şirikçi

omercan.sirikci@ataturk.org.au

Avustralya Atatürk Kültür Merkezi

Leave a Reply