Atatürkçü Düşünce Sisteminde Eğitime Bakış

Eğitim sisteminin birbirini tamamlayıcı olarak düşünülmesi gereken iki önemli görevi vardır. Birinci işlev, milletin kültürünü oluşturan sağlam ve kalıcı değerleri genç kuşaklara aktararak, milletin sürekliliğini sağlamaktır. İkinci işlev, toplumun davranışlarında istenilen bazı değişiklikleri gerçekleştirmek; toplumun gelişmesini, ilerlemesini, çağdaşlaşmasını sağlamaktır. Eğitim, bu işlevlerin ikisini birden yerine getirmekle yükümlüdür. Bunlardan birincisi gerçekleşmezse, toplumda kopukluk olur, milletin sürekliliği tehlikeye düşer. İkinci işlev gerçekleşmezse, toplum geri kalır, çağın gelişmelerine ayak uyduramaz,varlığı tehlikeye düşer.

İşte bu durumu çok iyi bilen Atatürk’e göre,”en önemli, en esaslı nokta eğitim meselesidir. ”Çünkü, ”eğitim bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum hâlinde yaşatır, ya da bir milleti esarete ve sefalete terk eder.”

Atatürk, ”yanlış çizilmiş eski yollarda şöyle veya böyle yürümenin nasıl olacağının tartışılmasını değil, ileri sürdüğü şartları kapsayan yeni bir eğitim yolunun bulunup millete göstermek ve o yolda yeni nesillere rehberlik yapmak gerektiğini ” vurgulamıştır. O, koyduğu ilkelerin korunmasını, yaptığı inkılâpların devam ettirilmesini, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet yaşatılmasını sağlayacak bir eğitim sistemi kurmaya çalışmıştır.

Atatürk, bir yandan, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması için askerî alanda büyük çaba harcarken, bir yandan da çağdaş eğitim sistemleri üzerinde çalışmalara girmiştir. O, çok iyi biliyordu ki, ”kültür, eğitim ve iktisat zaferleri ile tamamlanmadıkça askerî zaferler tek başına millî kurtuluşu sağlamaya yetmeyecektir.”. Bunun için, Atatürk, Çankaya Köşkü’nü akademik tartışmaların yapıldığı bir merkez hâline getirmiş; eğitim alanında yapılan yenilikleri izlemiş, bu konudaki çalışmaları bizzat yönetmiş, programları düzeltmiş,ders kitabı yazmış,tahta başına geçmiş Türk milletine başöğretmenlik yapmıştır.

Atatürk, oluşturmak istediği eğitim sisteminde, ilköğretimin genel ve zorunlu olmasını, ülkede eğitim birliğinin sağlanmasını, ortaöğretimin iyi araç-gereçle özleştirip kolaylaştırılmasını, teknik öğrenimin ilk ve orta derecelerden, en yüksek derecelerine kadar memlekette gerçekleştirilmesini, yüksek öğretimin çağımızın gereklerine uygun olmasını amaç edinmiştir. Bu amacın gerçekleşmesi için de, Türkiye’nin eğitim politikasının her derecesinin tam bir netlik ve hiçbir tereddüde yer vermeyen açıklık ile ifade edilmesinin ve uygulanmasının lazım olduğunu vurgulamıştır.

Atatürkçü düşüncenin öngördüğü eğitim sistemini analiz ederken, üç temel öğe olan öğretmen, program ve öğrenci boyutlarına sürekli vurgu yanıldığı görülmektedir.

ÖĞRETMEN
Eğitim sistemini başarılı kılan temel faktörlerinden birincisi öğretmendir. Çünkü, eğitim sistemini plânlayan,uygulayan, izleyen ve değerlendiren öğretmendir. Eğitim sisteminde öğretmenin önemli bir konuma sahip olduğunu çok iyi bilen Atatürk, öğretmenlik mesleğine layık olduğu büyük değeri vermiştir.

Atatürk’e göre, ”memleketi ilim, irfan, ekonomi ve bayındırlık sahalarında yükseltmek, milletimizin her hususta çok verimli olan kabiliyetlerini geliştirme, gelecek nesillere sağlam, değişmez ve olumlu bir karakter vermek lazımdır. Bu kutsal amaçları elde etmek için mücadeleye katılanların arasında öğretmenler en önemli ve en hassas yeri almaktadır”.

Öğretmenlere, ”Öğretmenler! Yeni nesil Cumhuriyet’in fedâkar öğretmen ve eğitimcileri sizler yetiştireceksiniz, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserinizin kıymeti, sizin beceriniz ve fedakârlığınız derecesiyle orantılı olacaktır. Sizin başarınız Cumhuriyet’in başarısı olacaktır.” diye hitap eden Başöğretmen Atatürk’ün eğitime ilişkin düşüncelerinin ve eğitimden beklentilerinin gerçekleştirilmesinde dayandığı ve güvendiği kuvvet Türk öğretmeni olmuştur.

ÖĞRETMENİN GÖREV ve SORUMLULUĞU
Atatürk’ün öğretmenlere verdiği görev ve sorumluluk büyüktür. Büyük Zafer kutlamak için, Bursa ‘ya gelen öğretmenlere 27 Ekim 1922 günü yaptığı konuşmada şunları vurgulamıştır:
”Memleketimizi ve toplumumuzu gerçek hedefe, mutluluğa eriştirmek için, iki orduya ihtiyaç vardır. Biri, vatanın hayatını kurtaran asker ordusu; diğeri milletin istikbâlini yoğuran kültür ordusu. Bir millet kültür ordusuna sahip olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin sürekli netice vermesi, ancak kültür ordusunu varlığına bağlıdır. Bu ikinci ordu olmadan, birinci ordunun verimli sonuçları kaybolur. Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için yalnız ortam hazırladı. Gerçek zaferi, siz kazanacak, yaşatacaksınız ve mutlaka başarıya ulaşacaksınız. Ben ve sarsılmaz inançla bütün arkadaşlarım sizi izleyeceğiz ve sizin karşılaşacağınız engelleri kıracağız”.

PROGRAM
Atatürk’e göre ”hükümetin en verimli ve en önemli vazifesi milli eğitim ile ilgili işlerdir. Bu işlerde öyle bir program takip etmeye mecburuz ki, o program milletimizin bu günkü haliyle sosyal, hayati ihtiyacı ile, çevre şartlarıyla ve çağın gerekleriyle tamamen uygun ,uyumlu olsun. Bunun için büyük ve fakat hayali ve karmaşık düşüncelerden tamamen sıyrılarak gerçeği etkili bir bakışla görmek ve el ile temas etmek lazımdır. Teşebbüs edilecek şeyin neden ibaret olduğu ancak bu şekilde kendiliğinden ortaya çıkar”.

Eğitim Programlarının Nitelikleri

  1. Hedefler: Atatürk, Cumhuriyet eğitimin hedefleri için iki temel ilkeye dikkatleri çekmiş; bunların önemini ve nasıl gerçekleştirileceğini şu ifadelerle ortaya koymuştur. ”Milli eğitim işlerinde kesinlikle zafere ulaşmak lâzımdır. Bir milletin gerçek kurtuluşu ancak bu şekilde olur. Bu zaferin sağlanması için: Bunlardan birincisi, eğitimin sosyal hayatın ihtiyaçlarına cevap vermesi; diğeri ise, çağın gereklerine uygun olmasıdır”.
  2. Bilimsellik: Atatürk, eğitim sisteminin; eğitim programlarının bilimsel olmasının önemi üzerinde durmuştur. Ona göre, ”Çağın ve toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek bir eğitim sistemi, bilimsel yöntemlere ağırlık vermelidir. Okullarımızda, temel ve uygulamalı bilimlere, araştırmaya önem verilmelidir. Eğitim programları, bilim alanındaki en yeni gelişmeleri göz önünde tutmalıdır”. Atatürk, uygarlık yolunda başarıyla ilerlemenin sırrını, aklın ve bilimin yol göstericiliğinde görmüştür. ”Dünyada her şey için,medeniyet için, hayat için, başarı için, en gerçek yol gösterici ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cahilliktir, doğru yoldan çıkmaktır”.
  3. Gelişmelere Açık Olmak: Atatürk, eğitim sisteminin temelini oluşturan eğitim programlarının gelişmelere açık olmasını önemle belirtmiştir. ”İlim ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının gelişimini anlamak ve ilerlemeleri zamanında takip etmek şarttır. Bin iki bin,binlerce yıl önceki bilim ve fen ille ilgili kaide ve kuralları şu kadar bin yıl sonra olduğu gibi uygulamaya kalkışmak, şüphesiz bilim ve tekniğin içinde bulunmak değildir”.
  4. Uygulamaya Yönelik Olmak: Atatürk, uygulamalı eğitimi eğitim sisteminin temeli olarak görmüştür. O’na göre, ”Bir yandan bilgisizliği ortadan kaldırmaya uğraşırken, bir yandan da memleket evladını toplumsal ve ekonomik hayatta aktif bir şekilde etkili ve verimli kılabilmek için zorunlu olan ilk bilgileri uygulamalı bir biçimde vermek metodu eğitimimizin temelini oluşturmalıdır.”.
  5. Üretkenliğe Yönelik Olmak: Atatürk’ün eğitim sisteminin temeline koyduğu ilkelerden biri de üretime yönelik olmadır. O, eğitimin hayatla ilişkili olmasını ve eğitimin ekonomik hayatı etkilemesini istemiştir. Atatürk’e göre ”eğitim ve öğretimde izlenecek yol, bilgiyi günlük yaşamda başarılı olmayı sağlayacak,uygulamalı ve kullanılması mümkün bir araç hâline getirmektir. ”Bu,gerçekleştiği takdirde ”kültürlü insanlar sorunlarını, öğrendiği uygulayacağı ve geliştireceği bilgi ve teknoloji ile çözmeye çalışmalıdır. Faaliyetleri sonunda ortaya bir ürün koymalıdır. Bu da hayal olan cansız teorilerle değil, gerçekle ilgili, gerçeği açıklayan teorilerle mümkündür”.
  6. Uygulanacak Yöntemler ve Nitelikleri: Atatürk, o güne kadar izlenen eğitim-öğretim yöntemlerinin, milletimizin gerileme tarihinde en önemli etken olduğu kanısındadır. Atatürk’e göre, ”eğitim ve öğretimde uygulanacak yöntem, bilgiyi insan için bir süs, bir baskı aracı yahut medenî bir zevkten çok, maddi hayatta başarılı olmayı sağlayan pratik ve kullanılabilir bir araç durumuna getirmektir.”. Bu sözler hem geleneksel eğitimin bir eleştirisi, hem de eğitimle ilgili yeni düzenlemelerde hayattan ve hayatın ihtiyaçlarından kopuk bir yola girme ihtimallerine karşı bir ikazdır.
  7. Disiplin: Atatürk’e göre ”hayatın her çalışma safhasında olduğu gibi özellikle öğrenim hayatında sıkı disiplin başarının esasıdır. Müdürler ve öğretim kadroları disiplin sağlamaya, öğrenciler ise disipline uymaya mecburdur. ”Bu, korku ve fizikî etkileme şeklinde bir disiplin anlayışı değildir. Öğrencilerin, öğrendiklerini isteyen,benimseyen, duyan ve kurallara uyan bir anlayıştır. Atatürk, bu konuya şöyle açıklık getirmektedir. ”Korku ile verilen eğitim, makbul bir eğitim değildir. Böyle bir eğitime güvenilmez”. Atatürk, eğitim sisteminde eski dönemlerin dayağa dayanan düzen ve disiplin anlayışı yerine, sevgiye dayanan bir düzen ve disiplin anlayışının yerleştirilmesinden yanadır.

ÖĞRENCİ 
Türk milleti, Atatürk’ün önderliğinden bağımsızlık mücadelesine girişirken ve Cumhuriyet’i kurarken gençliğin, bundan sonra hangi ilkelere, amaçlara, hangi eğitim felsefesi ve dünya görüşüne göre yetiştirilmesi gerektiğinin ivedilikle belirlenmesi çok önem taşıyordu. Eğitim sürecinde yetiştirilecek bireylere hangi niteliklerin kazandırılacağı, Atatürk’ün birçok ifadelerinde açıkça vurgulanmaktadır. Atatürk’e göre, ”milli eğitimin gayesi, yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha çok memelekete ahlâklı, cumhuriyetçi, inkılâpçı, olumlu, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst,düşünceli, iradeli, hayatta rastlayacağı engelleri aşmaya kudretli, karakter sahibi genç yetiştirmektir.”

Ancak, Atatürk’e göre öncelikli bir nitelik vardır ki, o nitelik gerçekten son derece önemlidir. Atatürk, bu niteliği 1 Mart 1922 günü TBMM açış konuşmasında şöyle dile getirmiştir. ”Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize görecekleri öğrenim sınırı ne olursa olsun, ilk önce ver her şeyden önce Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir”.
Atatürk, gençlerin cumhuriyet’in düşüncede, bilimde, fende ve bedence güçlü, yüksek karakterli koruyucuları olarak yetiştirilmesini istemiştir. Bu isteğini, 25 Ağustos 1924 günü Öğretmenler Birliği Kurultayı’nda şöyle vurgulamıştır. ”Cumhuriyet, fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli, yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir.”

Yine aynı Kurultay’da”memleket evlâdı, her öğretim kademesinde ekonomik hayatta yapıcı, etkili ve başarılı olacak şekilde donatılmalıdır. ”ifadelerine yer vermiştir. Bu ifadelerle, özellikle, ortaöğretimde genel bilgi verme yanında, sanat ve meslek sahibi elemanları yetiştirmek ve millî kültür geliştirmek gerektiğini ortaya koymuştur.

Atatürk’ün eğitim sürecinde önem verdiği bir temel konuda demokratik eğitim ortamıdır. Atatürk’e göre, ”çocuklar,serbestçe konuşmaya, düşündüklerini, duyduklarını olduğu gibi ifade etmeye teşvik edilmelidir. Böylece, hem hatalarını düzeltmeye imkân bulunur, hem de ileride yalancı ve riyakâr olmalarının önüne geçilmiş olur. Kısacası,çocuklarımızı artık, düşüncelerini hiç çekinmeden açıkça ifade etmeye, içten inandıklarını savunmaya, buna karşılık da başkalarının samimi düşüncelerine saygı beslemeye alıştırmalıyız.


Kaynak: http://www.mevistanbulokullari.com/ataturk-35.asp

Leave a Reply