ANAYASA MAHKEMESİ’NİN MİLLİ NİZAM PARTİSİ’Nİ KAPATMA KARARI 1971

ANAYASA MAHKEMESİ’NİN MİLLİ NİZAM PARTİSİ’Nİ KAPATMA KARARI

Esas Sayısı    1971/1 (Parti kapatılması)

Karar Sayısı 1971/1

Karar Günü   20/5/1971

Davayı Açan Cumhuriyet Başsavcılığı

Davanın konusu: Milli Nizam Partisi’nin, 648 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun dördüncü kısmında yer alan 92., 94., 97. ve 101. maddelere aykırı faaliyetlerde bulunması ve bu faaliyetleri onaylar nitelikte karar alınmış olması nedeniyle aynı kanunun 111. maddesinin 2 sayılı bendi gereğince kapatılmasına karar verilmesi istenilmiştir.

I- Cumhuriyet Başsavcılığının İddianamesi:

Cumhuriyet Başsavcılığının 5 / 3 / 1 9 7 1 gününde Anayasa Mahkemesi kaydına geçen 4 / 3 /1971 günlü, Esas: S. P. 1970 / 3 – İddianame : S. P. 1971/1 sayılı iddianamesi şöyledir:

Davacı
: Kamu hakları

Davalı

: Milli Nizam Partisi

Davanın Konusu: 648 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 4’üncü kısım hükümlerine aykırılık.

Olay:

26 Ocak 1970 tarihinde, merkezi Ankara’da olmak üzere kurulan Milli Nizam Partisinin çeşitli il ve ilçelerdeki kuruluş ve açılış toplantılarında yapılan konuşmalarda, Türkiye Cumhuriyetinin Anayasa ile belirtilen laiklik ilkesine aykırı davranışlarda bulunulduğu yolunda basında yayımlanan haberler üzerine Siyasi Partiler Kanunu’nun 4 üncü kısım hükümleri çerçevesinde gerekli inceleme yapılmıştır.

Yapılan inceleme:

Bağımsız Milletvekili Necmettin Erbakan ve arkadaşları tarafından Milli Nizam partisi adı ile yeni bir siyasi parti kurulduğu bir kısım basın haberleri arasında görülmekle, parti genel başkanlığına gönderilen 3 / 2 / 1970 gün ve 754 sayılı yazımıza verilen 23 / 2 /1970 gün ve 13 sayılı cevapta, Milli Nizam Partisinin Genel Merkezi Ankara olmak üzere 26 Ocak 1970 tarihinde kurulduğu bildirilmiş, tüzük ve programı gönderilmiştir.

9 Şubat 1970 günlü bir kısım basında, Ankara’da Büyük Sinema’da 8 / 2 / 1970 günü yapılan ilk kuruluş toplantısı ve bu toplantıdaki konuşmalarla ilgili olarak yayımlanan haberler üzerine 10 / 2 / 1970 gün ve 760 sayılı yazımızla önce Ankara Emniyet Müdürlüğüne ve sonra da Ankara, Samsun, İskenderun, Karabük, Safranbolu, Çorum, Çanakkale, Tekirdağ, Kırklareli, Bafra, Edirne, Kocaeli, Sakarya, Kütahya, Altındağ C. Savcılıklarına gönderilen talimatlara verilen cevaplarla eklerinden; Milli Nizam Partisinin bu il ve ilçelerdeki açılış toplantılarında yapılan konuşmaların bir kısmının ses alma araçları ile tespit edilip çözümlenmiş yazılı metinlerinin gönderildiği, bazı konuşmaların yetkili mercilere tayin edilen hükümet komiserleriyle güvenlik memurları tarafından düzenlenen tutanaklarla tespit edildiği ve bir kısmının da C. Savcılıklarınca yapılan hazırlık soruşturmaları, tanık beyanları ve fezlekelerle teyit edildiği görülmüştür.

Emniyet Genel Müdürlüğüne gönderilen 12 / 8 / 1970 gün ve 1970 / 3 sayılı yazımızla Milli Nizam Partisi’nin kuruluş toplantıları konusunda delil niteliği taşıyan belgelerin gönderilmesi isteğimize verilen 28 / 8 /1970 gün ve 128939 sayılı cevapta, bugüne kadar Genel Müdürlüğe intikal etmiş delil niteliğinde belge ve bilgi mevcut olmadığı ifade olunmuş ise de, 28 / 12 / 1970 gün ve 999 sayılı yazımıza verilen 30 / 12 / 1970 gün ve 852 sayılı cevaba ekli dosyada Ankara, Adana, Ağrı, Bursa, Diyarbakır, Edirne, Gaziantep, Hakkari, İstanbul, İzmir, Erzurum, Kayseri, Konya, Kocaeli. Mardin, Sakarya, Sinop, Trabzon. Urfa, Van ve Zonguldak illeri ile bir kısım ilçelerinde yapılan kuruluş ve açılış toplantılarındaki konuşmaların ses alma araçları ile tespit edilmiş ve çözümü yapılmış yazılı metinleri gönderilmiştir.

Partinin 24 / 1 / 1971 tarihinde Ankara’da toplanan birinci büyük kongresi ile ilgili olarak 26 / 1 / 1971 günlü yazımızda istenilen hususlara da Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 1 Şubat 1971 gün ve C / 158 sayılı ve Ankara Emniyet Müdürlüğünün; 28/1/1971 gün, 8723 sayılı yazıları ile cevap verilmiş, Ankara. Diyarbakır. Erzurum. Samsun ve Trabzon il, Çankaya, Yenimahalle ilçe ve birinci büyük kongreleri tutanakları ile konuşmaların ses alma aracından çözümlenmiş yazılı metinleri gönderilmiştir.

İncelenen bu konuşma metinlerine göre:

MNP GENEL BAŞKANI NECMETTİN ERBAKAN:

1- 8 Şubat 1970 tarihinde Ankara’da Büyük Sinemada yapılan toplantıda (C.l. E. 1) partinin açılışını kutladıklarını ifade ettikten sonra:

Biraz önce sizlere M.N.P kurucuları takdim olundu. Ama sizden niçin saklayalım, niçin partimizin hakiki kurucularını bu ilk açılış gününde zikretmeyelim. Açıkça ilan ediyorum ki, bizim partimizin kurucuları Sultan Fatih Hazretleri, Sultan Yıldırım Hazretleri, Sultan Murat, Sultan Melikşah, Ulubatlı Hasan, Orhan Gazi, Nizamü’l-Mülk, Akşemseddin, Sultan Yavuz, Kılıçarslan, Gelenbevi Hazretleri ve Sultan Hamit’tir.(S.6) demiş ve partinin kuruluş beyannamesinden pasajlar okuyarak konuşmasını bitirmiştir.

2- 31 / 5 / 1970 günü Karabük İlçesinde, Site Sinemasında (C.l.E.3) “Esselamünaleyküm” diye başladığı konuşmasını;

150 yıl önce Selanikte kurulmuş Hareket Ordusu’ndaki subaylar kandırılmış ve Sultan Abdülhamit Han tahttan indirilmiştir. MNP milletin iman davasını kendisine şiar edinmiştir. Türkiye’de bugün üç yol vardır, birinci yol solculuk, sonu komünizm yolu. Bu yolda CHP; İkinci yol kozmopolit Masonluk yolu: Bu yolda AP levhası var. Üçüncü yol MNP yolu; bu yol sağı temsil eder, hak yolu, iman yolu. Önümüzdeki seçim sonunda, yani 1973 yılında sizleri Ayasofya Camii’nde namaz kılmağa davet ediyorum.” demek suretiyle bitirmiştir.

3- 18 / 1 / 1970 günü, Boyabat ilçesinde Sümer kahvesinde (C.l. E.3) “Esselamünaleyküm Müslüman Kardeşlerim” diye başladığı konuşmasında;

“Türkiye’de sekiz parti olduğunu, kendilerinin bunlardan ayrı bir parti olduklarını, AP ve CHP gibi sağcı ve solcu diye milleti kandırmayıp Türkiye’de yeni bir Müslüman Partisi kurulmasının lüzumunu hissederek MNP’yi kurduklarını” söylemiştir.

4- 9 / 7 / 1970 tarihinde Tekirdağ’da. Çankaya kahvesinde yaptığı konuşmada (C.l. E.3):

“Dünya üzerinde kalkınma hızı en fazla olan devletin İsrail ve Japonya olduğunu, bu iki devletin dine karşı itikat ve saygılarının büyük olması ile kalkınma hızını elde ettiklerini, iktidara geldikleri zaman burayı müze halinden çıkarıp cami haline sokarak ilk Cuma namazını topluca kılacaklarını” söylemiş ve “beraberindekilerle Rüstem Paşa Camii’ne giderek akşam namazında imamlık görevi yapmış”tır.

5- 6 / 10 / 1970 günü Kırklareli’nde İnci sinemasında yapılan toplantıda (C.l.. E.7):

“Milli Nizam Partisi’nin diğer partilerden farklı bir çok yönleri bulunduğunu, esasen bir nizam ve düzen içinde çalışma gayesini güden teşkilatlarının kanunlar muvacehesinde böyle bir parti adı almak zorunda kaldığını, kendilerinin dinine, örf ve adetlerine bağlı imanlı müslümanlar olduklarını, Avrupalılaşmanın anlamını bulamadığını, bir kadının kocasından boşanmak için iki şahidin kafi geldiğini, Medeni Kanun’un bir kadına kocasından izinsiz çalışmak hakkını verdiğini, kendilerinin millet olarak bin yıllık hak yoluna döneceklerini” (S.7-9) söylemiştir.

6- 17 / 9 / 1970 tarihinde Bafra’da Cumhuriyet meydanında yaptığı konuşmada (C.l. E. 8):

“MNP’nin herkesin anladığı manada bir parti olmadığını, teşkilatlanmak ve maksatlarına ulaşabilmek amacı ile parti adını aldıklarını, kanuni mecburiyetle parti adı altında toplandıklarını, fakat hakikatte parti olmadıklarını, Avrupa ve Avrupalıların Batılılık, Avrupalının teharet dahi bilmeyen hippiler olduğunu, elli yıllık batıl devreden kurtulup 1000 yıllık hakka teslimiyet devrine geçeceklerini” ifade etmiştir.

7- 7 / 10 / 1970 günü, Edirne’de Ayvazoğlu sinemasındaki konuşmasında (C. 1.. E.9) sık sık “Milli Nizam Harekatından söz ettikten sonra;

“Milli Nizam’ın programının lalettayin bir broşür gibi okunmamasını, kalp gözüyle okunacağını, söylenen sözlerin altında büyük manalar yattığını, bu mananın ne olduğunu anlayacak feraseti Cenab-ı Hakk’ın verdiğini (S.4), seçimle idare edilmeye başladığımız elli seneden beri millet olarak batıl yola sürüklendiğini, benzemek istediğimiz Avrupalının yıkanmasını bile bilmediğini, elli seneden beri sizi Avrupalılaştıracağız, sizi benzeteceğiz dedikleri insanların memleketimize geldikleri zaman gördüğümüz bitli turistler olduğunu, kodamanlarının yüz numarasında su olmadığını, batıl idarenin yaptığı yolun çamur olduğunu, Osmanlılar, Selçuklular zamanında yapılmış eserlerin hala mevcut olduğunu, en mükemmel kumaşların Cennetmekan Sultan Hamit tarafından yaptırılan fabrikalarda dokunduğunu, manevi halimizdeki perişanlığın elli senelik ters gidişin neticesi olduğunu, bu batıl, yanlış yoldan hakka dönmek için MNP’nin kurulduğunu (S.7-9). Yeşilköy havaalanından hacca gitmek isteyen birisinin hacca gidecek tayyare dururken, Moskova’ya, Kızıl Çin’e, Tel-Aviv’e, Orta Asya’ya gidecek diğer sekiz tayyareye elbette binmeyeceğini (S.12), CHP’nin sola, komünizme giden yolda, AP’nin masonluk yolunda, MNP’nin bin yıllık hak yolunda bulunduğunu, Anadolu’da namaz kılan insanın başına vurulduğunu, bu memleketi namaz kılan insanın sömürmediğini, aksine sömürüldüğünü, vergilerin zenginlerin değil fakir halkın sırtına yüklendiğini (S.15-17), başını örten öğretmen hanımların mektepten kovulduğunu, halbuki bu hanımlara en büyük takdirnamenin verilmesi gerektiğini, vaktiyle CHP’nin çarşaf giyenler ve peçe takanlara karıştığı gibi, AP’nin de öğretmenlerin başörtüleri ile uğraştığını, tek tip mektep diye kız ve erkek çocukları lisenin son sınıfına kadar aynı sırada oturtup ahlaksızlığı öğütlediklerini, bira içki değildir diye camiler civarında içki sattırdıklarını, milletin kültürünü tahrip için Kültür Sarayı denilen tiyatro yaptıklarını, turizm bahanesiyle memlekette 85 tane kilise inşa edildiğini (S.20), ama cami tamiratına para verilmediğini, hastanelerde tohum bankası açıp suni ilkah için Amerikan tohumu getirildiğini, İslam Enstitüleri bütçesine bir kuruş koyarlarken edepsiz yetiştirmek için iki tane bale mektebi kurduklarını (S.21), evinde dini kitap okuyanların tutuklandığını, Kur’an kurslarının kadrolarını ortadan kaldırmak için sinsi tertipler hazırlandığını, Milletin her şeyi anladığını tekrar hakka dönüp tarihi mahrekine oturtacağını (S.22), MNP gelince liselerde okutulan sosyoloji ve ahlak kitaplarının yerine Efendimizin Hadis-i Şerif kitaplarının, İmam-ı Gazali, İmam-ı Rabbani hazretlerinin kitaplarının okutulacağını (S.23,24) ahlaksız yetiştiren bale mektebi açmayacağını, MN’ci olarak şahadet bayrağı altında toplanmanın mecburi olduğunu (S.26). bu kadar şehit ve evliyanın büyük eserleriyle Edirne’nin tapusunun MN’ye ait bulunduğunu, halkçıyım diyen bir adamın başı düşük olacağı için ona “demek batıl yola hizmet ediyorsun, bir an evvel tövbe et, gel MN’ye katıl” tavsiyesinde bulunmanın gerekli olduğunu, besmele ile MN’ye kaydolmak gerektiğini, MN iktidara gelince Sultan Fatih’in yaptığı gibi Ayasofya’yı açıp ilk cuma namazının beraberce kılınacağını (S. 27), MN ile Sultan Fatih hazretlerinin imanı, aşkı ve azminin yeniden iktidara geleceğini, MN’nin şahadet işaretinin manasının çok büyük olduğunu, bu işaretin ne olduğunu bilmeyen yarsa ve yapamıyorsa öğrenince eve gidip tövbe edeceğini (S.28) ifade ile topluluğa şahadet parmaklarını kaldırarak sözlerini tamamlamıştır.

8- 13 / 11 / 1970 günü Kocaeli’de (C.l, E. 10) “Ortak Pazar” konulu konferansında:

“Memleketteki ahlaksızlıkların MNP’nin iktidara gelmesiyle kalkacağı ve eskisi gibi şerefli, ahlaklı, Müslüman bir Türk Devleti’nin teşekkül edeceğini” söylemiştir.

9-13/11/1970 günü Sapanca’da yaptığı konuşmada (C1 ,E. 11):

“Milli Nizam’ın bir hak davası, diğer partilerin de batıl ve şer olduklarını” ifade ettikten sonra: “MN’nin işaretinin tekbir olduğunu” belirtmiş ve sözlerini herkesi ayağa kaldırıp parmaklarını da uzattırdıktan sonra;

“Yarabbi, MN’yi evliyaların duasındaki idarenin bu memlekete gelmesine vesile kıl. Amin! Yarabbi! Sen MN’ın bütün Sapancalı ve milletimizin dünya ve ahiret bütün saadetine vesile kıl. Amin!” duasıyla bitirmiştir.

10- 3 / 1 / 1971 günü Samsun il kongresinde (C.l. E. 14);

“Müslümanlık yolunun hak, yahudilik ve (Hristiyanlığın batıl din olduğunu, Müslümanlığın diğerlerinden farklı olarak Allah’ın indinde tek din ve hak olduğunu, Müslümanlığın hakkı, diğerlerinin ise batılı gösterdiğini, MN’ın da adının parti, diğerlerinin de adının parti olduğunu, ama MN’ın hak, öbürlerinin ise batıl bulunduklarını, bu farkın ise nereden geldiğini Cenab-ı Hakk’ın kalbine hidayet ve merhamet verdiği kimselerin bildiklerini ve konuşmaya lüzum olmadığını (S3). Bugün Türkiye’de hak ile batılın mücadelesinin yapıldığını, Türkiye’deki manevi harpte hak cephesinin bir, batıl cephesinin 72 fırka olduğunu, tek hak cephesinin de MN olduğunu, MN’dan başkasına hizmet etmenin yahudi askerliği olacağını (S.5). Ortak Pazara girmenin İslam aleminin başı olan Türkiye’yi Hıristiyan pazarında eritmek demek olduğunu, çocuklarımızı mektebe alıp putperestlikten başlayıp her türlü Haham kitabının fikriyatını okutarak zehirleyen bugünkü maarifi kökünden değiştireceklerini. Masonluk teşkilatı 1909 yılında Sultan Hamit Cennetmekan’ı tahttan indirmeseydi, onların zihniyeti yürüseydi Türkiye’nin bugün dünyanın en büyük otomobil fabrikalarına sahip olacağını, 60 yıldan beri gavurun tatbikatçılığı itiyadına düşüldüğünü (S.6). Cenab-ı Hakk’ın hakkın yanında batılı da yaratmış olmasının insanların cihat etmesine bağlı olduğunu (S 12). Cenab-ı Hakk’ın sanayi ve iktisadın en iyilerini Müslümanlara verdiğini. Müslüman memleketleri aralarından Ortak Pazar yapılırsa, istihsalin gavura satılacağını (S. 13-15)” ifade etmiştir.

11-7/9/ 1970 günü Ağrı’da yaptığı konuşmada: (C.2.E. 11)

“Milletin yeniden 1000 senelik hak yoluna döneceğini, diğer partilerin milleti imandan ve ahlaktan yoksun ettiklerini”

12- 30 / 6 / 1970 günü Diyarbakır’da yapacağı konuşmada (C.2. II. 12)

“MNP’nin görüşünün hakkı getiren batılı yok eden görüş olduğunu, MNP’nin 4 aylık bir çocuk gibi olduğunu ve bu çocuğun terbiyesini ve gideceği yolu öğrenmesi için Akşemseddin Hazretleri’ne teslim edildiğini, Cenab-ı Hakk’ın aziz milletimizi Adem Aleyhisselamdan beri muhtelif peygamberler vasıtası ile insanlığa gönderdiği hak yolunun bir seneden beri bekçisi yaptığını, Masonların Selanik’te loca kurduklarını ve bir takım subayları da Mason yaparak hazırladıkları Hareket ordusu ile Sultan Hamit’i tahtından indirdiklerini (S.30). böylece dünyanın idaresinin Müslümanlardan Yahudilerin eline geçtiğini ve İslam İmparatorluğunun çöktüğünü, MN’m elli senelik karanlık devirden sonra 1000 senelik iman davasına giden, sağa giden yolda olduğunu (S.32), iktisadi meselelerin çözülmesi, insanlığın zenginleştirilmesi için din düşmanlığı yapmanın gereksiz olduğunu, imanlı insanın, dinini bilen insanın Masonik oyunları sezeceği endişesiyle İmam Hatip okulları ve Kur’an kurslarına engel olunduğunu, en kısa zamanda Yurt sathında MN’ı duyuracaklarını ve bunu bir menfaat için değil, Cenab-ı Hakk’ın rızası ve ibadet için yapacaklarını, namaz kılan insanın sömürülen insan olduğunu (S.33)”

13- 28 Ağustos 1970 günü Hakkari’de (C.2. E. 14)’.

“Küçük yaştaki çocuklara dinimizin layıkıyla öğretilmediğini, bir insanın gözlerinden kırmızı ışık çıkıyorsa Komünist, sarı çıkıyorsa Mason olduğunu, kendilerine yarayan insanın gözlerinden yeşil ışık çıkması gerektiğini, dinin de böylece kurtulacağını, MNP’nin gayesinin de bu olduğunu”

14- 17/ 5 / 1970 günü İzmir’de yaptığı konuşmada (C.2, E. 15):

Milli Nizam Partisi’nin ihtiva ettiği davanın büyüklüğünü anlatacağından bahisle:

“Bu milletin 1000 yıl İslamlığa ışık tutup mağlup olmadığını (S.6), MNP’nin 1000 senelik milliyetçilik ve mukaddesatçılığı hak yolda yürüteceğini (S.7), ticaret liselerine tanınan imkanın imam hatip okullarına tanınacağını, başını örten öğretmenlerin işlerinden atıldıklarını, TCK’nun 163. maddesinin Müslümanlığı yok etmek amacı ile kullanıldığını (S.8)”

15- 17/ 11 / 1970 günü İzmir’de yaptığı iftar sohbetinde (C.2,E. 15):

“MN’ın bir parti olmadığını, hak yolunda olduğunu, kanun zoru ile parti adını aldığını.”

16- Trabzon’da yaptığı açılış konuşmasında (C.2, E. 19):

“MNP’nin Türk milletinin imanlı insanlarından hareket ederek dinin içindeki komünistlik ve masonluk hastalığını yok etme hareketinin adı olduğunu, CHP devrinde köylü vatandaşların Kur’an’ı Kerim’lerinin çuvallarla toplatılıp yakıldığını (S.35), MNP’nin gül ve cennet kokanların partisi olduğunu.”

17-28/6/1970 günü Urfa’da (C.2.E.20):

“Maarifimizin dinî tedrisat yaptırmadığını, din ile alakalı kitaplar ve buna dokunan mevzuların çocuğu dinden uzaklaştırmak maksadını taşıdığını (S.24), elli yıldır yapılan işlerin Nemrut’un iki sütununa gerilmiş mancınık gibi milleti ateşe attığını, MNP’ne düşen vazifenin tıpkı Hak Peygamberi İbrahim Aleyhisselam’ın yoluna sadakat ve hakka teslimiyet olduğunu, yakalarındaki rozetin “Biz İbrahim Aleyhisselam’ın yolundayız” anlamına geldiğini (S.30)”

18- 27 / 8 / 1970 günü Van’da (C.2. E. 21):

“Asil milletimizin elli senelik delalet yolundan sonra karar gününe geldiğini ve aslına döneceğini, bizi batı mukallidi yapma gayretinin, bizi dinimizden uzaklaştırmak maksadına matuf bulunduğunu, 1000 senelik tarihimizde, Sultan Selim’de, Sultan Fatih’te, Sultan Hamit’te dinimize sımsıkı bağlı olduğumuzu ve dünyanın en ileri memleketi bulunduğumuzu, halbuki şimdi 130 devlet arasında 90ıncı sıraya düştüğümüzü (S.12-13), Mustafa Reşit Paşa’nın Türkiye’de de gavurluğu resmiyete sokmak ve Tanzimatı getirmek için dışarıda yetiştirilmiş bir mason olduğunu, İttihat ve Terakki’nin de bu oyunla Abdülhamit’i tahtından indirdiğini (S. 15), camilerin yanında içki satıldığını, Maarifimizin Mason Maarifi olduğunu, halbuki Müslümanlık ne derse onu öğrenmeye mecbur olduğumuzu, kız okullarında erkek hocalara gece nöbeti tutturulduğunu, MNP’nin mecburi bir parti olduğunu (S. 18-20)”

19- 3 /1 /1971 günü Samsun İl Kongresinde (C.1.E.14):

“MNP’nin hak diğer partilerin ise batıl olduklarını, MNP adı partidir diye bunun da diğer partiler gibi sanılmamasını, MNP’nin hak davası olduğunu ve 50 yıldır yapılan particilik ve siyasetle alakası olmadığını, 36 milyon insanın bir şahadet bayrağı altında toplanması için bugünkü kanunların parti ismi almayı mecbur ettiklerini, Müslümanlık yolunun hak, Yahudilik ve Hıristiyanlığın (batıl) din olduğunu, ancak bunlara din adının insanlar tarafından verildiğini, Allah’ın indinde ise tek dinin İslam olduğunu, Müslümanlığın hakkı, diğerlerinin batılı gösterdiğini, şu halde MN’ın adı da partidir, öbürlerinin de adı partidir, aralarında fark yoktur denilemeyeceğini, çünkü MN’ın hak, diğerlerinin batıl olduğunu, bunu fazla açıklamaya lüzum kalmadığını (S.2-5)”

2 0 – 7 / 1 / 1 9 7 1 günü Erzurum İl Kongresi’nde (C.2.E.7):

“Batıl partilerden birisinin ikinci başkanının Ordu ilinde konuştuğu sırada MN’cı bir vatandaşın “MN’ın yolu nedir?” sorusuna hiddetlenerek; “Onun yolu Suudi Arabistan yolu, Hicaz yoludur” cevabını, “Allah razı olsun, biz de öyle biliyorduk” diye sevinçle karşıladıklarını (S.4)”

21- 14 / 1 / 1971 günü Diyarbakır İl Kongresi’nde (C.2, E.6)

“Bizim itikadımıza göre Mehdi Aleyhisselam geleceğini ve onun devrinden önce de ona basamak olacak devirlerin geleceğini, dua ve temennilerinin MNP’nin Mehdi Aleyhisselam’ın devrine basamak teşkil etmesi olduğunu (S.9)”

22- 16 / 1 / 1971 günü Ankara İl Kongresi’nde (C.2.E.5):

Türkiye’de tek yolun hak yolu, yani MN olduğunu, diğer 72 fırkanın batıl bulunduğunu, onların da 800 milyonluk İslam aleminin başını 400 milyonluk Hıristiyanlık potası içinde kaynatacaklarını, faiz düzeninin kaldırılması gerektiğini, Müslümanlık, Hıristiyanlık, Yahudilik hepsi birer dindir denilemeyeceği gibi, MN’a da parti denilemeyeceğini, çünkü öbürlerinin batıl, kendilerinin hak olduğunu (S.6-8)”

23- 24/1/1971 günü Ankara’da Büyük Kongre açılış konuşmasında (C.2.E.4):

“Pahalılık ve zammın alıp yürüdüğünü ve iflasa gidişin temeli araştırılırsa geniş idare ve cari iktisadi sistemin yabancıya dayanmış bulunduğunu, böyle bir anda Cenab-ı Hakk’ın MN’ı aziz millete nasip ettiğini, bu kongrenin milleti 1000 yıllık tarihi ile temsil ettiğini (S.2), MN’ın manevi sahada yapacağı köklü değişiklikler arasında milli kıyafetlere aykırı giyim tarzlarının yasaklanması, gayrı-milli maarifin yerine kendi zengin maarifimizin kurulması, çocuklarımızı asıl bünyemizden uzaklaştırıcı, gayrı-milli sporlar yerine milli spora tevcih edilmelerinin yer alacağını (S.4). MN’ın bu ve buna benzer çalışmaları ibadet aşkı ile yapacağını, 10 Ekim 1971 seçimlerinde 1000 yıllık hak ve hakkaniyete bağlılık yolunun temsilcisi olarak iktidara gelecek olan MN’ın mektepleri Durkheim fikriyatından kurtarıp İmam-ı Gazali Hazretlerinin kitaplarına kavuşturacağını (S.7)”

24- büyük Kongre kapanış konuşmasında (C.2, E.4):

“Milletin oyları vesile olmak suretiyle, MN’ın şahadet işaretinin Çankaya’ya, TBMM’ye ve Başbakanlığa dikileceğini (S.25) ifade etmiştir.

MNP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HASAN AKSAY:

1- 8 /2 / 1970 günü Ankara kuruluş toplantısında (C.l, E.l):

“Yavuz Sultan Selim’in dünyaya getirdiği İslamın hizmetinde ve onun kölesi olmak fikrinden yana olduklarını bu davaya gelenlerin hak yolda sürünmeye, ezilmeye, hakkı tutup kaldırmaya razı olmalarını, politikalarının bu olduğunu (S.5)”

2- 26 / 6 / 1970 günü İskenderun’da (C.l, E.2):

“Davalarının 1071’de Malazgirt’te başlayan Türk’ün ve Anadolu’nun İslamlaşması olduğunu”

3-30/6 / 1970 günü Diyarbakırda (C.2. E.12):

“MNP’nin İslamın Hıristiyana üstünlüğünü gösteren bir parti olduğunu, MNP gelinceye kadar bütün partilerin gaye maddesine batılılaşmak diye bir madde koyduğunu, ilk defa MNP’nin bu gaye maddesini kaldırıp kendi mazisine döndüğünü, Ayasofya’ya İslamın Hıristiyan dünyasına üstünlüğünün sembolü olarak baktıklarını (S. 16-18)”

4-16/1 / 1971 Ankara İl Kongresi’nde (C2, E5):

“MNP’nin diğer partilerden farkının, onların kurtuluşu Moskova’da, Çin’de, Paris’te aramalarına karşılık, kendilerinin 1000 yıllık hak yolunda aradıklarını (S3)”

GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HÜSEYİN ABBAS:

1 – 27 / 6 / 1970 günü İskenderun’da (C.1, E.2):

“İktidara geldiklerinde okullardaki sosyoloji dersini kaldırıp, yerine İmam-ı Gazali okutacaklarını ve din icaplarının yerine getirileceğini”

2-6/10/ 1970 günü Kırklareli’nde (C.1, E.7):

“Mücadelelerinin özünün iki noktada toplandığını, bunların da imanla küfür ve hakla batılın mücadelesi olduğunu, milli irade safsatası ile milletin uyutulduğunu, MN’ın sadece adının parti olduğunu, Kur’an kurslarının, müftülük binalarının, Müslüman milletin gayreti ile ayakta tutulduğunu, çocuklarımızın dinî vecibelerin gericilik olduğu zihniyeti ile yetiştirildiğini, camilerde cemaat olmadıkça onların açık sayılamayacağını, bira fabrikalarının temelinin besmele ile atılmasının din düşmanlığı sayılacağını, namazında niyazında bir Müslümanın suç işlemeyeceğini, memleketin sarhoş masalarında hazırlanan kanunlarla idare edilemeyeceğini, bugün en iyi öğrencilerin imam hatip okullarında yetiştirildiklerini (5.3-6)”

3- 12/ 11 / 1970 günü Kocaeli’de(C.l.E.10):

“Partinin ana gayesinin milliyetçi ve mukaddesatçı olduğunu, maarif sistemini değiştirip milli bir üniversite kuracaklarını, Diyanet İşleri’ne bütçeden 1,5 milyon lira ayrılırken, 5 milyon liraya açılan bale mektebinde orospu yetiştirildiğini (S. 1-2)”

4- 6 / 12 / 1970 tarihinde Ankara Altındağ İlçesinde (C.1, E.13):

“Medeniyet ve batılılaşma diye başımıza kasket geçirildiğini, 19 Mayıs Bayramı diye kızların kıçlarının açıldığını, Lozan Antlaşmasının Müslümanlığın ortadan kaldırılması için bir oyun olduğunu, maarif diye açılan okullara gönderilen çocukların kirlenerek döndüklerini, bu hak yolda kelle vermeye azimli bulunduğunu”

5-27/8 / 1970 günü Van’da (C.2, E.21):

“İdeolojik mücadelelerinin temelinin imanlı kültür olduğunu, insanlık ve medeniyeti telkin eden şeylerin esasını dinî inancın teşkil ettiğini, dinimizin ilk şartı “Oku!” diye başlarken, memleketimizin okullarında Allah’ı inkarla işe başlanıldığını (S.2)”

6- 25 / 6 / 1970 günü Urfa’da (C2, E20):

“Maarif politikasının dinsiz ve maneviyatsız bulunduğu, 29 imam-hatip okulu ile darülfünun ilahiyat fakültesinin ve medreselerle tekke ve zaviyelerin kapatılmasının şedit bir sistem olduğunu (S.5), ortaöğrenim ve üniversitelerde yetişen yavrularımızın süper dinsiz olduklarını (S.7), milletin hiç bir derdi kalmamış gibi milletin kılığı ile, kıyafeti ile, başörtüsü ve Kur’an’ı ile uğraşıldığını, bir Müslümanın camide namaz kıldıktan sonra dükkanında içki satamayacağını, haram olan her şeyin helallaştırıldığını, helal olan her şeyin haramlaştırıldığını, kendilerinin bu batıl zihniyeti yıkacaklarını, 4 hak mezhebin dışında bir şey tanımadıklarını (S. 10)”

7-12/9/1970 günü Çarşamba’da (C.2. E.17):

“Polis copu ve jandarma dipçiği ile başlarına geçirilen küfür alametini bugün cahilin de giymediğini, kendilerinin de giymediğini (S.4), ilkokul girmeyen köylerden başka bozulmayan köy kalmadığını (S.5), hainlerin tasallutundan kurtulup Müslüman gibi yaşamak hakkının mücadelesini yaptıklarını (S.7)”

8-7/9/1970 günü Ağrı’da (C.2. E.11):

“MNP’nin memlekette asayişsizliği ve ahlaksızlığı ortadan kaldırmak, dini ve dindar kardeşlerimizi bir araya toplamak için kurulduğunu, ilkokul yavrularına mekteplerde Allah’ı inkar etmeyi öğrettiklerini”

9-9/1/1971 Ankara Yenimahalle İlçe Kongresi’nde (C2, E5):

“19 Mayıs bayramlarında kızların çıplak gösteri yapmalarını istemediklerini, din derslerinin okullara göz boyamak için konulduğunu, MN’ın sonuna parti kelimesinin kanuna uysun diye mecburen konulduğunu, kendilerinin parti olmayıp imanla küfrün mücadele ettiğini, MN’ın insanlara hem bu dünya ve hem de öteki dünya saadeti getireceğini, Türkiye’de parayı Masonlarla gayrimüslimlerin kazandığını”

GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HÜSAMETTİN AKMUMCU:

1- 30 / 6 / 1970 günü Diyarbakır’da (C2, E12):

“Güneşin şarktan doğduğunu ve bu nedenle şarklı bir millet olarak kaleye iman bayrağı dikmek gerektiğini, İslam ahlak ve faziletini memlekete hakim kılacaklarını, din hürriyeti haklarını alacaklarını (S.21)”

2- 27 / 8 / 1970 günü Van’da (C.2, E.21):

“1839’da Gülhane Hattı Hümayunu ile başlayan manevi tahribatın devam ettiğini, mektep denilen müesseselerle zalim bir zihniyetin gençlerin körpe dimağlarına yerleştirildiğini, 150 seneden beri manevi hayatımızdaki tahribatın son hadde geldiğini, spor bayramlarında kızları oynattıklarını, ilmin irfanın şark medreselerinde yükseldiğini, büyük engin bir maziye sahip bir milletin evlatları olarak batılılaşmayacaklarını, imanlı nesillerin memlekete hakim olmasına çalışacaklarını (S.3-6)

3- 28 / 6 / 1970 günü Urfa açılışında (C2, E20):

“150 seneden beri devam eden Haçlı zihniyetine karşı savaştıklarını, batılılaşmaya hiç niyetleri olmadığını”

4-24/1/1971 günü Ankara Büyük Kongresinde (C.2, E.4):

“1000 yıl hakkı tutup dünyanın efendisiyken, 150 yıldan beri batının mikroplarına maruz kaldığımızı (S.7)”

GENEL BAŞKAN YARDIMCISI AHMET TEVFİK PAKSU: 1-26/6/1970 günü İskenderun’da (C.1, E.2):

“Hırsızlık yapan elin kesilmesi, kem gözle bakan gözün zayi e- dilmesi gibi şer’i hükümlerin MNP iktidara gelince getirileceğini, parlamento heyeti ile İngiltere’ye gittiği zaman Müslüman bir devletin parlamento üyesi olduğunu ifade ile smokin giymeyi ve toplantıda da domuz eti yemeyi ve içki içmeyi reddettiğini, dinimizin engellediği bir takım kaidelere, kurallara müsaade edildiğini”

2- 27 / 8 / 1970 günü Van’da (C.2, E.21):

“Çocuklarımızı kendi ellerimizle soyduğumuzu, kadınları sokağa döktüğümüzü, asrilik modasının alıp yürüdüğünü, bale ve dansöz mekteplerine milyarlar ayrılırken, imam hatip okullarının sadaka ile savulduğunu (S.6)”

3-8/2 / 1970 günü Ankara’da (C.1. E.1):

“Sözlerime bu kainatın tek sahibi Cenab-ı Hakk’ın ismi ile başlıyorum” dedikten sonra: “Bu topluluğun yıllarca kilit vurulan, ruhu söndürülen, yok edilmek istenilen bir milletin şahlanışı olduğunu (S. 2)”

4- 31 / 5 / 1970 günü Karabük’te (C.1, E.3):

“Dünyanın hiç bir yerinde dinini tatbik edenin cezalandırılmadığını, parolalarının Allah’ın emrinde olmak ve onun emrinde olanlara hizmet olduğunu”

UMUMİ KATİP SÜLEYMAN ARİF EMRE:

1-27/6/1970 günü İskenderun’da (C.1. E.2):

“Kıymetli Müslüman ve din kardeşlerim” diye başladığı konuşmasında; “Kendisinin Adıyaman’lı ve şarklı olduğunu, halen şarkta bir çok Müslümanların ananelerini muhafaza ettiklerini, Mardin civarında dine bağlı ve icaplarını yerine getiren bir kitle bulunduğunu”

2-17/5/ 1970 günü İzmir’de (C.2, E.15):

“Esas gayelerinin İslam hak ve adaletini programlı olarak yaymak olacağını, batı taklitçiliğinden vazgeçip milli maarife yöneleceklerini (S. 31)”

3- 29 / 6 / 1970 günü Mardin’de (C 2, E.16):

“MNP’nin beynelmilel partiler arasında ayrı bir yer işgal ettiğini, dünya görüşünün ayrı olduğunu, milleti iman yolundan çıkarmak isteyenlere karşı İslam ahlak ve fazileti ile mücadele edeceklerini”

4- Trabzon’da yapılan açılış konuşmasında (C.2, E.19):

“Ortak Pazar meselesinin basit bir ticaret antlaşması olmayıp, İslam ticaretini Hıristiyanların boğmasına fırsat hazırladığını, Türkiye’nin kalkınma hızının imanlı bir hükümet tarafından gerçekleştirileceğini, 6187 sayılı kanun ile TCK’nun 163. üncü maddesini tadil edeceklerini (S. 17)”

GENEL İDARE KURULU ÜYESİ FEHMİ CUMALIOĞLU:

1-30/6/1970 günü Diyarbakır’da (C.2, E.12):

“Mukaddesatımıza, dinimize, örf ve adetlerine bağlı bulunan, yüreklerinde vatan, millet ve Allah aşkı çağlayan Diyarbakırlı kardeşlerim” diye söze başladıktan sonra; “MNP’nin 1000 yıllık tarihi mirasımıza, mukaddesatımıza, dinimize ve milletin gerçeklerine uygun programı getirdiğini, Müslüman Türk Milleti’nin Reisicumhurunu doğrudan doğruya kendisinin seçeceğini, MNP iktidara gelince Mason müsteşar ve umum müdürleri değiştirip yerlerine imanlı kişileri getireceğini, batıyı taklit e- den batıl ve imansız, faydasız nesiller yetiştiren üniversiteler yerine milli müesseseler getireceklerini, ilkokula giden küçük çocuklara putperestlik ve kafirlik öğretildiğini, iktidara gelince bu putları kıracaklarını ve İslamın faydasını göreceklerini, (S. 12-14)”

2- 29 / 6 / 1970 günü Urfa’da (C.2, E.20):

“Selâmünaleyküm evliyalar, evliyalar diyarının 1000 senelik şanlı İslam Türk tarihinin mücahitlerinin torunları!” diye söze başladıktan sonra; “Bugünkü maarifin dinimizi, mukaddesatımızı, maarif şuurumuzu tahrip eden sistemini değiştirip milli bir program tatbik edeceklerini (S. 3-4)”

3- 9 / 1 / 1971 günü Ankara Yenimahalle İlçe Kongresi (C.2, E.5):

“MN’ın 1000 yıllık mazimizin devamı, dönüşüm başlangıcı ve ecdada dönüş olduğunu, batı diye diye batırıldığımızı, batıya dönmek isteyen partilerin batıl olduğunu, MNP’nin ise hakkın kendisi bulunduğunu, milletin dinine, imanına hürmet etmeyen basına hürriyet tanınmayacağını”

4-17/1/1971 günü Trabzon İl Kongresinde (C.2, E.8):

“MNP’nin Türk milletine; “Biz sizi ecdadımızın yoluna götüreceğiz, ecdadımıza benzeteceğiz” diyen bir parti olduğunu, diğerlerinin ise batı taklitçisi ve eski Yunan, Roma ve Hıristiyan inançlarla teşekkül ettiklerini; 19 Mayıs bayramında kızların soyunmasının Yunan hayranlığından ileri geldiğini, üniversitelerin başındaki idareciye “rektör” dendiğini, halbuki bunun “kilise papazı”, “zangoç” anlamına geldiğini; öğretmenlerin Cuma namazına bile gitmediklerini; bunun talebe üzerinde menfi tesiri bulunduğunu, insanların biyoloji kitaplarında okutulduğu gibi maymun neslinden değil Adem ile Havva’dan geldiğini (S.3-4)”

İleri sürmüşlerdir.

Diğer yönden MNP’nin kuruluş toplantıları ile il ve ilçe kongrelerinde kullanılan slogan ve söylenilen Milli Nizam Marşı da ilgi çekicidir.

Örneğin MNP Bursa Gençlik Kolu’nun 17 Temmuz 1970 günü yapılan toplantı nedeni ile bastırıp dağıttığı Milli Nizam Marşı (C.2, E.22):

Herkes duyacak bilecek,

Saklanmaz gayri bu gerçek,

Yaprak yaprak çiçek çiçek,

Tek yol İslam yazacağız.

Bölümü ile sona ermekte ve sloganlar arasında “İmanlı Türkiye”, “Müslüman Türkiye” ifadelerine rastlanmaktadır.

Bu marş tutanak ve izlenen raporlarından anlaşılacağı gibi her toplantıda kaç defa tekrar edilmekte ve son cümle bazen “Tek yol Nizam yazacağız”, bazen de “Tek yol İslam yazacağız” biçiminde söylenmektedir.

9 / 1 / 1971 günü, Ankara’da Yenimahalle Alemdar sinemasında yapılan ilçe kongresinde Başkanlık Divanının üzerine asılan büyük pankartta, ilk üç satırı beyaz ve son satırı sarı yaldızla:

Solcuların kafasına,

Masonların locasına,

Türkün Anayasasına,

Hak yol İslam yazacağız.

Dörtlüğünün asıldığı tespit edilmiştir.

MNP’nin amblemi olarak kullanılagelen ve konuşmalarda genellikle “şahadet işareti”, “şahadet parmaklı bayrak” şeklinde ifade edilen işaret için, Genel Başkan Necmettin Erbakan’ın 13 / 11 / 1970 günü Sapanca’da

yaptığı konuşmada “Milli Nizam’ın işareti tekbirdir” dediği belirlenmiştir. 24 Ocak 1971 günü Ankara’da toplanan I. Büyük Kongre’de de

toplantının yapıldığı salona:

“Hak geldi batıl yıkıldı”
“Hak geldi batıl zail oldu”
Tarzında sloganlar asıldığı 25 / 1 / 1972 günlü tutanakla belirtilmiştir.

Bu kongrede. Genel İdare Kurulu tarafından hazırlanıp okunan faa
liyet raporunda (C.1, E.16):

“MNP’nin 1969 seçimlerinden sonra milletin 1000 yıllık hak davasına şuurla sarılıp ortaya çıktığı, solu temsil eden CHP ile renksizlerin ve masonik zihniyetin temsilcisi AP karşısında üçüncü olarak MNP’nin hakiki sağı temsil ettiği, maarifin temel yapısının dünya görüşü olarak mecusilerin, putperestlerin, çetecilerin fikriyatına dayandığı ve milleti kendi aslından ve benliğinden uzaklaştırdığı, manevi eğitim yapılmadığı, MN davasına sarılmanın artık zaruret olduğu, bu davanın milletin 1000 yıllık en mütekamil MN ruh ve sisteminde olduğunu bilme imanına ve 150 seneden beri milletin içine şırınga edilen kozmopolitlikten kurtulmaya bağlı bulunduğu, milletin hak ve batılın ne olduğunu bildiği ve MN harekatının hidayet ve ferasetle dolu kalplerin sezişi ile başladığı, milletin 60 yıldır parti adında kurulan çeşitli batıl fikirli teşekkülleri denedikten sonra hakka dönüşü ile MNP’nin doğduğu, bu bakımdan I. Kongre’nin batıl partilerden herhangi birisinin topluluğuna benzemeyip milletin 1000 yıllık şanlı tarihini temsil ettiği” ifade edildikten sonra, “Genel İdare Kurulu’nun 60’a yakın il ve ilçenin açılış toplantısına iştirak ettiği,. 1971 yılında yapılacak seçimlerde adayların davayı temsil eden kimseler olarak seçileceği, “Ortak Pazar” konusunun faaliyetler içerisinde önemli bir yer tuttuğu ve bu konunun Genel Başkan tarafından Millet Meclisi’ne de götürüldüğü” belirtilmiştir.

Bu rapor üzerinde yapılan görüşmelerden sonra Genel İdare Kurulu’nun ibrası ve faaliyet raporunun tasvibi Büyük Kongre kararına iktiran etmiştir.

Aynı tutanağa ekli ve “MNP Birinci büyük Kongresi’nin Aziz Milletimize Beyannamesi” ile “Milli Nizam Ahdi” başlığını taşıyan iki metin ayakta okunmuş ve sonra da yayımlanmıştır.

Beyannamede özetle:

“Allah’ın hakkı tutma, iyiyi sağlama ve kötüyü menetme yolunda bulunmak üzere seçtiği aziz milletimiz!” şeklinde başlayarak “1000 yıl hakkı tuttun, dünyanın efendisi oldun, bütün dünya 1000 yıl ahlakı senden öğrendi, mesuttun, bahtiyardın, güçlüydün, 1000 yıldan beri sana her sahada yenilen batıl, 150 seneden beri senin güçlü (…) vücuduna sinsice mikroplarını aşıladı”

“Milli bünyeye girmek için uğraşan batıl ve yabancı fikriyat, maarifini senden ayırdı, gayrimilli maarif yaptı, gençlerimiz kalbi boş yetiştirildi, manevi ve maddi uçurumun kenarına gelindi. Ey 1000 yıllık tarihin efendisi! İşte bugünkü manzara karşısında senin kendi MN hareketin başladı ve bu hareketin teşkilatını kurdun, bir anda milyonlarca vatan evladı MN’ın şahadet parmağı işaretli bayrağının altında toplandı ve sen bin yıllık tarihinle beraber yerini aldın, kendini ortaya koydun, şimdi bizler MNP Birinci Büyük Kongresi senin ve şanlı tarihin temsilcisi olarak sesleniyoruz” denildikten sonra. “Milli Nizam Ahdi”nde;

“Manevi İstiklal Harbi kazanılıncaya kadar mücadeleye devama, hakkın hakimiyetini kurmaya, MN’ı hakim kılmaya bütün gayretimizle çalışacağımıza ahdederiz.” denilmektedir.

Genel İdare kurulu’nca Büyük Kongre’ye sunulan “Faaliyet Raporu”nda da belirtildiği gibi, MNP teşkilatı kuruluşundan bu yana. “Meclis’te Ortak Pazar”, “Doğu’da, Batı’da ve İslam’da Kadın”, “Basında Profesör Doktor Necmettin Erbakan”, “İslam ve İlim” konulu yayınlar da yapmıştır. Bu yayınlar incelendiği zaman genellikle Genel Başkan’ın çeşitli yerlerdeki konferans, demeç ve BMM konuşmalarını kapsadığı görülmektedir (C.l, E.15).

(…)

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Dosyadaki bütün kağıtlar, Anayasa’nın ve 648 sayılı Kanunun konuya ilişkin hükümleri: bunlarla ilgili gerekçeler ve Yasama Meclisleri tutanakları ve davayı ilgilendiren öteki metinler okunduktan sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:

Anayasa’nın Başlangıç Bölümü’nde Türk Milleti’nin;

ulusumuzu daima yüceltmeyi amaç bilen Türk Milliyetçiliğinden hız ve ilham aldığına ve Atatürk Devrimleri’ne bağlılığın tam bilincine sahip bulunduğuna”

İşaret edilmekle birlikte 2. maddede Cumhuriyetin nitelikleri tanımlanırken;

laik bir hukuk devleti” Olduğu belirtilmiş: 19. maddede:

“Kimsenin ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağı; kimsenin dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamayacağı; din eğitim ve öğreniminin ancak kişilerin kendi isteğine ve küçüklerin de kanuni temsilcilerinin isteklerine bağlı olduğu; kimsenin, devletin sosyal, iktisadi, siyasi veya hukuki temel düzenini, kısmen de olsa din kurallarına dayandırma veya siyasi veya şahsi çıkar veya nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemeyeceği ve kötüye kullanamayacağı; bu yasak dışına çıkan veya başkasını bu yolda kışkırtan siyasi partilerin Anayasa Mahkemesi’nce temelli kapatılacağı”

57. maddede ise;

“Siyasi partilerin tüzük program ve faaliyetlerinin …. laik Cumhuriyet ilkelerine …. uygun olmak zorunluluğunda bulunduğu; uymayan partilerin temelli kapatılacağı”

İlkeleri yer almıştır.

Öte yandan 1 3 / 7 / 1965 günlü, 648 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun “Parti Yasaklamaları” başlığını taşıyan 4. kısmının “Laik Devlet niteliğinin ve Atatürk devrimciliğinin korunması” başlıklı 3. bölümünde yer alan 92. maddede:

“Siyasi partilerin Türkiye Cumhuriyetinin laik niteliğini değiştirmek amacını güdemeyecekleri”

Ve yine aynı bölümdeki 94. maddede;

“Siyasi partilerin devletin sosyal, iktisadi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandırma veya siyasi yahut şahsi çıkar veya nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edici ve kötüye kullanıcı faaliyetlerde bulunamayacakları”

Y azılıdır.

648 sayılı kanunun siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin 5. kısmında yer alan 111. maddenin 2 sayılı bendine göre ise Anayasa Mahkemesi’nce bir siyasi parti hakkında kapatma kararı;

“Parti Genel Kongresi’nce yahut Merkez Karar Organı veya Merkez Yönetim Organı veya TBMM’deki grupların Genel Kurul’larınca bu kanunun 4. kısmında yer alan maddelerin hükümlerine aykırı karar alınması yahut genelge veya bildiriler yayımlanması takdirinde” verilir.

Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesinde de Anayasa’nın ve 648 sayılı kanunun aynı hükümlerine ve ayrıca Anayasa’nın 21. ve 648 sayılı kanunun 97. ve 101. maddelerine dayanılmaktadır. (…)

Bütün bu hükümlerin, ayrıca 4. kısımda yazılı öteki maddelerin ve aşağıda bir bir ele alınacak başlıca delillerin ışığı altında MNP’nin durumu incelenip tartışılacaktır:

1- MNP Birinci Büyük Kongresi’ne verilen “Genel İdare Heyeti Faaliyet Raporu”:

“Cenab-ı Hakk’ın lutfuyla bugün MNP’mizin I.Büyük Kongre- si’ni yapmak üzere bir araya toplanmış bulunuyoruz” diye başlayan bu rapor, parti tüzüğünün 28. maddesinin, partinin en yüksek icra organı olan Genel İdare Kurulu’na verdiği görevin gereği olarak ve I. Büyük Kongre’ye sunulmak üzere düzenlenmiştir. (…)

Faaliyet raporunun C bölümünün “Tanıtma Çalışmalarımız” başlıklı “f kesiminde (…) “İslam ve İlim” (…) “Basında Erbakan” (…) “Ortak Pazar” adlı üç kitap da yer almıştır. (…)

2- Üç kitabın içindekiler: (…)

a) “İslam ve İlim”den:

“Böyle bir konuyu (İslam ve İlim konusu) aramızda konuşmaya çok büyük ihtiyacımız vardır. Çünkü Müslümanlar olarak dünyanın gelmiş geçmiş en büyük düşünce sistemine sahip bulunuyoruz. Fakat bu büyük düşünce sisteminin ve Müslümanların mücadele suretiyle sevapları ve şerefleri artsın diye karşılarında daima batıl fikirler olagelmiştir.” (sayfa 5)

“Şimdi biz bu konuşmamızda bilhassa belirtmek isteyeceğiz ki, Müslümanlık dışında başka bir hakikat kaynağı olamaz.” (sayfa 6)

“Alet nasıl yapılmış dersek adam bize bir takım formüller yazar. Bu formüllerin baş taraflarına bir takım harflerle rumuzlar koyar. İçimizden deriz ki, bu adam bilmediğimiz ve hiç bir zaman bilemeyeceğimiz mevzulardan bize bahsediyor. Halsuki Müslümanların böyle bir durumlar karşılaştığı zaman bunları çok büyük bir mesele olarak görmemesi lazımdır .” (sayfa 6,7)

“Müslüman kardeşlerimiz, yarım yarım batı ilimlerini okumuş insanlarla karşılaştıkları zaman bunların istihfaflarıyla karşılaşıyor. Bu insanlar Müslümanları küçük görmeye kalkışıyorlar. Kendi küçüklüklerini bilmedikleri halde. Ben bu akşam siz Müslümanları küçük gören insanların kendilerinin küçük olduğunu ispat etmek için huzurunuza geldim.” (sayfa 11)

“Şu çıkmaz yoldan çıkmanın mümkün olup olmadığı meselesini görüşmek için Müslümanlığın bu ilimlere nasıl baktığı meselesini incelememiz gerekir.” (sayfa 14)

“Bugünkü ilimler tarihi diyor ki, insanların bilgilerini artırmaya başladığı birinci nokta Asr-ı Saadet’tir. Bu nokta 7. asra raslıyor. Asr-ı Saadet’te insanların ilimleri birden bire artmaya başlıyor. Nereye kadar? Miladi 14 ve 15. asır (Hicri 7. ve 8. asır)a kadar. İkinci nokta da burasıdır. (…) İlim tarihindeki tedkikler, insanlığın bilgisinin bu şekilde geliştiğini gösteriyor. Bu iki noktadan biri, Müslümanların, ilmi, bütün insanlardan teslim alıp inkişaf ettirmeye başladıkları tarihtir.” (sayfa 15, 16)

“Şöyle bir söz vardır: İnsanlara temel bilgiler, Peygamberler tarafından getirilmiştir. Sadece manevi bilgiler değil, dinin, inancın, yapılacak ibadetlerin, şekillerin peygamberler vasıtasıyla geldiğini biliyoruz. Ama maddi ve müsbet ilimlerin de peygamberler vasıtasıyla geldiğini hepimiz bilmeyebiliriz. Mesela: Gemicilik sanayisine ait temel fikirleri Nuh (A.S) getirmişlerdir. Terziliği İdris (A.S), tıbbı da İsa (A.S), sihirlere ait ilimleri Musa (A.S) getirmişlerdir. Peygamberlerin bunlara benzer temel fikirleri getirmesiyle bu ilmî inkişaflar yapılmıştır. İçinde bulunduğumuz ahir zamana ait bütün ilimlerin hepsinin temelini de Kur’an-ı Kerim insanlara getirmiştir. Onun için bizim içinde bulunmuş olduğumuz devir, mutlaka Kur’an-ı Kerim’in göstermiş olduğu yollar içerisinde kalmaya mahkum bir devirdir.

Bugün biz feza asrında yaşadığımızı söylüyoruz. Halbuki Kur’an-ı Kerim’de fezaya ait ne kadar ayetler vardır. Adeta bize önümüzdeki devrin feza devri olacağını söylemektedir. Fakat biz bunun farkında değiliz. Bütün bu ilimlerin temelleri Kur’an-ı Kerim’de vardır. Fezaya gidilmekle Kur’an-ı Kerim arasında ne münasebet vardır, deriz. Burada muhtelif ayetlerin tefsirini yapacak değilim. Yalnız bir noktayı açıklamak istiyorum, o da şu: Daha önce ifade edildiği gibi, muhtelif formüllerin sahibi Müslümanlardır. O formülleri sıktığımız zaman yere düşen esans, üç damladan ibarettir. Bu esansın ne olduğunu da onlar bilmezler. Yeni mefhumlar bulmak lazım. Bu yeni mefhumların bulunması için insanların Kur’an-ı Kerim’den ışık almaya ihtiyaçları vardır.” (sayfa 29. 30)

“Doğudaki ilim adamının hali bundan tamamen farklıdır. O ilim sarayının içine iman anahtarıyla giriyor. Kur’an-ı Kerim’den almış olduğu ilhamlarla onun her tarafını aydınlatarak dolaşıyor, öğreniyor, öğretiyor. Bu itibarla ilim, bu devrin ilme Müslümanlar tarafından getirilmiş olan ilimdir. Bizim karşımıza geçip de, Batıda şu vardır, bu vardır, diye kimse konuşmasın. Biz ve batılılar için tek çıkar yol İslamlaşmaktır. Bunu sadece hamdedeceğimiz imanımdan dolayı söylemiyorum. Müsbet ilimler sahasında senelerce çalışmış bir kardeşiniz olarak şunu söyliyeyim ki, bütün müsbet ilimler gelmiş tıkanmıştır. Bu tıkanıklıktan dışarıya çıkmamın yolunu bütün her türlü maddi ve manevi düşünce sistemimle mutlak surette inanıyorum ki, ancak Kur’an-ı Kerim’den almış olduğumuz ışıkla bulabiliriz. Sözlerimi şu ayeti kerimenin duasıyla bitiriyorum: (Metinde önce ayetin Arapçası yazılmış, sonra açıklaması yapılmıştır) Rabbim, benim ilim ve anlayışımı artır ve beni salihler zümresine ilhak et.” (sayfa 32)

b) “Basında Prof. Dr. Necmettin Erbakan” dan: (Erbakan’ın gazetecilere söyledikleri)

“Türkiye’de Anayasa tam bir din ve vicdan hürriyeti tanımıştır. Ancak, bu hürriyet 163. madde ile kısıtlanmıştır. Bizim Türkiye’de bir vaiz çıkıp “Faiz haramdır” diye vaaz verir ve tevkif edilir. Bu gibi sözler yüzünden 10 binden fazla din adamı mahkemelerde, hapishanelerde sürünmektedir. Bizdeki din hürriyeti hiçbir batılı ülke ile mukayese edilemez. Ancak Rusya ile mukayese edilebilir. Risale-i Nur okudu diye adamı tevkif et. Olur mu böyle şey? Ne diye Cuma günleri tatil yapamıyoruz da Pazar tercih ediliyor? Pazar günü Hıristiyanlar kiliseye giderler. Cuma günü tatil yapılsa da Müslümanlar rahatça camiye gitseler olmaz mı? Ne mecburiyeti var bu milletin bu zulmü çekmeye? (…) Bu 163. madde kaldırılarak, din hürriyeti Müslümanlara mutlak verilmelidir. (…) Bütün batılı ülkelerde din siyasete hakimdir. Hatta İsrail’de din devletin de üstündedir. Dinle devlet ayrı şeydir, birleşmez; boş laftır, uydurmadır. Gerçek değildir. Dinle devlet aynıdır. Beraber yürür. Ayrılmalarına imkan yoktur.” (sayfa 10, 11)

“Hilafetin gelmesinin bir çok büyük faydaları olabilir. Siyasi faydaları da. Ben illa gelsin iddiasında değilim. Ama millet isterse her şey olur… Atatürk’ün halifeye yazdığı mektup onun halifeye nasıl hürmet beslediğini ortaya koymaktadır. Hem Atatürk din aleyhtarı değildir ki, Kur’an-ı Kerim’in okunmasını da severdi.” (sayfa 11)

“Bu halkın dinî duygusu, örfü, adeti, geleneği, uzun ve parlak bir tarihi vardır. İslam olarak en parlak devirlerini yaşamıştır. Ona bütün bunların değeri yokmuş gibi davrandınız mı, getirdiğiniz yenilik ne olursa olsun, tepkiyi de beraber yaratırsınız… Niçin Batı? Doğu’nun, Müslümanlığın hiçbir varlığı yok mu?” (sayfa 23)

“Allah’ın lutfu keremi ile bu işte muzaffer olacağız? Doğru yolda, iman yolundayız. Hakikatin sesi gürdür. Bizi duyuyorlar ve şükürler olsun Cenab-ı Hakk’a ki itimatlarını esirgemiyorlar.” (sayfa 30)

“Din dersleri ihtiyari olmamalıdır. Gençlerin bu mevzuda bilgisiz yetiştirilmesi hüzün vericidir, çok acıdır. Okutulmakta olan din dersleri de heyecansız ve inançsız okutulmaktadır. Bazı hocalar Peygamberimiz Efendimizden hürmetsiz bir eda ile bahsetmektedirler… Gençlere manevi yapımızın sütunları öğretilmemektedir. Dinin ilahi bir hakikat olduğu anlatılmamaktadır.”(sayfa 29)

“Tasavvufta “fenafillah” (sevdiğinde kendini unutmak ve kendinden geçmektir). “Bakabillah” ise (hem sevdiğini hem de kendisini kendi mertebeleri içinde düşünmektir.) Benim aşk anlayışım bu iki tarif içinde mündemiçtir.” (sayfa 40)

“Cemiyetimizin bugünkü yapısı, tabii olmayan (baş)lı, 1000 senelik tarihten gelme bir gövdedir. Bu 1000 senelik gövdenin üstünde, yakın vakte kadar, yani 40-50 senelik maarif tatbikatımızın neticesi olarak tabii olmayan bir (baş) vardır.” (sayfa 43)

c) “Meclis’te Ortak Pazar”dan;

“Biz, milletimizin gençliği olarak bir devri kapatıp bir devri a- çan Büyük Sultan Fatih Mehmet Han Hazretlerinin “Bu beldeden bir karış toprağı gayrimüslimlere satana Allah’ın, Peygamberimiz (a.s.v) ve benim lanetim olsun” vasiyetine bağlı bir nesil olarak. Sultan Abdülhamit Cennetmekan’ın “Şehit kanıyla alınan vatan toprağı, parayla satılmaz” düsturuna bağlı vatan evlatları olarak, ticaret kisvesi altında aziz vatanımızın yabancıların istismarına terkedilmesine asla müsaade etmeyeceğiz.” (sayfa 8)

“Ortak Pazar, II. Dünya Harbi’nden sonra yıkılan Avrupa’nın yeniden dünya hakimiyeti kurma projesidir. İş-Aksiyon halkının ekseriyeti katolik olan 6 Avrupa memleketi arasında kurulmuştur. Münih’li bir profesörün, memleketimizin tanınmış bir profesörüne Münih’te ifade ettiği gibi, Müşterek Pazar, Roma Antlaşmasından önce Roma Katolik Kongresi’nde karara bağlanmıştır. Bu kongrede, zamanın üç katolik Başbakanı De Gasperi, Schuman ve Aderauer bulunuyorlardı. O kongrede, katolik devletlerin bir birlik kurması fikri işlenmiş. Bugün Almanya’da Doğu Almanya’dan vaki göçlerle ekseriyeti almaya başlamışlardır. Son günlerde İngiltere ve İskandinav memleketlerinin de Ortak Pazar’a alınması hadisesi, hakikatte muayyen formüllerle Protestanlarla Katolikler arasında bir işbirliği yapılma hadisesidir… Batı memleketlerinde istismarcı sömürgecilik bunların Yahudi, Hıristiyan, Grek medeniyetine mensup olmalarından ileri gelmektedir.” (sayfa 16)

“Bugünkü İsrail’in Büyük Millet Meclisi’nin içinde Teodor Herzl heykeli bulunmaktadır. Yüz sene önce Viyana’da yaşayan ve İsrail projesinin temelini atan bu Siyonist, devrinde, İsrail’in ilk alması icapettiği toprakların haritasını çizmiş ve bu haritada Türkiye topraklarının büyük kısmı İsrail’in bir vilayeti olarak gösterilmiştir. İsrail projesi aslında budur. İncil’de de Kayseri’ye kadar uzanan Asurilerin ülkesinin İsrail’e ait olduğu zikredilmektedir.” (sayfa 17)

“Görülüyor ki, Konsey, büyük devletlerin hakimiyeti altındadır. Bugün için 200 milyonluk, yarın protestanlar da girerse 400 milyonluk bir Hıristiyan kütlenin içerisinde 35 milyonluk Türkiye, Konsey’de bir üyelikte bulunacak ve sadece büyüklerin emirlerine ittila kesbedecek… Türk milletinin, hakiki manası bir kültürel ve inanç sistemi içerisinde erimek olan Müşterek Pazar’a girmesi mümkün değildir. Türkiye’nin tarihi, sosyal, kültürel yapısı ve inanç sistemi buna manidir. Bu Müslüman milletin, bir Hıristiyan topluluğu içerisinde erimesine imkan verilemez.”(sayfa 20, 21)

“Müşterek Pazar’a girilmesini militan bir şekilde müdafaa edenler, dikkat edilirse laikliği dinsizlik veya dine karşı lakaydî şeklinde tefsir edenler ve batılılaşmayı, Batı’nın maddi medeniyet ve tekniğinin çok ilerisinde, Batı Hıristiyan dünyasının inanç ve kültürel sistemini benimsemek şeklinde anlayanlar, İslamiyeti gelişmemizin engeli telakki eden ve fakat bu fikir ve kanaatlerini açıkça ifadeden çekinen kozmopolit zümreler, Türkiye’nin bir an evvel Müşterek Pazar’a girmesini, bu gayelerinin gerçekleşmesi yönünden hararetle savunmaktadırlar.” (sayfa 21)

“Ortak Pazar, bir “Katolik Birliği”dir. Hedefi üye melleketleri tek bir devlet halinde birleştirmek ve kendine mahsus ideolojik maksatlara sahip bir konseyde toplayarak, her bir üye memleketin hükümranlık hakkını elinden almak gayesini gütmektedir. büyük çoğunluğunu Hıristiyanların teşkil edeceği ve daha dün Kıbrıs konusu münasebetiyle içlerindeki Haçlı zihniyetini yeniden ortaya koymuş bulunan bir topluluğa Müslüman Türkiye’yi bir vilayet gibi bağlamak, Türkiye’yi, onun büyük tarihini, onun insanlık için çok mühim olan hüviyetini yok etmek demektir… bat ile her türlü ticari münasebet kurulabilir. Fakat bu asil millet Hıristiyan potasında eritilemez, bir Hıristiyan topluluğu tarafından hükümranlık hakları elinden alınamaz.” (sayfa 52)

“Türkiye’nin maddi ve manevi menfaatleri aramızda kültürel tarihi bağlar bulunan ve iktisadi denge olan İslam memleketleri ile Müşterek Pazar kurulmasıdır.”(sayfa 53)

“Muhterem kardeşlerim, Ortak Pazar, bilesiniz ki aslında, özünde, iç planında bir “Siyonist Oyunu”dur. Meselenin kökü bugün Siyonistlerin elinde bulunan Tevrat’a kadar gidip dayanmaktadır. Kendilerine Musevi dedikleri halde, bugünkü Musevilerin dünyayı kendi hegemonyasına almak isteyen, planlı olarak çalışan siyonist kısmı, tepedeki i- darecilerin elinde tuttukları Tevrat, Musa Aleyhisselam’a gelen Tevret değildir ve bunların da Musa Aleyhisselam ile bir alakaları yoktur. Musa Aleyhisselam’a gelen ‘Hak Tevrat’ta Cenab-ı Hakk; “Ey Beniisrail, sizden sonra Ahir Zaman Peygamberi gelecek, ona tabi olacaksınız, onun yolu kıyamete kadar devam edecek” diyordu. Fakat bugünkü Siyonistlerin ecdadı olan ve Musa Aleyhisselam’la harbetmiş olan o zamanki Beniisrail, bu ayetleri kendi elleriyle değiştirdiler ve bunun yerine; “Nasıl olsa dünyada Yahudiler, Siyonistler hakim olacaklar ve kıyamete kadar bu böyle gidecek” diye yazdılar. Bugün her siyonistin kalbinde Tevrat’a olan bağlılığından dolayı bir dünya hakimiyeti kurmak planı yatmaktadır. Ortak Pazar da bunun bir tatbikatı olarak ortaya atılmıştır. Ortak Pazar, zahiri görünüşü itibarıyla 6 katolik memleketin birleşmesinden ibaret bir topluluk olarak başlamış zannedilir. Halbuki aslında Ortak Pazar, Siyonistlere gidip dayanan bir teşkilattır.”(sayfa 63, 64)

“Bilahare, 6 katolik memlekete bu fikri getirip kabul ettirdiler. “Siz aranızda birbirinizle niçin harbediyorsunuz?..” dediler Alman ve Fransız’a…Bu nasıl olacak? Bunun için Papa’ya geldiler. Bugünkü Papa’nın istişare meclisinin ekserisinin Yahudi olduğu bilinmektedir. Bunlar vasıtasıyla gizli fikri Papa’ya açtılar. “Aralarında gümrükleri kaldırmak suretiyle yavaş yavaş tek devlet olmaya gitsinler” dediler. Papa bu fikri kabul etti. 1954’te yapılan büyük katolik kongresinde 3 Avrupa memleketini temsil eden Almanya başvekili katolik Adenauer, Fransa Başvekili katolik Schuman, İtalya Başvekili katolik De Gasperi, bir “Katolik Birliği” kurmak fikri kendilerini okşadığı için, “Katolik Kongresi’nde Ortak Pazar kurma kararı aldılar.”(sayfa 64)

“Siyonist planları mucibince kurulmuş İsrail’in Meclisinin burasında, bu şeref levhasında ise bir kafanın resmi, bir heykel ve onun yanında iki tek kelime var. Bu, Theodor Hezl denilen, Viyana’da yaşamış bir hahamın heykeli, yanındaki kelimeler de Theodor Hezl’dir. Onun için bugün Meclisinin şeref levhasıyla dahi İsrail’in alnına yapıştırmıştır ki, “Ben Theodor Henzl’in kurduğu planın adamıyım. Bundan sonra da gerisini getireceğim” demektedir… Planın içerisinde bilhassa üç madde her Türk vatandaşının bilmesi icap eden husustur. Bu maddelerden bir tanesi diyor ki; “Tevrat, bize dünyaya hakim olmayı emrediyor, Asırlardan beri bunu gerçekleştiremedik. Bu planın gerçekleşmesi için size üç maddelik bir tatbikat planı veriyorum” diyor, birinci madde; “İslam memleketlerinin ortasında bir İsrail devleti kuracaksınız” diyor. İkinci maddesinde; “Bu devletin hudutlarını verdiğim haritadaki topraklara kadar genişleteceksiniz”… İsrail Büyük Millet Meclisi’nde resmi ve ismi bulunan bu haham, kitabın içerisine haritayı da koymuştur. Bu haritanın içerisinde aziz vatanımız bir İslail vilayeti olarak gösterilmektedir. “İsrail Projesi” aslında budur. Kökü Tevrat’a bağlıdır.” (sayfa 65)

“Muhterem kardeşlerim, Siyonistler Türkiye’yi Ortak Pazar’a niçin sokmak istiyorlar? Üç tane sebep var: 1. Türkiye bugün 36 milyon nüfusuyla yeryüzünde takriben 1 milyara yaklaşan İslam aleminin başıdır. Siyonistler İslam aleminin başı olan Türkiye’yi alıp, şimdilik 200 milyonluk “Katolik Birliği’nin, bilahare de buna ilave edilecek 200 milyonluk protestanlarla beraber 400 milyonluk bir Hıristiyan Birliği’nin potası içinde eritmek istiyorlar.” (sayfa 68)

3- MNP’NİN ÜÇ KİTAPTA YAZILI OLANLARLA BELİRLENEN GÖRÜŞÜ VE TUTUMU:

648 sayılı kanun 111. maddesinin 2 sayılı bendinde yazılı belgeler niteliğini taşıdığı yukarıda (Bölüm VI / 1) ortaya konulan “İslam ve İlim”, “Basında Prof. Dr. Necmettin Erbakan” ve “Mecliste Ortak Pazar” adlı üç kitapçıktan aktarılmış örnekler, MNP’nin kuruluş ereğinin, çalışma ve yayılma düzeninin ve faaliyetleri yönünün saptanması bakımından değerlendirildikte, görülecek olan şudur:

Din bir vicdan, inanç ve kanaat konusu, Tanrı ile insan arasında manevi bir ilişki olmaktan çıkarılarak. Anayasa ile çizilmiş sınırlarından taşırıl- makta; siyaset, idare, iktisat, öğretim, bilim, teknoloji alanlarında, toplumsal ve özel ilişkilerde sözün kısası bütün dünya işlerinde uyulacak tek kaynak, dayanak ve düzen olarak gösterilmek istenmektedir. Parti, halkla olan temaslarında, karşısındakileri yalnızca bir dinin müntesipleri gibi görme ve ele alma ve din fikrini hayatın tek hakimi kılma eğiliminde ve telkinlerinde başarı kazanabilmek, kendisine olabildiğince çok yandaş, başka deyimle oy toplayabilmek için de dini ve din duygularını sömürme ve kötüye kullanma yolundadır. Hitaplar hep “Müslüman kardeşlerimiz”, “Siz Müslümanlar” veya buna benzer biçimdedir. Hangi konuda konuşulursa konuşulsun, mutlaka söz din alanına aktarılmaktadır. “Cennetmekan”. “Aleyhisselatı vesselam”. “Allah’ın lutfu keremi ile” gibi deyimlerin veya Kur’an ayetlerinin kullanılabilmesi için vesileler oluşturulmaktadır. Özellikle aşağıdaki örnekler. MNP’nin güttüğü amaçları ve bu amaçların yukarıda açıklanan niteliğini ortaya koyma bakımından tartışmayı ve yorumu gerektirmeyecek açıklık ve kesinliktedir:

-“Müslümanlık dışında başka hakikat kaynağı yoktur.”

-“İnsanların ilimleri birdenbire Asr-ı saadet’le artmaya başlamıştır.”

-“Maddi ve müspet ilimler de peygamberler vasıtasıyla gelmiştir.”

-“Kur’an-ı Kerim’de adeta önümüzdeki devrin feza devri olacağını söyleyen, fezaya ilişkin bir çok ayet vardır.”

-“İlimlerin temelleri Kur’an-ı Kerim’dedir.”

-“Doğudaki ilim adamı ilim sarayının içine iman anahtarıyla giriyor. Kur’an-ı Kerim’den aldığı ilhamlarla öğreniyor, öğretiyor.”

-“Biz ve Batılılar için tek yol İslamlaşmaktır.”

-“Risale-i Nur okudu diye adamı tevkif et. Olur mu böyle şey?”

-“Ne diye Cuma günleri tatil yapmıyoruz da Pazar tercih ediliyor? Pazar günü Hıristiyanlar kiliseye gider. Cuma günü tatil yapılsa da Müslümanlar rahatça camie gitseler olmaz mı? Ne mecburiyeti var bu milletin bu zulmü çekmeye?”

-“Türk Ceza Kanunu’nun 163. maddesi kaldırılarak, din hürriyeti Müslümanlara mutlak verilmelidir.” (Türk Ceza Kanunu’nun değişik 163.üncü maddesi, laikliğe aykırı olarak devletin içtimai, iktisadi veya siyasi veya hukuki temel nizamlarını kısmen de olsa dinî esas ve inançlara uydurmak amacıyla cemiyet tesis, teşkil, tanzim veya sevk ve idare etmeyi, böyle cemiyetlere girmeyi, girmek için başkalarına yol göstermeyi, dağılmaları emredilmiş olan yukarıda yazılı cemiyetleri sahte nam altında veya muvazaa şeklinde olsa dahi yeniden tesis, teşkil, tanzim veya sevk ve idare etmeyi; laikliğe aykırı olarak devletin içtimai veya iktisadi veya siyasi veya hukuki temel nizamlarını, kısmen de olsa dinî esas ve inançlara uydurmak amacıyla veya siyasi menfaat veya şahsi nüfuz temin ve tesis eylemek maksadıyla dini veya dinî hissiyatı veya dince mukaddes tanınan şeyleri alet ederek her ne suretle olursa olsun propaganda yapmayı, telkinde bulunmayı, bu eylemleri yayın vasıtasıyla işlemeyi suç saymakta ve ceza tehdidi altına koymaktadır.)

“Bütün Batılı ülkelerde din siyasete hakimdir. Hatta İsrail’de din devletin üstündedir. Dinle devletin ayrı şeyler olduğu lakırdısı uydurmadır. Dinle devlet aynıdır. Beraber yürür. Ayrılmalarına imkan yoktur .”

“Hilafetin gelmesinin birçok büyük faydaları olabilir. Siyasi faydaları da Millet isterse her şey olur. Atatürk’ün halifeye yazdığı mektup onun halifeye nasıl hürmet beslediğini ortaya koymaktadır.”

“Din dersleri ihtiyari olmamalıdır.”

Sözü geçen kitaplarda beliren görüşe göre: Ortak Pazar sorunu dahi bir Katoliklik, Protestanlık, Yahudilik ve Müslümanlık sorunudur; kaynağını Tevrat’tan almaktadır.

Yukarıya alınan örneklerin ve bu arada özellikle Türk Ceza Kanunu’nun “Laikliğe aykırı olarak devletin içtimai veya iktisadi veya siyasi veya hukuki temel nizamlarını kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla dernek kurulmasını veya bu yolda propagandada ve telkinde bulunmasını” yasaklayan 163. üncü maddesinin kaldırılmasını, din derslerinin mecburi olmasını istemenin, hilafetin gelmesinde büyük faydalar görmenin ve millet isterse bunun olabileceğini belirtmenin, din ile devletin aynı olduğunu, beraber yürüdüğünü ileri sürmenin, her alanda İslamlaşma zorunluluğundan söz etmenin ve Cuma tatili üzerinde direnerek durmanın ve bütün bu görüşlerin MNP’nce benimsenip 648 sayılı yasanın 111.nci maddesinin 2 sayılı bendinde yazılı belgeler yoluyla açıklamasının anlamı kesinlik ve açıklıkla ortadadır. Parti, kuruluş ereği, çalışma düzeni, faaliyet ve bu arada propaganda ve telkin yönü bakımlarından Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına aykırı bir tutum ve durumun içindedir. Bu aykırılık başlıca, bir yandan Anayasa’nın başlangıç kısmındaki “Milletimizi dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak milli birlik ruhu içinde daima yüceltmeyi amaç bilen Türk milliyetçiliği” ilkesi ile; vicdan ve din hürriyetine ilişkin 19.uncu maddesi ile ve özellikle bu maddenin din eğitim ve öğrenimini kişilerin kendi isteğine ve küçüklerin de iktisadi, siyasi veya hukuki temel düzenini, kısmen de olsa din kurallarına dayandırma veya siyasi veya şahsi çıkar veya nüfuz sağlama amacıyla her ne surette olursa olsun dini veya din duygularını, yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar etmeyi veya kötüye kullanmayı yasaklayan 5.inci fıkraları hükümleriyle; siyasi partilerin tüzük, program ve faaliyetlerinin demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine uyması zorunluluğunu getiren 57.inci maddesinin l.inci fıkrası kuralı ile; öte yandan 648 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun (…) maddeleriyle doğrudan doğruya çelişkiye ve çatışmaya düşmek biçminde kendisini göstermektedir: (…)

VII. SONUÇ:

(…) MNP’nin Anayasa’ya aykırı duruma düştüğüne ve bu nedenle temelli kapatılmasına (…) oybirliğiyle 20 / 5 / 1971 gününde karar verildi.

Kaynak: Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi, 1972, 9. sayı. sf. 6-14

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Leave a Reply