AKM Belleten – Cumhuriyet Tarihinde Bugün 17 Şubat * Türk Medeni Kanunun Kabulü

Devlet yapısı laikleştirilirken, hukuk kuralları içinde laikliğe aykırı olanları atıp akla ve mantığa uygun olanları almak gerekiyordu. Hukuk düzeninin temeli medeni hukuktur. Osmanlı İmparatorluğu döneminde hukuk işleri din kurallarına göre yönetilmekte olduğundan, çağdaş toplumlar düzeyine erişmek isteyen Türk toplumunun temel ihtiyaçlarının, söz konusu hukuk yapısıyla karşılanamayacağı ortaya çıkmıştı. Tanzimat Dönemi’nde hazırlanan Mecelle, bazı yenilikler getirmekle birlikte, Türk toplumunun gereksinimlerine tam manasıyla cevap vermekte yeterli olamıyordu. Osmanlı Devleti’nde hukuk alanında var olan ikilikleri kaldırmayı hedefleyen Türkiye, Lozan Antlaşması ile yabancı mahkemeleri kapatarak hukuksal anlamda da bağımsızlığını zedeleyen bu durumdan kurtulmuştu. Ancak Medeni Hukuk anlamında Müslümanlar Mecelle ile gayrimüslim Türk vatandaşları da kendi dinlerine göre bu ilişkilerini düzenlemekteydi. Bu durum Patrikhaneye de hukuksal yetkiler tanımakta ve ülkedeki hukuk ve toplumsal birliğin oluşmasını engellemekteydi. Cumhu­riyet kadroları toplumun yaşamını laik esaslara göre düzenlemek gerekiyordu. Bu sebeple

  • kişilerin hak ve borçları,
  • aile kurumu, işleyişi ve sona ermesi,
  • mülkiyet ilişkileri,
  • miras sorunları,
  • kiralama, satın alma, ödünç verme, vb.

ilişkiler açısından, gerçek bir Medeni Kanuna ihtiyaç vardı. Bu nedenle İsviçre Medeni Kanunu örnek alınarak hazırlanan Medeni Kanun, 17 Şubat 1926’da TBMM’de kabul edilerek, yürürlüğe kondu. Bunu, öbür temel yasalar ile, ceza hukuku alanındaki boşlukları gideren Ceza Kanunu’nun kabul edilip (1 Mart 1926) yürürlüğe konması izlemiştir.

17 Şubat 1926’da kabul edilen Medeni Kanun’un getirdikleri özetle şunlardır:

  • Kadına, meslek seçme özgürlüğü tanındı.
  • Çok eşlilik yasaklandı, tek eşlilik ilkesi Kadına da boşanma hakkı tanındı.
  • Miras bölüşümünde cinsiyet ayrımına son verildi.
  • Evlilik resmi nikah şartına bağlandı. Böylece aile kuru­mu devlet güvencesi altına alındı.
  • Din ve mezheplere· göre uygulanan özel hukuk anlayışına son verilerek hukuk birliği sağlandı. (Cemaat mah­kemeleri kapatılarak.)
  • Patrikhane’nin dünya işleri ile ilgili yetkilerine son veril­ (Lozan Antlaşması’na göre, azınlıklar medeni hukuk kapsamına giren konularda kendi geleneklerini sürdürüyorlardı.)
  • Mahkemelerde kadın erkek ayrımına son Şahitlikle cinsiyet ayrımı kaldırıldı.
  • Çocukların iyi yetiştirilmesi amacıyla aileye görev ve sorumluluklar yüklendi.
  • Türk Medeni Kanunu’yla hukuk birliği sağlanmış;  laik toplum ve kadın hakları konusunda önemli bir adım atılmıştır. Özellikle kadınlara verilen hakların,  Halkçılık ilkesi ile de bağlantısı vardır.

Comments are Closed