Merdan Yurdakul


Merdan Yurdakul Biyografisi
“Bâkî kalan bu gök kubbede, bir hoş sadâ imiş.”
Abdülbâkî (1526-1600)
Hayatımın Özeti
1943 yılında Kars’ın Sarıkamış ilçesine bağlı, dünyanın en güzel sarıçam ormanlarının yanı başında şirin bir köy olan Çaybaşı’nda doğdum. İkinci Dünya Savaşı sonrası doğunun yokluğu, yalnızlığı ve açlığıyla yüzleşen babam, 1946 yılında tüm zorluklara rağmen ailemizi Ankara’ya göç ettirmeye karar verdi.
Ankara’daki hayatımız da pek farklı değildi. Babam iş bulamadı, büyük ağabeyim okuluna devam etmeye çalışıyordu. Ailece bir gecekondu yaparak başımızı sokacak bir yer bulduk. Ben de aileme destek olmak için küçük yaşta çalışmaya başladım; manavın yanında çalıştım, testiyle su sattım, şeker sattım ve ayakkabı boyadım.
Okul çağına geldiğimde, evimize yaklaşık bir saat yürüme mesafesindeki ilkokula yazıldım. Hem okula gidiyor hem de boş zamanlarımda çalışmaya devam ediyordum. Okuluma çok yakın olan Konservatuvarın önünde her sabah erken saatlerde oturur, hangi enstrümana ait olduğunu bilmeden yükselen sesleri dinlerdim. Bu sesler, benim için yeni bir dünyanın kapılarını aralıyordu. Ortaokul ve lise yıllarımda da çalışmayı bırakmadım; bir gazete bayiinde evlere gazete ve dergi dağıtarak harçlığımı çıkarıyor ve aileme destek oluyordum.
Müziğe Adım Atış
Lise son sınıftayken, 1959 yılında bir gazetede Millî Savunma Bakanlığı’nın (MSB) ilanını gördüm. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) bandoları için 20 öğrenci alınacaktı. Hemen müracaat ettim. Sınav günü geldiğinde, tam 8.000 adayla karşılaştım. Kalabalık nedeniyle uygun bir salon bulunamadı ve hepimizi yürüyerek Ankara 19 Mayıs Stadyumu’na götürdüler. Sınavı bir okul arkadaşımla birlikte tamamladık.
Sonuçlar açıklandığında 8.000 kişi arasından 100 kişinin sınavı kazandığını öğrendik. Bu 100 kişi, bir sonraki aşama olan müzik sınavına alındı. Bu sınavdan da başarıyla geçen 20 kişi, TSK Askeri Müzik Okulu’na girmeye hak kazandı. Orada ritim ve kulak yeteneğimizi ölçen son bir sınava daha tabi tutulduk. Başlangıçta 20 kişi olan grubumuzdan zamanla 18 kişi okulu bıraktı ve o 8.000 kişi arasından geriye sadece iki arkadaş kalmıştık.
Okul Yılları ve Başarılar
Okul başladığında Kuleli Askeri Lisesi gibi farklı okullardan gelen öğrencilerle birlikte toplam 320 kişilik bir öğrenci topluluğu olduk. Mülakatlar sırasında Yüzbaşı Necmettin Erdoğmuş beni kendi sınıfına saksafon öğrencisi olarak aldı ve ben enstrüman olarak Alto Saksafon’u seçtim.
Ders programımız oldukça yoğundu ve alanında duayen isimlerden eğitim alma şansı bulduk:
- Enstrüman: Necmettin Erdoğmuş
- Solfej ve Nazariyat: Erdoğan Okyay
- Armoni: Faik Canselen
- Şan ve Koro: Hikmet Şimşek
İlk altı ay, yeni bir hayata ve dünyaya alışırken enstrümanı tanıma ve nota okuma süreçleri beni biraz yordu. Ancak enstrümanımdan güzel sesler çıkmaya başlayınca saksafonu daha çok sevmeye ve derslerime daha sıkı çalışmaya başladım. Okul tatilinde eve gitmeyip derslerimi tekrar ettim. Tatil dönüşünde arkadaşlarımı geride bıraktığımı fark ettim ve okul yönetimi beni okul lideri (mümessil) yaptı. Bu sorumluluk beni daha da motive etti. Beş sene boyunca hem sınıf hem de okul birincisi oldum. Alto saksafonla başladığım yolculuğuma zamanla soprano, tenor, bariton ve bas saksafonları da ekleyerek okul orkestrasında icra ettim.
Dördüncü senenin sonundaki bitirme sınavı, hayatımın unutulmaz anılarından biridir. Bir arkadaşımla birlikte büyük besteci Schumann’ın “Rüya” (Träumerei) parçasını çalmak için sahneye çıktık. Tam o sırada odaya dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cemal Tural girdi. Heyecanla parçamızı çaldık. Dışarı çıktıktan kısa bir süre sonra bizi tekrar içeri çağırdılar ve parçayı bir kez daha çalmamızı istediler. Performansımızın ardından Cemal Tural Paşa yanımıza gelerek, “Aferin evlatlar, bu tür çalışmalarınızı sakın bırakmayın,” dedi. Hocam Necmettin Bey ise bizden daha çok heyecanlandığını ve bizimle gurur duyduğunu söyledi.
Mezuniyet töreninde hem sınıf hem de okul birincisi olduğumu öğrendim. Okul Komutanı tarafından bana bir saat ve bir dolma kalem hediye edildi.
Profesyonel Kariyer ve Emeklilik
Bir senelik stajyerlik döneminin ardından ilk görev yerim olan Jandarma Genel Komutanlığı Armoni Mızıkası’na atandım. Burada harika bir orkestra ve çok deneyimli bir şefle çalışma fırsatı buldum. Bu orkestra ile TRT Ankara Radyosu için düzenli olarak klasik eserler ve marşlar kaydettik.
1966 yılında Denizcilik ve Kabotaj Bayramı vesilesiyle Almanya’ya davet edildik. Orada dört farklı ülkenin bando ve orkestralarının birleşmesiyle oluşan dev bir orkestranın parçası olmak, meslek hayatımın en unutulmaz anılarından biri oldu.
Asli görevimin yanı sıra, mezun olduğum okulda 28 sene boyunca saksafon öğretmenliği yaparak çok sayıda öğrenci yetiştirdim. Ayrıca çeşitli okullarda bandolar kurdum ve şeflik yaptım.
1986 yılında Avustralya’dan müzik öğretmenliği teklifi aldım ve hiç düşünmeden kabul ettim. Ancak oraya vardığımda ne okul ne de öğrenci vardı. Hayatımın geri kalanını çocuklarımın eğitimine adadım ve o güzel günlerimin hayaliyle yaşadım.
Şimdi emekliyim ve Granville’deki Atatürk Kültür Merkezi’nin hafta sonu okullarında çocuklarımıza müzik dersleri vererek onlara bu sevgiyi aşılamaya devam ediyorum. Çok mutluyum.
Geçmiş zaman, hayali cihan değer olur ki, bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş.








































































































