MAYANA KİTAPLIĞI

MAYANA KİTAPLIĞINA HOŞGELDİNİZ


BİRLİĞİMİZ DİRLİĞİMİZDİR

BİLİM REHBERİMİZDİR

Gelecek nesillere sağlıklı kitaplar bırakmak üzere 2005 yılından beri topladığım bu kitapları CD’ye kopyalayarak çoğaltıp dağıtmaya karar verdim. Bunlar tamamen Türk eğitim-bilim adamlarımız tarafından yazılmıştır. Emeklerine ve yüreklerine sağlık, ölenlerine rahmet diliyorum; ışık içinde uyusunlar.

Bu kitaplar, yüzlerce yılın birikimiyle ortaya çıkmış olan bilimsel müfredata göre yazılmış, kollektif emekle üretilmiş, pek çok gerici iktidarla savaşarak bugüne ulaşabilmiştir.

Bu kitapları tarihe gömmek isteyen emperyalist gericiliğe karşı onları çoğaltıp dağıtmak ve böylece her çocuğun bu kaynaklara ücretsiz ulaşmasını sağlamak boynumuzun borcu olsun.

Yayınlanmasının üzerinden en az kırk yıl geçmiş olduğu için telif hakkının kalmadığı kanaatindeyim. Yine de, telif hakkının olduğunu iddia eden çıkarsa, elbette ona saygımız vardır, o kitap listeden kaldırılacaktır. Biliyorum ki, Cumhuriyete ve milletimize hizmet bilinciyle bu kitapları yazan ulu öğretmenlerimiz sağ olsalardı, kitaplarını tarihten silmek isteyen emperyalist güçlere karşı eylemli olarak bir tavır koyan Mahiye Morgül’ün, hiçbir maddi çıkar gözetmeksizin onları gelecek nesillere aktarmak için verdiği bu uğraşa saygı duyarlardı.

1960-1980 arasından basılmış olan ders kitapları, özellikle ilkokul bölümü için 1968 müfredatına göre yazılmış olanları, çok değerli kitaplardır. 1968 programı, piyasacı değil kamucudur, “Çocuk sosyal varlıktır” diyen programdır. Bugünkü 2005 programı ise “Çocuk bireydir” der ve neredeyse her çocuğa ayrı bir müfredat önerir, parası olanın gideceği “model müfredat okulları” sistemi getirir; bu modelde, “her çocuk hepimizindir” kavramı yoktur. Oysa 1961 anayasasıyla gelen “herkese eşit ve parasız eğitim” vardı. Bireyci eğitimle, “parası kadar bilgiye erişim” gelir, devlet okulları ortadan kalkar, diplomalar yok olur, yaşam boyu sertifikalı kurslardan bilgi toplama başlar… Çünkü piyasacı mantıkta, öğrenmeyi olabildiğince uzun zamana yaymak, aileleri daha uzun süre eğitime para harcattırmak için önemlidir. Piyasacı eğitimin oligarkları, çocuğu bir an önce hayata hazırlamak yerine üzerinden para kazanmayı planlamaktadır.

1961 yılında, SOSYAL DEVLET tanımını güçlendiren bir anayasa yazıldı. Buna göre bir kalkınma planı yapıldı ve toplumun bilim adamı ihtiyacını temelden yetiştirmek üzere Fen Liseleri açıldı. 1980 yılına kadar çok değerli ders kitapları yazıldı. 1980 neoliberal darbesiyle birlikte “beş yıl kullan at” ders kitaplarına geçildi, giderek içleri boşaltıldı, test çözme ve sınava hazırlanma eğitimin tek amacı haline getirildi, fen liselerinin laboratuarları hiç kullanılmadan mezunlar verildi.

2005’de başlayan “her yıl kullan at, içini masallarla donat” kitaplarından “sıfır” çeken nesiller yetiştirildi.

2012’de geçirildiğimiz 12 yıllık parçalı müfredatla tamamen eğitimsiz okullar ve sertifikalar dönemi başlıyor;  ilk beş yılında Hayat Bilgisi, Türkçe ve Matematik dersleri kalkıyor, sadece okur-yazarlık ve yabancı öğreticilerle İngilizce konuşma geliyor. Bu nedenle, başta ilk sınıflarda okunması gereken Türkçe, Hayat Bilgisi ve Matematik kitapları olmak üzere, tüm eski ders kitaplarının bulunup korunması ve çoğaltılıp dağıtılması, vatansever Türk eğitimcilerinin görevi olmak durumundadır.

Kaybettiğimiz eğitimi geri getirinceye kadar eski ders kitaplarıyla çocuğunu çalıştırmak isteyen aileler bu kitapları ücretsiz temin edebilsin diye böyle bir yol çizdim. Yeni acımasız sistemde sınıf atlama da gelecek, o zaman aileler özel ders almaya zorlanacaktır. Her aile özel ders aldıramayacağına göre,  herkesin bu kitaplara ulaşabilmesi sorun olacaktır. O nedenle, eski ders kitaplarını sahaflardan toplayıp internete koymaya karar verdim.

İlkokul 1-2-3.sınıf Hayat Bilgisi kitaplarını ısrarla aramama rağmen bulamıyorum. Sadece H.Hüsnü Tekışık’ın Hayat Bilgisi kitapları Ankara’da erişilebilir noktada olmalarına rağmen, ailesinin kurduğu vakıf müzesinden dışarı çıkartılmadıkları için,  internet ortamında yayınına da izin verilmemektedir. Dilerim Tekışık ailesi bu tutumunu gözden geçirir.

Değerli okurlarımızdan, bulduğunuz İlkokul 1-2-3-4.sınıflar için yazılmış olan temel ders kitaplarını bana ulaştırmanızı rica edeceğim. Takımı tamamlayalım.
İnternete koyduğum bu kitaplarla ilgilenecek ailelere şimdiden teşekkür ediyorum.

Atatürk’ün, “Bir çocuğu kurtarmak için bile bütün çocukları kurtarmak gerekir” sözünü ve “Her çocuk hepimizindir” töremizi hatırlayalım.
Akıl ışığınız hiç eksilmesin!
Birliğimiz dirliğimizdir!
Bilim rehberimizdir!

MAYANA KİTAPLIĞI 
Mahiye Morgül

Okul Kitaplarını İndirmek İçin Tıklayınız

Mayana’dan eğitsel notlar:
*Eğitim, çocuğun zihinsel, fiziksel ve ruhsal gelişimini desteklemek içindir.

*Zekâ, olaylar, nesneler ve sözcükler arasında bağ kurabilme gücüdür.

*Kişi, olaylar arasında ne kadar hızlı bağ kurarsa o kadar zekidir, ne kadar yavaş bağ kurarsa zekâsı o kadar azdır/kıttır.

*Birbiriyle bağlantısız nesneleri yan yana getirerek aralarında bağlantı varmış gibi çocuğa bu nedir diye sormak ona yapılacak en büyük haksızlıktır. O zaman, çocuğun zihni boşuna enerji harcar, yorulur ve kendisine yanlış soru sorulduğunu bilmeyen çocuk kendisi hakkında yanılır, “ben bir şey anlamıyorum” der. Büyüklerin bu zulmü çocuğa yaşatma hakkı yoktur!

*Zekâ, akıl denilen ışıklı bağcıkların ne kadar hızlı yandığını ifade eder. Zekâ, “Us”, ışıktır. Zihinsel faaliyet sırasında gözümüze gelen ışık /FER/can, aklın ışığını/ziyasını bize gösterir.

*Zekâ tektir, insanın bütün yetenekleri onu besleyen kaynaktır.

*İnsan beş duyusunu kullanırken zekâsı çalışır. Zekâ, tıpkı bir araba motoru gibi, çalışırken yaşam enerjisiyle dolar, bu sayede yeni şeyler öğrenmekten keyif alır ve zekâsı katlanarak büyür. O nedenle çocuğa hayatı sevdirmek eğitimin görevleri içerisindedir.

*Zekâ, Ana-Us (Naus) olarak aklın ışık kaynağıdır. Aklın ışığını körelten hain silahlardan (kötü oyuncaklar, diziler ve kitaplar dahil)  çocukları korumak biz yetişkinlerin ve devletin görevidir. Bu konu maalesef bugün çocuk ve insan hakları içerisinde kabul edilmemektedir.

*Çocuk sosyal varlıktır. Grupla neşe içerisinde yapılan derste çocuk güç toplar, zihinsel enerjisi ve öğrenme hevesi katlanır.
*Müzik, hayatın neşesi olduğu için ruhun gıdasıdır. Müzik insana can verir. Müzik duyduğunda çocuğun bedeni harekete geçiyorsa, canlanıyor demektir. Müzik, çocuğun doğal ihtiyacıdır. Okul, çocuğun bu ihtiyacını karşılamalıdır.

* Müzik hayatın içinde hep vardı; atalarımız kutsal bir iş yapar gibi müzik söyler, çalar, birlikte dans eder, oynarlardı.

*”Gayretler hep beslenir neşeyle, Neşeli ol ki genç kalasın” şarkısını anımsayınız.

*Çocuk olumlu örneklerle eğitilir. Olumsuz örnekler ders kitabına girmemelidir.

*Çocuk, hayatı neşe içinde yaşanılacak yer olarak algılamalı; ona hayatın güzellikleri fark ettirilmeli, estetik kavrayışı yükseltilmelidir.

*Okunan her öyküde, aklını, cesaretini ve yüreğini kullanarak bir sorunun üstesinden gelen bir kahraman mutlaka olmalıdır.

*Öğretmenlik, çocuğun gelişimini desteklemektir, ona hiçbir şey öğretmeden onu ölçüp durmak öğretmenlik değildir.
(Maalesef bir küresel merkezden getirilen yeni eğitim anlayışı bu yöndedir.)

*Çocuğun önüne soyut resim konulmaz. Örneğin masaldan matematik sorusu olmaz.

*Somuttan soyuta, yakından uzağa gidilir. Örneğin, matematiğe eline alıp sayabileceği nesnelerle başlamak yerine gökyüzünden, yıldızlardan, küreden, silindirden başlamak, çocuğun algı sınırını zorlamaktır.

*Çocuğa hafızaya kaydedilebilir uyaklı şiir okutulur. Uyaksız şiirler akılda kalıcı değildir, bunlar ders kitabına girmez.

*Çerçevesiz resim olmaz; sınırsızlık duygusu verir, sınırsızlık beyni dağıtır.

*Renkli sayfa üzerine konu yazılmaz. Açıklama yazısı resmin üzerine değil altına konur; resimle yazı arasında eşleştirme yaparak kavranacaktır. Yazı, resmin görme alanı dışında da olmamalıdır; bu nedenle tam sayfa resim olmaz, resim en fazla sayfanın üçte biri kadar ve üst yarısında olmalıdır.

*Bir sayfada birden fazla resim, etrafa saçılmış şekilde veya üst üste bindirilmiş halde olmamalıdır. Her bir resmin mercek ayarı farklı, başka uzaklıkta ise, çocuğun gözünü bozar. Böyle resimli sayfalarla çocuk uzak-yakın kavramını kaybeder.

*Bir sayfada bir çok yazı karesi varsa ve her biri ayrı puntolarla yazılmışsa, bu durum görmeyi ve uzaklık derecesini algılamayı zorlaştırır, gözlerde astigmat sonucu ortaya çıkar.

*Çocuğun göz sağlığını korumak eğitimin görevidir. Kirli, çapaklı, asimetrik, orantısız, kenarlıksız, vb bozuk resimler bir yandan göz bozarken diğer yandan hafızaya açık seçik kaydedilemezler. Zihinde karartı ve bulanıklık meydana getiren böyle resimler zihinsel faaliyet sırasında kullanılamazlar. O nedenle, bozuk resimlerle doldurulmuş bir ders kitabı, çocuğun midesini çöple doldurmak gibidir.

* Ayağı yere değmeyen ve havada dolaşan resimler baş döndürür, algılamaz, algıda azlık hastalığını tetikler.

*Çocuğun hatası yüzüne vurulmaz, affetmek büyüklüktür.

*Çocuğun olumlu davranışları fark edilir ve ödüllendirilir. Bu yolla, güzellikler kalıcı hale getirilir ve çocuğun kişiliği oluşmaya başlar. İleride çocuk, toplumda beğeni gördüğü bu özellikleriyle kendine yer bulacaktır.

*Çocuğun doğal ihtiyaçlarına aykırı hiçbir şey eğitimin konusu olamaz.

*Çocuğun ritim duygusunu geliştirmek eğitimin temel amaçlarındandır; ritim, matematiksel düşünmenin kaynağıdır. Evrendeki ritmin içselleştirilmesi, zihinsel faaliyeti besler.

*”Hareket, ritim, denge” üçlüsü, evrenin matematiğini ifade ederken, insanın da var oluş nedenidir. Var olduğunu ve önemli olduğunu insana hissettirmek eğitimin görevidir. Resim, Müzik ve Beden eğitimi dersleri, çocuğun bu doğal ihtiyacını karşılamak üzere devlet tarafından her çocuğa eşit ve parasız olarak verilir/verilmelidir.

*Çocuğun bedensel gelişiminde sağlıklı süt içme hakkına sahip olması ne kadar önemli ise, çocuğun zihinsel gelişiminde de o kadar sağlıklı eğitim alma hakkına sahip olması gerekir. Bu görev “her çocuk hepimizindir” diyen toplumcu bir kucaklayışla yerine getirilebilir.

*“Çocuk bireydir” diyen bir anlayış, çocuğu ailesinin olanaksızlığına terk eden sorumsuz toplum demektir. Bu anlayış Türk halkının töresine aykırıdır; oysa bizde çocuk en değerli varlıktır, herkes ona sahip çıkar, her çocuk değerlidir, hatta halkımız bunu “Çocuk melektir, günahsızdır” sözüyle ifade eder.

*Çocuğunu, zihinsel melekesini geriletici dış etkilerden korumak ailenin tek başına üstesinden geleceği bir iş değildir, devlet olarak öne çıkıp koruma önlemleri alınmalıdır. Yasa koyucular bu yönde çocuk koruma yasaları çıkartmalı, suçun tanımı yapılmalı, bu yöndeki reklamlar, afişler, çizgi filmler ve kitaplar yayından kaldırılarak bu suçu işleyenlere ceza getirilmelidir.

 

Algıda azlık hastalığına koruyucu önlemler:
*Çocuğunuzun hayatı topraktan öğrenmesine olanak yaratın; doğa onun ihtiyacı olan zihinsel enerjiyi karşılıksız verir. (Alzeimer hastalığı apartman hastalığıdır! )

*Gürültülü ortamları ve bağırtılı TV programlarını çocuğunuza izlettirmeyin; anlam veremez.

*Hayattan kopuk, insansız çizgi filmleri asla izlettirmeyin. Bilgisayar oyunlarına sakın güvenmeyin.

*Bebeğinizi, uyumsuz, asimetrik ve yaşamla örtüşmeyen görsellerden sakının. Eline, ışıklı, pilli, kendi kendine sallanan oyuncaklar vermeyin. Örneğin, küçücük bir bahçe böceğini kocaman plastik oyuncak yapmışlarsa onu sakın elletmeyin; anormallik algılanabilir değildir.

*Çocuğunuzu siyah zeminli afişlere, mekânlara ve bilgisayarlara baktırmayın.

*Perspektifi bozuk resimlere, tepesinden veya ayak tabanından çekilmiş insan resimlerine, uçurumdan düşmekte olana, girdaba yuvarlanmakta olana, baş aşağı suyun altında tüpsüz durana, biraz sonra ölüm gerçekleşecek olan resimlere, vb doğal olmayan resimlere çocuğunuzu baktırmayın.

*Görme noktası karışık, odağı belirsiz kolaj resimlere, farklı uzaklıkta ve farklı yöne bakmakta olan insanlardan kolaj yapılmış bir tabloya siz de bakmayın.

*Televizyonda sunucunun veya oyuncunun, konuşma sesiyle ağız hareketi örtüşmüyorsa derhal kapatın.

*Göğsünde kirli, çapaklı, eğri büğrü, kocaman veya çok küçük, karışık yazılar, insan resmi, ne olduğu anlaşılmayan dillerde yazılar, vb şekiller olan giysileri asla kullanmayın, çocuğunuzun görme alanına gireceği için siz de böyle giysiler kullanmayın.

*Göz hizasının altından yansıyan ışık körlük yapar; elbisenizin göğsünde yansıtıcı nakışlar, pullar olmasın.

*Üzerinizde sıcak renkler kullanın;  geleneksel nakışlarımız, yazmalarımız, basmalarımız, kilimlerimiz bu yönden zengin zihinsel enerji kaynağıdır. Temel sıcak renkleri ve karşılıklarını anımsayalım; kırmızı renk (güneş), sarı renk (ay), yeşil renk(buğday) ve lacivert renk (Samanyolu, gök bilimi).

*Enerjisi düşük olan soğuk renkler, beyni uyku haline çeken, düşük ayarda zihinsel faaliyete sebebiyet veren renklerdir; pembe, mor, mavi ve sıfır enerjili olan ise beyazdır. Siyah renk değildir, tüm renkleri karartandır.

*Siyah katılarak kirletilmiş ya da beyaz katılarak soldurulmuş soğuk renkler, enerji dalga boyu iyice düşürülmüş demektir. Bu renkler eğer moda ediliyorsa, bundan kaçının.

*Okul kitaplarında soğuk ve dalga boyu düşürülmüş sayfalar varsa, öyle kitapları hiç açtırmayın. Böyle hazırlanmış olan 2005 sonrasında dağıtılan okul kitaplarını çocuğunuzdan uzak tutun.

*Okul öncesindeki çocuğunuz oynamaktan yorgun düşerek yatağa girmeli, mutlu biten bir masalla uyumalıdır.

*Çocuğunuzun ders çalışma odasında, oyun odasında veya evinizin salonunda mutlaka Türk kilimi desenli bir halı bulundurun.

*Ailece müzik yapmaya çalışın. Ailece kış geceleri oyunlar oynamak, tekerleme, bilmece söylemek, tef çalıp oynamak, bildiğiniz çocuk oyunlarını, size neşe veren her şeyi çocuğunuzla birlikte yapmak, onun ruhunu şenlendirmek, ailece güven ve huzur içinde olduğunuzu ona hissettirmek, ona vereceğiniz en büyük zihinsel besindir.

Mayana


İletişim için: mahiye@gmail.com
Ev Telefonu: +90.312.2563605