16 Nisan 2015 – Ali Ulutaş – Dostlara Yeniden Merhaba

Ali-Ulutas-Makale-Header

17 Nisan, Köy Enstitülerin kuruluş yıl dönümüdür. Türkiye’de bu enstitülerin isimleri bile kalmadı. Yalnız o çağdaş enstitülerin öğrencilerince ve sevenlerince her yıl çeşitli anma toplantıları yapılırdı. Şimdilerde hiç bir ses duymamaktayız. Bu vesile ile ben de araştırdım. Yazar Vedat Günyol’un “Daldan Dala” isimli kitabından “Köy ve Eğitim sorunu” başlıklı makalesinden bazı alıntılar yaparak bu konuyu işlemek istedim.

Diyor ki Vedat Günyol “Cumhuriyet’in kuruluşu yıllarında Türk halkı eğitimsiz, bakımsız, sömürülen, sömürülmeye el verişli, bu halkla ne yapılabilirdi. Bunun için Atatürk Batı’nın eğitim uzmanlarını yurda çağırarak çeşitli raporlar hazırlattı. Bunlardan Amerika’lı Eğitim uzmanı filozof S. Devey eğitim işlerinin yeniden düzenlenmesi, kalınmaya köylerden başlanması yolunda raporlar verdi. Daha 1926’larda açılan Köy ÖĞRETMEN Okullarında Köy Enstitülerine gelinceye kadar uzunca bir inceleme, araştırma dönemi yaşandı. Tonguç’un, Hasan Ali’nin memleket gerçeklerine dayandırdığı çalışmalarda 1940’larda Köy Enstitüleri kuruldu. İnönü’nün desteği ile savaş yıllarında yaygınlaşıp gelişen bu kurumlar çok Partili döneme geçince saldırılara uğrayarak yok edildiler.

Atatürk, köylü efendimizdir diyerek kalkınmayı köyden başlanmasına inanmıştı. Ama eğitimsiz, bilinçsiz bir köylü ile de bu işin başarılamıyacağını biliyordu. Bunun için Köy Öğretmen okullarını açmış, köylere giderek yeni harflerle okuma-yazmayı bizzat kendisi önderlik ederek öğretmeye çalışmıştı.

Köy Enstitüleri, kafa eğitimini iş eğitimine sıkı sıkıya bağlayan, iş eğitiminden kafa eğitimine geçme yolunda atılacak atakça adımları atan bir eğitim kurumları idiler. Ama bu gerçeklik egemen çevreleri ürküttü. Bugün o Enstitüler yeniden yaratılırlar mı? İmkanı yok. Çünkü köyler boşalmış, nüfus şehirlere kaymıştır.

İsmail Hakkı Tonguç ve ekibinin amaçladıkları şu idi. Türkiye’yi bir an önce yaratıcı insanlar topluluğu haline getirmekti. İş içinde iş yoluyla, iş eğitimini ön plana almaktı amaçları.

Filozof Bergson “akıl, önce bir şeyler yapmayı kurar, insanın nesneler üzerinde eyleme geçmesini amaçlar” diyor. İşte Köy Enstitülerinin çıkış noktası budur. İsten yola çıkarak akıl yolunda, akıl alanında yararlı olmak.

Köyün, köylünün kalkındırılması, Cumhuriyet öncesi ve sonrasının belli başlı sorunlarından biridir”. Bana göre de başlıcasıdır. Bugün köyler boşaltılmış, Ziraat yapılamaz duruma düşürülmüş, hayvancılık yok noktasında, dışardan et, süt, yumurta, hatta saman ithal etme noktasına dönüştürülmüştür. Daha düne kadar bu ürünler ihraç ediliyordu.

Artık bundan sonra İmam Hatip okullarına dönüştürülen çağdaş okullar yeniden açılmalıdır. İhtiyaç dışındaki İmam Hatip okulları, çağdaş Ortaokul ve Liselere dönüştürülmeli. Teknik okullar açılıp çoğaltılarak her meslek için kalifiye elemanlar yetiştirilmeli. Günün koşulları göz önünde bulundurularak laik, çağdaş, demokratik, içerikli, insan ve doğa sevgisine dayalı, insan haklarının ne olduğunun öğretilmesini içeren yeni eğitim proğramlarının geliştirilerek uygulamaya konulmalıdır. Öbür dünya hayallerini ile yeni neslin beyinlerinin yıkanmasından vaz geçilmeli. Türkiye ancak çağdaş bilimsel-teknik eğitimde yetişecek nesillerle kalkınabilir.

Şu anda Türkiye’yi yok etmeyi amaç edinen misyonerler şunu iyi bilsinler ki, Türkiye 1920’lerin Türkiye’si değil. Anadolu halkı da o zamanki okuma yazma bilmeyen, dünyadan habersiz olan halk değildir. Bu halk dünyadaki gelişmeleri değerlendirecek olgunluğa erişmiştir. Bu halkı, çağdaşlık, uygarlık yolundan geri döndürmeye kimsenin gücü yetmiyecektir, böyle biline.

Saygılarımla
Ali Ulutaş
16 Nisan 2015

Ali-Ulutas-Makale-Header

Comments are Closed