“Mimar Sinan’ın Kafatası” ve Unutulan Gerçekler
“Mimar Sinan’ın Kafatası” ve Unutulan Gerçekler / Cengiz ÖZAKINCI
Cumhuriyet gazetesinin 05.08.1935 günlü sayısında, birinci sayfadan verilen haber şöyleydi: “Dahi San’atkar Mimar Sinan’ın Kafası Mezarından Çıkarıldı. Süleymaniye’de büyük Türk mimarı Sinan’ın mezarında araştırmalar yapılmış, Mimar Sinan’ın kafatası çıkarılmıştır. Koca Mimar’ın kafatası sağlam ve bozulmamış olarak bulunmuştur. Koca dâhinin kafatası üzerinde yapılan tetkikat, büyük Mimar’ın yalnız kültür itibariyle değil, ırk noktasından da Türk olduğunu göstermiştir. Türkler ırk itibariyle Brakisefal, yani yassı yuvarlak kafalıdır. Mimar Sinan’ın kafatasının muayenesinde bu büyük başın da Brakisefal olduğu meydana çıkmıştır. Mimar Sinan’ın kafatası Antropoloji Müzesi’nde muhafaza edilecektir.”
Bu haber, üzerinden 63 yıl geçtikten sonra ilk kez 1998’de “Mimar Sinan’ın Kafatası Nerede?” başlığıyla bir köşe yazısına konu olacak; “Mimar Sinan’ımızın kafatasının mezarından çıkartıldığını, dahası bugün kayıp olduğunu biliyor muydunuz?” [1] sorusuyla başlayan yazar, 1935’te çıkarılıp ölçülen kafatasının yeniden mezara konmadığını; hiç bir kurumda bulunamadığını, “sırra kadem bastığı”nı duyuracaktı. [2]
Bu iddia kısa sürede gazete köşelerinden dergi sayfalarına, televizyon programlarına, sanal ortama sıçrayarak alabildiğine yayılmıştı. “Kafatası ölçümü” toplumun belleğinde Hitler Almanyası, Kafatasçı Irkçılık, Soykırımcılık, Faşizm olgularını çağrıştırdığından, 1998’de ortaya atılan bu iddia, Atatürk’ü ve kurucusu olduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni Kafatasçı, Irkçı, Soykırımcı, Faşist olarak damgalayan kesimlerce kanıt olarak kullanılacaktı. Bir parti ‘Eş Genel Başkanı’, 29.01.2013 günü yayımlanan demecinde; “Mimar Sinan mezarında kafatası olmadan yatıyor. Çünkü kafatasını alıp bilim adına ölçmeye çalıştılar. İşte bu ırkçılığın en hayasız halidir.” [3] diyecekti.
Oysa, bu suçlamalar için kanıt gösterilen 05.08.1935 günlü gazete haberi gerçeğe aykırıydı ve Atatürk’ün Koruyucu Başkan ve manevi kızı Afet İnan’ın Başkan Yardımcısı olduğu Türk Tarihi Araştırma Kurumu Başkanlığı’nca yapılan bir resmi açıklama ile derhal yalanlanmıştı. [4]
06.08.1935 günlü gazetelerde yayımlanan açıklamada: Mimar Sinan’ın mezarının küçük bir bölümünün 01.08.1935 günü Türk Tarihi Araştırma Kurumu’nun seçtiği bir kurul önünde, büyük bir özenle açıldığı; yapılan incelemede iskeletin pek büyük bir bölümünün çok bozulmuş durumda bulunduğu ve mezarın yine aynı kurul önünde kapandığı, yapının toprak altında ve üstünde kalan bölümlerinin mimari açıdan incelenmek üzere ölçülerinin alındığı duyuruldu. “Mimar Sinan’ın kafatası ölçülerek Türk ırkından (Brakisefal) olduğunun saptandığı”na ilişkin haberler, bu duyuruyla resmen yalanlanmıştı.
Mimar Sinan’ın mezarını açan kuruldaki görevlilerden Mimar Sedat Çetintaş da, yıllar sonra yaptığı açıklamada: “Tamamıyla kesme taştan yapılmış olan lâhdin yan tarafından toprağa girerek bir tekini çürütüp açtırdım. Buradan bir tek omzumla beraber başımı sokabildim. Ceset tamamıyla çürümüş, kafa örneğinde bir toz hâlinde toprak üstüne çökmüştü. Hava ve rutubetten çürüyor galiba ki, Bursa’da Yeşitepe’nin kav kısmında da böyle böyle o kadar cesetten bugün hiçbir şey kalmamıştır. Burada Sinan’ın adut denilen, omuzlardan inen kol kemiklerinin onar santim boyunda birer parça ile kafatasından üç dört santim çapında bir parça bulabilmiş ve bunları idare heyeti huzurunda antropolog dostum Şevket Aziz Kansu’ya vermiştim. (…) Fakat bu hadisede benim en büyük kârım, bu vesile ve fırsattan istifade ile üstadımın mezar ve lahdini içli ve dışlı rölöve ederek levhalarını Resim ve Heykel Müzesi’ndeki eserlerim arasında dünyaya ve milletime hediye edebilmek imkânını elde edişim olmuştur.” [5] diyordu.
Mimar Sedat Çetintaş’ın 1963’te yayımlanan bu açıklamaları da Mimar Sinan’ın kafatası ölçülmüştür, Türk ırkındandır (Brakisefal’dir) diyen gazete haberlerini yalanlıyordu.
Atatürk dönemi, Türk tarihinde Mimar Sinan’la ilgili en çok yayının yapıldığı, en çok kültürel etkinliğin gerçekleştirildiği, tüm yapıtlarının rölövelerinin çizilmeye ve onarılmaya girişildiği bir dönemdir. Bu etkinliklerde onu “ırk bakımından Türk” göstermeye yönelik bir çaba yoktur. Örneğin, Reşat Ekrem Koçu, Ahmet Refik (Altıner) gibi tarihçiler, Mimar Sinan’ın Kayseri’de Gayrimüslim bir ailenin çocuğu iken, devşirme olarak alınıp Müslüman olarak yetiştirildiğini, 1931’de, Osmanlı Arşiv Belgeleri’ne dayanarak yazmışlardı.
Her yıl yinelenen “Mimar Sinan’ı Anma Törenleri”nde, özgeçmişi anlatılırken, onun Gayrimüslim devşirme kökenli bir Müslüman okluğu hiç bir zaman gizlenmemişti.
Örneğin, 1932’de, İstanbul’da Mimar Sinan’ın türbesinde devlet ileri gelenleri öncülüğünde gerçekleştirilen anma töreninde öğretim üyesi bir konuşmacı, halka şöyle seslenmişti: “Bazıları Mimar Sinan’ın Türk olmadığını iddia ederler. Mimar Sinan Türk ırkına mensup olmasa da onu Türk muhiti yetiştirmiştir. Sinan’ın eserlerinden kendi şahsına olduğu kadar Türk milletine de bir iftihar hissesi çıkarmak tabiidir.”
Sonuç olarak, Atatürk döneminde Mimar Sinan, Gayrimüslim devşirme kökenli bir Müslüman olarak tanıtılmış; “kültürel bakımdan Türk” sayılmış; hak ettiği saygıyı göstermek için “ırk olarak Türk” sayılması gerekmemiştir.
Gerçek bu iken, 1998’den bu yana: Atatürk Mimar Sinan’ın kafatasını ölçtürdü, Türk ırkından (Brakisefal) dediler, kafatasını Antropoloji Müzesi’ne kaldırdık deyip yok ettiler, Atatürk’ün ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisi Kafatasçı Irkçılıktır, propagandası yürütülmekte ve yazımızın başında aktardığımız 05.08.1935 tarihli gazete haberi, bu propagandada kanıt olarak kullanılmaktadır. Oysa, kanıt olarak gösterilen o haber, Atatürk’ün Koruyucu Başkan ve manevi kızı Afet İnan’ın Başkan Yardımcısı olduğu Türk Tarihi Araştırma Kurumu Başkanlığı’nca yalanlanmış; Mimar Sedat Çetintaş’ın açıklamaları da haberin doğru olmadığını göstermiştir.
“Diyarbekirli, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakiyalı ve Makidonyalı Hep Bir Irkın Evlatları, Hep Aynı Cevherin Damarlarıdır”
Atatürk, Batı’nın kafatası ölçümüne dayalı ırk saptama yöntemine karşı; bütün Türkler’in tornadan çıkmış gibi aynı gövdesel yapıda olmadığını, binlerce yıl dünyaya yayılmış, başka toplumlarla kaynaşmış olan Türkler’in, dış görünüşlerinin de başka başka olmasının doğal olduğunu savunmuş; ve onun bu görüşü, 1931’den başlayarak okullarda ders kitabı olarak okutulan Vatandaş için Medeni Bilgiler’de yer almıştır. 05.10.1932 günlü Cumhuriyet ve 26.10.1932 günlü Diyarbekir gazetelerinde yayımlanan demecinde: “Diyarbekirli, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakiyalı ve Makidonyalı Hep Bir Irkın Evlatları, Hep Aynı Cevherin Damarlarıdır” diyen Atatürk’e ve ilkelerine, Kafatasçı Irkçılık damgası yapıştırmanın doğrulukla, dürüstlükle bağdaşır bir yanı yoktur.
Dipçe:
[1] Mustafa Armağan, “Mimar Sinan’ın Kafatası Nerede?” Zaman g, 13.11.1998.
[2] Gülten Kışanak (BDP Eş Genel Başkanı) “Mimar Sinan Kafası Olmadan Yatıyor”, Radikal g, 29.01.2013.
[3] Gülten Kışanak (BDP Eş Genel Başkanı) “Mimar Sinan Kafası Olmadan Yatıyor”, Radikal g, 29.01.2013.
[4] Ulus g. 06.08.1935.
[5] Yeni İstanbul g., 25.04.1963’den aktaran; Beşir Ayvazoğlu, “Mimar Sinan’ın Kafatası”, Zaman g. 10.06.2010
Cengiz ÖZAKINCI, “Bütün Dünya”, Şubat 2015
cengizozakinci@butundunya.com.tr