Tag: ANZAC

 

25 APRIL 2018 ANZAC DAY – OBERON DAY TRIP & ANZAC DAY MARCH

AAKM OBERON SATURDAY 25 APRIL 2015 ANZAC DAY

Ata-Eceabat


ANZAC-2015-ac_logo


ANZAC-2015-Oberon



ANZAC-2015-Community-logo


ANZAC Centenary Day Address by Australian Atatürk Cultural Centre Inc Vice-President Ömer Can ŞİRİKÇİ

Today I am honoured to address you representing the Australian Turkish Community on be half of Australian Atatürk Cultural Centre, my name is Omer Can Sirikci, Vice President of Australian Ataturk Cultural Centre.

The centenary of ANZAC Day allows us to reflect on the cost of war, and the ongoing need for peace, reconciliation and justice.

This day marks the centenary anniversary of the landing at Gallipoli Canakkale in Turkish. Like hundreds of thousands of our fellow citizens, who gather at memorials in cities, suburbs and towns across Australia, we have come here to commemorate one of the most significant events in our national calendar.

In recent years some commentators have expressed amazement at the fact that the observance of ANZAC day continues to draw record crowds. This increasing interest and involvement reflects our national character and the way in which it comes to affect all who settle in this country, even those who have lived here for just a short while.

Being the Australian born first generation of Turkish migrants, I am proud and honoured to uphold, live and pass on the the heritage of ANZACs and Mehmetcik the name for Turkish Soldiers. The exemplary mate ship between Turkish people and Australians is one of a kind in fact unheard of for 20th century and beyond.

Before the Gallipoli Battle Turks and Anzacs had never been in contact with each other neither in political or economical issues and for the first time they faced each other for at the Gallipoli battle. During the Battle, restrained form of friendship took place between the two sides with Anzac and Turkish soldiers exchanging token gifts of photographs and cigarettes. They shared food and sometimes communicated each other. Even on the field of the war the spirit of human kind is maintained above everything. A friendly attitude developed between Turks and Anzacs during the gentlemanly war. Since the end of the Gallipoli Battle, Australians, New Zealanders and Turks have given the message that fraternity and peace are the most important and valuable things on the world.

Today Turks, Australians and New Zealanders stand beside each other. They have a strong and friendly relationship. For a peaceful, secure and prosperous world they work together. I am proud to be able to represent this great mate ship between the two nations.

I like to conclude my words by a quote from the founder of modern Turkish Republic, Also the first president and Commander of Turkish Army at Gallipoli Mustafa Kemal Ataturk ” Peace at home, peace in the world.” which goes hand in hand with our saying “Lest we forget” meaning not to forget the past and sacrifices made that have brought us here today.

Thank You


ANZAC-day-gallipoli-2015


Çanakkale 100. Yıl


100. Yılda Gençliğin Çanakkale Destanı 2015


Asırlık Ortak Mirasımız – Çanakkale 100. Yıl


Çanakkale İçinde – Çanakkale Türküsü


Ata-Eceabat


ANZAC-2015-ac_logo


ANZAC-2015-Oberon


PHOTO BLOG AAKM OBERON SATURDAY 25 APRIL 2015 ANZAC DAY COMMEMORATION PARTICIPATION


ANZAC-2015-Community-logo


ANZAC Centenary Day Address by Australian Atatürk Cultural Centre Inc Vice-President Ömer Can ŞİRİKÇİ

Today I am honoured to address you representing the Australian Turkish Community on be half of Australian Atatürk Cultural Centre, my name is Omer Can Sirikci, Vice President of Australian Ataturk Cultural Centre.

The centenary of ANZAC Day allows us to reflect on the cost of war, and the ongoing need for peace, reconciliation and justice.

This day marks the centenary anniversary of the landing at Gallipoli Canakkale in Turkish. Like hundreds of thousands of our fellow citizens, who gather at memorials in cities, suburbs and towns across Australia, we have come here to commemorate one of the most significant events in our national calendar.

In recent years some commentators have expressed amazement at the fact that the observance of ANZAC day continues to draw record crowds. This increasing interest and involvement reflects our national character and the way in which it comes to affect all who settle in this country, even those who have lived here for just a short while.

Being the Australian born first generation of Turkish migrants, I am proud and honoured to uphold, live and pass on the the heritage of ANZACs and Mehmetcik the name for Turkish Soldiers. The exemplary mate ship between Turkish people and Australians is one of a kind in fact unheard of for 20th century and beyond.

Before the Gallipoli Battle Turks and Anzacs had never been in contact with each other neither in political or economical issues and for the first time they faced each other for at the Gallipoli battle. During the Battle, restrained form of friendship took place between the two sides with Anzac and Turkish soldiers exchanging token gifts of photographs and cigarettes. They shared food and sometimes communicated each other. Even on the field of the war the spirit of human kind is maintained above everything. A friendly attitude developed between Turks and Anzacs during the gentlemanly war. Since the end of the Gallipoli Battle, Australians, New Zealanders and Turks have given the message that fraternity and peace are the most important and valuable things on the world.

Today Turks, Australians and New Zealanders stand beside each other. They have a strong and friendly relationship. For a peaceful, secure and prosperous world they work together. I am proud to be able to represent this great mate ship between the two nations.

I like to conclude my words by a quote from the founder of modern Turkish Republic, Also the first president and Commander of Turkish Army at Gallipoli Mustafa Kemal Ataturk ” Peace at home, peace in the world.” which goes hand in hand with our saying “Lest we forget” meaning not to forget the past and sacrifices made that have brought us here today.

Thank You


ANZAC-day-gallipoli-2015


AAKM-CIS-Footer

Ataturk-Conkbayiri


Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın 18 Mart 2015 Konuşması



Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın 18 Mart 2015 Konuşması

TRT’nin içine kedi kaçması nedeni ile yayını kestiği efsanevi konuşmadır…
Saygıdeğer konuklar,
Sevdalısını geride bırakıp, anasının nasırlı ellerini öpüp 100 yıl önce bizler için kavgaya tutuşanları, istikbalimiz için istiklal mücadelesi verenleri, savaştan barış çıkartanları, cumhuriyetimize önsöz yazanları anmaya geldiniz.
Beklendiğiniz topraklardasınız. Çanakkale’de değil çelikten kaledesiniz.
“Siperlerde bize de yer açın” diye haykıranlar,
“dedeciğim biz geldik” diyenler,
dünyadaki mahşerin 100 yıllık iftiharını yaşamaya hoşgeldiniz.
Biz çanakkalelilere onur verdiniz.
Değerli konuklar, sesime kulak verenler, sizi tanıyorum.
Sesimin şu an ulaştığı sizleri; adınızı, hayatınızı bilmesem de tanıyorum.
Yanınızda değildim, ama duydum.
Çanakkale türküsü söylenince eşlik ettiniz.
Görmedim ama biliyorum, siz de kınalanıp cepheye gönderilen aslanları, kendi cenaze namazını kılanları duyunca gözyaşı döktünüz.
15 yaşında toprağa düşenleri, okullarını bırakıp cepheye koşanları duyunca yandınız.
Nice acıları ve kahramanlıkları duyunca boğazınız düğümlendi, vücudunuz ürperdi.
Dualarınızda, dudaklarınızda onlara da yer verdiniz.
Evet sizleri biliyorum.
Seyit Onbaşı kadar olmasa da ağır yüklerin altına girdiniz.
Anafartalar’da Mustafa Kemal kadar olmasa da, acılara şahit oldunuz, nice darboğazlardan geçtiniz.
Mustafa Kemal gibi siz de kalbinizden vuruldunuz.
Onurunuzu, namusunuzu, inancınızı Çanakkale gibi korudunuz.
Hayatınızın bir yerinde Çanakkale gibi saldırılara uğradınız, Çanakkale gibi direndiniz.
Artık siz de Çanakkale’siniz. Çanakkale sizsiniz.
Değerli konuklar, müsaadenizle şimdi sizlere seslenmeyeceğim.
Sizlere siperleri, gemileri, birlikleri, tüfekleri de anlatmayacağım.
Çünkü bugün bütün kelimeler kifayetsiz, bütün cümleler yetersiz.
100. yıl nedeniyle bu defa aziz şehitlerimize hitap etmek, onların manevi ruhlarına seslenmek istiyorum.
Ey bu topraklar için toprağa düşenler,
bir hilal uğruna güneş gibi batanlar,
siz kara toprağın üstünde de, altında da bir oldunuz,
bizse ayrıştık, bölündük, hatta birbirimizi öldürdük.
Siz fakirlik içinde kazandınız,
bizse, zenginleştikçe kaybettik.
Siz düşmanınızı bile kucağınıza aldınız,
bizse dostumuzun dahi boğazına sarıldık.
Dün bir avuç yer ne kadar çok kişinin olmuş,
bugün koskoca bir memleket ne kadar az kişinin kalmış,
siz şimdi ebedi istirahatgahınızda uyuyorsunuz,
bizse derin uykulardayız. Ve asıl uyuyan biziz.
Ve Seyit Onbaşı’ya sesleniyorum.
Sen sadece 215 kiloyu değil koca Seyit,
sen vatan yükünü de sırtlayıp kaldıransın.
Oysa biz senin gibi ağır yüklerin altına giremedik.
Kolayı seçtik, sana layık olamadık.
Sen düşmanın dümenini bombalarken,
biz düşmanın dümen suyuna girdik.
Takımıyla yahya çavuşa sesleniyorum.
63 kişilik birliğinle kenetlenip bir olan yahya çavuş,
sen 2000 kişiye karşı destanlar yazansın.
bizse senin gibi, takımın gibi zorluklara karşı bir olamadık.
12 Eylül’de bölündük,
Sivas’ta yüreğimize ateşler düşürdük,
Maraş’ta ve daha nicelerinde insanlığımızı öldürdük.
Sevdiğini geride bırakan kahraman,
sen yârinin kokusunu, barutun kokusuna terk edensin.
Yar diye vatanını bilen, ölümü beklerken bile kadınına mektup yazıp, ruhum diye hitap edebilensin.
Bizse kadınlarımızı hak ettiği yere getiremedik,
özgecanları ve daha nice kadınlarımızı hayatta tutamadık.
Sen kadınına mektubunun arasında çiçekler gönderirken,
biz gözlerinin altından morluğu, vücudundan karayı, yarayı eksik edemedik.
Sizlerin vücudundaki kurşunlar onur madalyanız,
kadınlarımızın vücutlarındaki morluklarsa bizim utanç vesikamızdır.
Biz erkek olduk, ama adam olamadık.
Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal’e sesleniyorum.
Sen mektubunda düşmanların evlatları için “kahramanlar” diyensin, onların annelerine “gözyaşlarınızı dindirin” diye seslenensin.
Ve sen onları da evlat bilip, bu toprağı dost diye tanıtansın.
Biz senin gibi hoşgörülü olamadık.
Bu vatanda herkesi kucaklayamadık.
Değil yabancı anaların gözyaşlarını dindirmek, kendi analarımızın bile gözyaşlarını durduramadık.
*
Sözün özü “1915 Çanakkale ruhu” sınavından çok da başarılı çıkamadık. Ama çok şey öğrendik.
Ben de çok şey öğrendim.
Büyük balığın, küçük balığı her zaman yiyemeyeceğini, Nusrat senden öğrendim.
Merminin mertlikle, tüfeğin yürekle boy ölçüşemediğini siz atalarımızdan öğrendim.
Çanakkale’de, küllerinden yeniden doğmayı prangaları kırıp, yeniden ayağa kalkmayı öğrendim.
Çanakkale’yle ilgili birçok şeyi bildim, öğrendim, anladım.
Ama bir tek şeyi anlayamadım.
Ey büyük Atatürk,
seni anlayamayanları anlayamadım.
***
Ey analarının goncagülleri ve babalarının koç yiğitleri gene de üzülmeyiniz ve huzur içinde uyuyunuz.
Sizlerin huzurunda diyorum ki, Anafartalar’da ki gibi Türkiye’ye hücum da etseler, Arıburnu gibi direniriz.
Conkbayırı’nda ki gibi kalbimizden şarapnelle de vurulsak, namazgah tabyası gibi topla da dövülsek, Çimenlik kalesi gibi dik, Kilitbahir kalesi gibi sağlam dururuz.
57. Alay gibi gerektiğinde son neferimize, son nefesimize kadar mücadele ederiz.
Yürüdüğü yolda iz bırakmayan, o yoldan geçmiş sayılmaz.
Ey şehitlerimiz, siz de Çanakkale’de iz bıraktınız.
Haşa ne Çanakkale’si, tarihimizde de, yüreğimizde de, ruhumuzda da iz bıraktınız.
Bizler ilhamımızı siz şehitlerimizden alıyoruz,
biz de sizin gibi özgürlüğümüze ve barışa bu kentte sahip çıkıyoruz.
100 yıl önce hiç düşünmeden canından vazgeçen sizler
bağımsızlığınızdan, özgürlüğünüzden vazgeçmediniz
çocuklarından, analarından kopan sizler
hürriyetinizden koparılamadınız.
Şimdi, Mehmet Akif gibi hep bir ağızdan haykırarak diyeceğiz ki;
ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,
hangi çılgın bana zincir vuracakmış? şaşarım
kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım
yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Aziz şehitlerimiz size söz;
barışın kenti Çanakkale’de, ülkemizde ve dünyada barışı yücelteceğiz. Kardeş olacağız.
Çünkü Çanakkale Savaşı kardeşlerle, düşmanların savaşıdır.
Çünkü kardeşliğe yapılan bir hücum, tek kelimeyle ihanet katarına eklenmektir.
Türkle – Kürt çatışırsa ne Türk kalır ne Kürt
Aleviyle – Sünni ayrışırsa ne Alevi kalır ne Sünni.
Oysa Türkle – Kürt, Aleviyle-Sünni birleşirse ne zalim kalır ne de zulüm.
onun için barışın kenti Çanakkale’den,
savaşın 100. yıldönümünden haykırıyorum;
Meriç kıyısındaki minicik bir kum tanesinden,
Ağrı dağı’nın yamacındaki yabani bir ota kadar her yere barış istiyoruz
Sinopta şu anda sahile vuran bir dalganın köpüğünden,
Hatay’ın Kızılçat köyünde açan çiçeğe kadar
herşeyde barış istiyoruz.
İstiyoruz ki; etrafımızdaki çember daralmasın,
barış ve özgürlük nefes alsın.
Barışın kenti Çanakkale’nin Belediye başkanı olarak;
inatla ama umutla barışın hakim olduğu bir dünya hayalimi sürdüreceğim.
Biliyorum ki ;
şehitlerimizin mezarlarında ki her bir kitabeyi öpen çanakkale rüzgarı, koparılmış güller gibi solan kahramanlardan her yere barış taşıyacak.
Biliyorum ki;
100 yıl önce kavuşma hayallerinin eriyip kül olduğu bu yerden, barış adıyla bir kıvılcım yanıp, çoban ateşiyle dağları dolaşacak.
Bunun için biz de siz şehitlerimiz gibi;
ekmeğimizden tasarruf edeceğiz, ama şerefimizden asla
candan olacağız, yardan olacağız,
ama özgürlük ve barış kokan bir dünyadan asla
biz de sizler gibi;
düşmanımızı kucağımızda taşıyacağız, ama sırtımızda asla.
Son nefesimizi tüketeceğiz, ama onurlu mirasınızı asla.
Bedenimizi çiğnetiriz, ama özgürlük ve barış yeminimizi asla.
Ey aziz şehitlerimiz,
siz toprağın altındakiler, biz üstündekilere ilham olsun.
Bükülmez bileklerinize, korku bilmez yüreklerinize selam olsun.
Özgürlük için toprağa düşüp, toprak olan siz şehitlerimizin ruhları şad olsun.
Saygıdeğer misafirler,
18 Mart Şehitler günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 100. yılı anma konuşmama son verirken;
bizlere bağımsız, başı dik bir ülke, özgürlükçü bir ruh miras bırakan başta Mustafa Kemal Atatürk ve mücadele arkadaşları olmak üzere, onların kurduğu laik ve demokratik cumhuriyetimizi korumak ve kollamak ülküsüyle, ülkemizin varlığı ve bütünlüğü için dün olduğu gibi bugün de hiç düşünmeden canını vermiş Türk Silahlı Kuvvetlerimizin, Emniyet teşkilatımızın tüm şehitlerini rahmet, gazilerimizi minnetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.
Çanakkale gibi tarihi sorumluluğu çok büyük bir kentin belediye başkanı olmanın onuru ve 1915’in omuzlarımızdaki derin sorumluluğuyla sizleri sevgi ve saygıyla selamlarken
son sözüm şudur;
yaşasın kardeşliğimiz , yaşasın özgürlüğümüz
ve yaşasın barış…
Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan 
https://www.facebook.com/pages/Ülgür-Gökhan/644000068981427

2014 MAYIS 6 – VATANA SAYGISIZLIK

AAKM Makale - Hurriyet - OmerCan Banner 2013.v3

Avustralya Atatürk Kültür Merkezi (AAKM www.ataturk.org.au) Atatürk’e, Türk Toplumu’na, Türk Devleti’ne zarar verenlerin, hakaret edenlerin, Türkiye’nin kaynaklarını sömürenlerin, Atatürk’ün kurduğu çağdaş, laik, demokratik ve tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak isteyenlerin karşısında durmayı ilke edinmiş bir toplum kuruluşudur.

Son yıllarda Atatürk’ü karalama ve dolayısı ile iç ve dış düşmanlık üretme çabaları şiddetle artmaktadır. Emperyalist sistem ve onun Avustralya’daki uşakları da bu çabalarında geride kalır değiller. Türk ulusunu bölme ve vatanımızı parçalama girişimleri, içimizden çıkan işbirlikçiler ve onların kullandıkları ümmetçi kitlelerin hayasızlıklarının, riyakârlıklarının vatan hainliği olduğunun farkında olup olmadıklarını, kendime sormaktan alı koyamıyorum.

Atatürk’ü karalama çabaları ve dolayısı ile Atatürk düşmanlığı emperyalizmin en büyük silahlarından birisidir. Atatürk emperyalizmin ezberini bozmuş ve onu deşifre etmiştir. Kurtuluş savaşımızın yegane başarısı, emperyalistlerin Türkiye ve Türk ulusu üzerinde olan kirli emellerinin bir süre için durdurulmuş olmasıdır. Yenilgiyi kabul edemeyen emperyalist sistem, Atatürk’ün ölümünden günümüze değin sinsi operasyonları ile kalemizi içeriden ve dışarıdan yıkmanın planlarını uygulamaktadır.

Emperyalist sistem İslam dininin yada başka dinlerin bağnaz yorumları ile kandırılmış aldatılmış, kendisine bağımlı bireylerin yaşadığı toplumlar yaratarak bu toplumları sömürür. Emperyalizm demokrasi yada ulus iradesi istemez, modernleşme ve çağdaş bir toplum istemez, halk iradesi ve demokrasinin bu ülkelere yerleşmesini istemez. Bir milleti kontrol etmektense bir adamı kontrol etmenin daha kolay olduğunu bilir, bunun için kendisine bağlı halifeler, padişahlar, sultanlar, şahlar ve diktatörlerle toplumları uyuşturur ve kanını emer.

Mustafa Kemal’in kurduğu sistem halkı egemen kılan bir sistemdir. Türkiye Cumhuriyeti sıradan bir cumhuriyet değildir. İslam dünyasında emperyalizme karşı ayakta kalabilen ilk cumhuriyettir. Yakın tarihe baktığımızda, Azerbaycan’da, İrlanda’da, İran’da ve daha önceleri kurulan fakat emperyalizm tarafından yıkılan birçok cumhuriyet vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan tarihi 29 Ekim günü bir tesadüf değildir. Mustafa Kemal önderliğinde sembolik olarak özellikle seçilen Türkiye Cumhuriyeti kuruluş günü, 30 Ekim 1918 Mondoros Mütakersine bir gönderme yapan yüce önderimiz Atatürk tarafından bir gün öncesi 29 Ekim olarak seçilmiştir. 29 Ekim gününü, Türk ulusunun emperyalistlerden her yıl intikam aldıkları bir gün olarak tarihe kazıyan Mustafa Kemal, siz 30 Ekim de bizim topraklarımızı işgal ettiniz, biz sizi bu topraklara gömdük ve halkın egemen olduğu cumhuriyeti inadına 29 Ekim’de kurduk demektedir. İşte bunun için emperyalist sistem Cumhuriyetimizi yıkmak için içerden işbirlikçiler yetiştirip onları devletin başına kadar çıkarmışlardır.

Yurt dışındaki işbirlikçilerde yine aynı sistemle tek adam tarafından yönetilip, yönlendirilerek amaçlarına ulaşmaya çabalamaktadırlar. Buna 24 Nisan 2014 Perşembe günü katıldığım bir seminerde şahit oldum. Gelibolu Türk Bakış Açısı diye sunulan seminerde üç ayrı konuşmacıdan birincisi ANZAK ve işgalci emperyalistlere karşı Çanakkale’de yüce önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşımızın ilk kıvılcımını attığı, vatanımızı ve varlığımızı savunduğumuz Kurtuluş Savaşı’nın bir milli mücadele olmayıp, İslamiyet’i ve halifeyi koruma amaçlı bir cihat olduğunu dile getirmesi ile başladı.

İkinci konuşmacının Türkiye’den bir Üniversite’den olması, kendisini tecrübeli bir asker ve araştırmacı akademisyen gibi tanıtması ve bunun üzerine verdiği sunumda, Çanakkale şehitlerimizin anısına saygısızlığı ve Türk halkını aşağılayıcı sözleri ile berbat görsel sunumu, bana ve Atatürkçü düşüncede olan Türkler için oldukça utanç verici idi.

İsminin önüne Prof. yazdıran ve Türkiye Cumhuriyeti’nin olanaklarıyla okuyup bu payeye erişen Mesut Bey’in konuşmasında bu ulusun kurucusu ve Çanakkale Savaşı kahramanı Mustafa Kemal Atatürk’ün adını anmaması nasıl bir gaflet ve delalettir? Sevmiyor olabilirsin ama orada bir bilim insanı sıfatıyla konuşuyorsan, bu duygunu kendine saklayıp tarihsel gerçeklerden söz etmeden geçiştiremez ve sunumunu magazin dedikodularına hapsedemezsin. Bu ne bilim insanlığına ne de insanlığa sığar.

Seminer öncesinde verilen kokteyl partisinde içki olmaması belki anlanabilir fakat, Türkiye ve Avustralya insanı için çok önemli bir yeri olan Çanakkale, Mehmetçik ve ANZAK askerleri konusundaki seminer salonunda tekbir Türk yada Avustralya bayrağının olmaması dikkatimi çekti. Avustralya İngiliz Valisinin ile NSW Çok Kültürlülük Bakanının ve bir çok Avustralyalının da bulunduğu seminerde üstüne üstelik ne İstiklal marşımız ne Avustralya milli marşı nede saygı duruşunda bulunuldu. Ulusal değerlerin en önemli simgesi olan bayrağı asmamak, ulus sevgisi yerine ümmetçiliği uygun görmekten kaynaklanıyorsa büyük bir aymazlık, bir art niyet yok da sadece unutmak ya da önemsememek ise bununda bizler için mazur görülecek bir yanı olamaz.

Üçüncü konuşmacı Broadbent ise Kurtuluş Savaşı tarihimizi tekrar yazma çabasında ve başarımızı İslamiyet’e borçlu olduğumuz şeklinde yorumluyor. Israrla ANZAK’ları durduran komutanın Mehmet Şefik olduğuna vurgu yaptı. Son zamanlarda Çanakkale Savaşları konu olduğunda yurt içinden ve yurt dışından bazıları ısrarlı bir uğraşın içindeler, o da bu savaşta Mustafa Kemal Atatürk’ün rolünü ya yok sayarak göstermemek, ya doğrularından çok yanlışları olduğunu öne sürerek karalamak, ya da savaştaki konumunu sıradan bir yere koyarak diğer komutanları ve de Almanları öne çıkararak Mustafa Kemal Atatürk’ü küçümsemek…

Mustafa Kemal Atatürk’e saldırmayı amaç edinenleri bir yana koyuyorum, onlarla mücadele etmek, güneş balçıkla sıvanmayacağı için gerçekleri önlerine sermek ve yalanlarıyla çarpıtmalarını yerle bir etmek kolay ama, bir de bu yolu farklı yöntemlerle yapanlar, sanki Mustafa Kemal Atatürk’e önem atfediyormuş gibi yaparak rolünü inceden inceye önemsizleştirmeye çalışanlar var ki onlarla uğraşmak biraz daha zor.

Sayın Broadbent (başka bir niyet aramaksızın yeterince incelemediğinden diyelim) doğruları aktarmakta zorluk çekiyor. Mustafa Kemal’in Conkbayırı’na geç hareket ettiğini söylüyor, Mehmet Şefik’in önceliğinden söz ediyor ama nedenlerini irdelemiyor. Biz kendisine yardımcı olalım:

Sabah saat 05.10’da 9. Tümen Komutanı H. Sami Bey Kolordu’ya çıkarmanın başladığını bildiriyor.

Peki 3.Kolordu Komutanı Esat Paşa o sırada nerededir?5.Ordu Komuta’nı Liman von Sanders Paşa’nın yanında Saros’tadır. Çünkü Mustafa Kemal ve diğer Türk subaylarının ısrarlı uyarılarına karşın Sanders Paşa çıkartmanın ya Asya yakasından ya da Saros’tan yapılacağına inanmakta ve hazırlıklarını ona göre yapmaktadır. İki Tümeni Saros’ta,iki Tümen’i Anadolu yakasında tutmakta ve çıkartmanın yapıldığı yerde birisi Mustafa Kemal’in komutasında yedek güç olarak tutulan 19.Tümen olmak üzere diğer bir Tümen’i H. Sami Bey komutasındaki 9. Tümeni çıkarma bölgesinde bırakmaktadır.

Saat 05.45’te 9. Tümen Komutanı gecikmeli olarak iki taburlu 27. Alayı Arıburnu’na yola çıkarır, Yedekteki 19.Tümen Komutanı Mustafa Kemal’e de çıkartmayı haber vermiştir.

Genel durum henüz aydınlanmadığı için yedek 19. Tümen’in nerede kullanılacağı daha belli değildir. Durum kritiktir, Ordu ve Kolordu komutanları bölgede değildir ve Mustafa Kemal kendi kararıyla ordunun emrini beklemeden saat 08.10’da H. Avni komutasındaki Tümenine bağlı 57.Alay ve Dağ Topçu taburuyla Conkbayırına yola çıkar. Çünkü Ordu komutanı Sanders Paşa’yı defalarca uyardığı gibi en kritik yerin bölgenin hakim tepesi olan Kocaçimen olduğunu düşünmektedir.

Saat 08.25’te 9.Tümen komutanı 27.Alay komutanı Mehmet Şefik’e “19. Tümen Komutanı M. Kemal 57. Alay’la birlikte Kocaçimen istikametine hareket etti, bağlantı kurarak birlikte hareket ediniz” emrini gönderir.

Saat 09.00 da Anzak’lar Conkbayırı’na ulaşmışlardır.

M. Kemal saat 10.00’da 57.Alayı Anzakların kuzey kanadına taarruza kaldırırken, 27. Alay komutanı M. Şefik’e de Anzakların batısına doğru taarruz etmesi emrini verir. Anzak’lar durdurulur ve Churchill’in dediği gibi karşılarına kaderin adamı M. Kemal çıkmış ve tarihin kaderini değiştirmiştir.

Ancak öğleden sonra bölgeye gelebilen 3.Kolordu komutanı Esat Paşa, M. Kemal’e kendi inisiyatifiyle aldığı ve uyguladığı karar nedeniyle teşekkür eder ve 9. Tümen’e bağlı 27.Alay’ı M. Kemal komutasındaki 19.Tümene bağlar. Fiiliyatta saat 10.00’dan itibaren M. Kemal’in emrinde çarpışan 27. alay Ordu emriyle de M. Kemal’e bağlanmış olur.

Bunlar bilinmesi zor gerçekler değildir. M. Şefik anılarını kitaplaştırmıştır. Konuyla ilgili konuşma ya da yazmadan önce bu kitaba ve diğer belgelere başvurulması zor olmasa gerekir. Kaldı ki sonradan Aker soyadını alan M. Şefik Kurtuluş Savaşımızın da değerli komutanlarından biridir, Aydın’dan Antalya’ya kadar olan bölgede direnişi örgütlemiş, efeleri harekete geçirmiş, general olmuş, yaptığı üstün hizmetler nedeniyle de Gelibolu’nun büyük bir caddesine adı verilmiş değerli bir komutanımızdır.

Mustafa Kemal’in yaptıklarını önemsizleştirmek için onun en yakın silah arkadaşının adının arkasına saklanmak her şeyden önce M. Kemal sevdalısı bu değerli komutanımızın anısına saygısızlıktır.

Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm kahramanlarımızı saygı ve sevgiyle yad ediyoruz.

Saygılarla,

Ömer Can Şirikçi

omercan.sirikci@ataturk.org.au

Avustralya Atatürk Kültür Merkezi

2014 ANZAC DAY DAWN SERVICE – AUBURN RSL

Avustralya Atatürk Kültür Merkezi

2014 ANZAC Day Dawn Service’e AUBURN RSL de katıldı.

Australian Ataturk Cultural Centre

attended 2014 ANZAC Day Dawn Service at Auburn RSL.

2014 Mart 23 – ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİ VE ŞEHİTLERİ ANMA TÖRENİ VE TOPLUMLA KUCAKLAŞMA PİKNİĞİ

AVUSTRALYA ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ
ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİ VE ŞEHİTLERİ ANMA TÖRENİ
VE TOPLUMLA KUCAKLAŞMA PİKNİĞİ
23 MART 2014 PAZAR
Auburn Botanic Gardens Community Picnic Area

ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNİ ANMA TÖRENİ

Avustralya Atatürk Kültür Merkezi (AAKM – www.ataturk.org.au) Türk bağımsızlık savaşının ilk dönüm noktası olarak tarihe yazılan Çanakkale Zaferi’nin 99. yıl dönümününde resmi bir tören ve anma programı ile Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve tüm Çanakkale şehitlerini saygı ile andı.

Sydney Başkonsolosu Dr. Şeyda Hanbay-Arca, konsolos vekili Cafer Aşık, Federal Milletvekili Craig Laundy, Eyalet Milletvekili Barbara Perry, Auburn Belediye Başkanı Hicham Zriaka, NSW Halkla İlişkiler Komisyonu CEO’su Hakan Harman ve Macquarie Üniversitesi Gelibolu Yüzüncü Yıldönümü Araştırma Programı Direktörü Profesör Harvey Broadbent, Türk dernekleri ve halkımızın katıldığı program, Auburn Botanic Gardens Community Picnic Area’da yapıldı.

AAKM Başkan yardımcısı Ömer Can Şirikçi’nin her iki dilde açılış konuşmasının ardından, saygı duruşu ve milli marşların okunması ile anma töreni başladı.

AAKM Başkanı Fevzi Özdemir ”Türkler tarihleri boyunca dünyaya örnek olmuşlardır. Asla esareti kabul etmemişler ve özgürlük mücadelesi vermişlerdir. Vatan kutsaldır asla bölünemez. İşte bu inançla tüm dünyaya meydan okuyarak, Çanakkale savaşında ÇANAKKALE GEÇİLMEZ! demişlerdir“ dedi.

Sydney başkonsolosu Dr. Şeyda Hanbay-Arca İngilizce yaptığı konuşmasında büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve tüm şehitlerimizi andı, onların verdikleri fedakarlıklar sayesinde bugünleri görebiliyoruz dedi.

Federal Milletvekili Craig Laundy Atatürk’ün sadece çok başarılı bir askeri lider olmadığını, aynı zamanda çok zeki, kabiliyetli ve ileriyi çok iyi görebilen bir devlet adamı olduğunu vurguladı. Çöken Osmanlı İmparatorluğunun halkını çok kültürlü bir ulus haline getirip, Cumhuriyeti kurması ve çocuklara emanet etmesini çok takdir ettiğini belirtti.

Eyalet Milletvekili Barbara Perry Avustralya Atatürk Kültür Merkezinin faaliyetlerini yakından takip ettiğini ve çok takdir ettiğini vurguladı. Atatürk, Türk tarihi ve Türk kültürünü iyi bilmenin ne kadar önemli olduğunu ve bu şekilde yetişen yeni Avustralyalı Türk gençlerinin çok kültürlü Avustralya için nereden geldiklerini bilen, nerede olduklarını iyi kavrayan ve nereye ulaşmak istediğini çok daha iyi bilen sağlam nesiller olacağını dile getirdi. Türkiye Cumhuriyeti istiklal Marşının İngilizce altyazısını dikkat ile anlayarak okuduğu iyi anlaşılan sayın Perry, son satırdaki hürriyet kelimesinin, Atatürk tarafından Türk ulusuna demokratik ve laik bir cumhuriyet sayesinde sağlamasını çok takdir ettiğini ve kendisi içinde Avustralya içinde demokrasinin çok önemli olduğunu söyledi. Avustralya daki hürriyetimizin önemli olduğunu ve her vatandaşın olabileceği en iyi vatandaş olmasının Avustralyalıların tüm dünyaya örnek olmalarının aynı zamanda ana vatanlarına da fayda sağlayacağına değindi.

Auburn Belediye Başkanı Hicham Zraika Atatürk’ün kendisi ve Auburn Belediyesi için ne kadar önemli olduğunu dile getirdi. 2015 yılında Atatürk’ü anmak için Auburn RSL ve belediye meclis üyeleri ile çalışmalar içinde olduklarını söyledi.

NSW Hükümeti Halkla İlişkiler Komisyonu CEOsu Hakan Harman, Atatürk’ün dünyada eşi benzeri olmayan örnek bir lider olduğunu dile getirdi. Avustralya’nın çok kültürlü düzenine Türk asıllı göçmenlerin çok kolay alışmasının en önemli sebebinin Türkiye Cumhuriyetinin Demokratik Laik bir devlet olması olduğunu söyledi. Sözlerine Atatürk’ün çok kültürlülük üzerine söylediği ve kendisinin çok sevdiği şu sözleri ile bitirdi. “İnsanlık tek bir vücuttur ve her ülke bu vücudun bir parçasıdır. Hiç bir zaman “ eğer dünyada başka bir yer sağlıksızsa bana ne” dememeliyiz. Eğer böyle bir sağlıksız durum varsa, biz o sağlıksızlığı yaşıyormuşçasına ilgilenmeliyiz

Macquarie Üniversitesinden Profesör Harvey araştırmalarına dayanan Çanakkale Deniz Zaferi ve Türk Savunması hakkında detaylı bir görsel sunum yaptı. Türkçe bilen ve Osmanlı ve yakın Türk tarihi üzerinde araştırmalar yapan Profesör Harvey çeşitli yönleri ile tarihi bilgiler sundu ve dikkatle dinlendi. Çanakkale boğazının 18 Mart 1915 de askeri savunmasının nasıl yapıldığı ve neden etkili olduğu, Türk Ulusunun zafere nasıl ulaştığı hakkında bilgiler sunan Braodbent, verdiği sunumda resimler ve haritalarla örnekler gösterdi. Harvey Braodbent Türkiye Cumhuriyeti arşivlerinden elde ettiği bazı evrakları izleyicilerle paylaştı. ANZAC’ların Çanakkale Savaş seferileri alanında son altı yıldır, Türk Arşivlerinde yaptığı araştırmaları, hazırladığı Gelibolu, Türk Savunması adlı yeni kitabında 2015 yılında yayınlanacaktır.

Resmi tören ardından öğle yemeği verildi. Yemek arasından sonra bu yıl kurulan Avustralya Atatürk Kültür Merkezi Gençlik Müzik Grubu, kahramanlık türkülerinden oluşan bir müzik ziyafeti verdiler. Genç müzisyenler Çello Nazlı Şendurgut, Bağlama Ümit Tarhan, Gitar ve Vokal Aynur Kocabatmaz, Gitar ve Vokal Eray Kedicioğlu, Mey ve Darbuka Barış Aykut, Darbuka ve Tef Bahri Saleh ile Vokal Kağan Dökümcü dinleyicilere güzel duygulu anlar yaşattılar. Aynur Kocabatmaz kadife sesi ile Kara Tiren Türküsünü bir kaç kez beğeni üzerine tekrar okudu.

23 Mart 2014

HABER:

Ömer Can Şirikçi

omercan.sirikci@ataturk.org.au

Avustralya Atatürk Kültür Merkezi

VİDEO 1. BÖLÜM – RESMİ TÖREN ve KONUŞMALAR

VİDEO 2. BÖLÜM – AAKM GENÇLİK KOLU MÜZİK GRUBU PERFORMANSI

2014 Mart 18 – ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNİ ANMA VE ULUSAL BİLİNÇ KONFERANSI

18 MART ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNİ ANMA VE ULUSAL BİLİNÇ KONFERANSI

“18 Mart – Çanakkale Geçilmez” Platformu tarafından hazırlanan ÇANAKKALE ZAFERİ VE ULUSAL BİLİNÇ konulu Çanakkale Şehitlerini Anma Günü Konferansı 18 Mart 2014 Salı akşamı, NSW Türk Dayanışma Derneğinde yapıldı. “18 Mart – Çanakkale Geçilmez” Platformuna Sydney’de milliyetçi çizgileriyle katkı sağlayan dernek ve kuruluşlarımız (harf sıralamasına göre):

  • ATA-A (Australian Turkish Advocacy Alliance)
  • Avustralya Alevi Kültür Merkezi,
  • Avustralya Atatürk Kültür Merkezi,
  • Avustralya Azerbaycan Dostluk Derneği,
  • NSW Auburn Türk İslam Kültür Derneği,
  • NSW Karadenizliler Derneği,
  • NSW Türk Dayanışma Derneği,
  • Sidney Türk Ticaret Odası
  • Talat Paşa Komitesi-Avustralya Temsilciliği”

Avustralya Alevi Kültür Merkezinden Ali Ulutaş Beyin açılış konuşmasını yaptığı Çanakkale Şehitlerimizi anma programı saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı. Günün anlam ve önemini belirten konuşmasının ardından şiirlerde okuyan Ali bey katılanları duygulandırdı.

Yeni Sydney Başkonsolosu Dr. Şeyda Hanbay-Arca ve konsolos vekili Sayın Cafer Aşık beyefendi ile konferansa katıldılar. Sydney başkonsolosu halka verdiği mesajda ulu önderimiz Atatürk’ün kurtuluş savaşının ilk kıvılcımlarını attığı ve büyük başarı sağladığı Çanakkale Savaşlarının önemi üzerine değindi. Atamızı ve şehitlerimizi saygı ile andığı konuşmasının ardından, Avustralya Atatürk Kültür Merkezinden araştırmacı yazar Aytuner Akbaş beyefendi Çanakkale Deniz Zaferi ve Çanakkale Savaşları hakkında Avustralyalı RSL yetkilileri ile olan uzun yılların deneyim, araştırma ve yazılarına dayanan, Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk askeri ve ANZAClar hakkındaki hatıralarını ve görüşlerini aktardı.

Toplumumuzun sayılan ve sevilen milliyetçi duruşu ile bilinen büyüğü sayın Tevfik Mengi bey duygu dolu kendi şiirlerinden birisini katılanlarla paylaştı.

Anma gecesinde güzel bir sürpriz ile Avustralya Alevi Kültür Merkezinden küçük yavrumuz, Eylül Ela Özer andımızı okudu.

ÇANAKKALE ZAFERİ VE ULUSAL BİLİNÇ başlıklı konferans Avustralya Atatürk Kültür Merkezinden Muammer Toprakçı beyefendi tarafından verildi. Büyük ilgi gören ve hür dikkatle dinlenen konferans da sayın Toprakçı modern Türk Ulus’unun kurucusu ve emperyalizme karşı Türk milli direnişinin kahramanı Mustafa Kemal Atatürk’ün komutanlığında başlatılan kurtuluş savaşının ve emperyalist düşmanlarımıza karşı başarı sağladığımız ilk savaş olan Çanakkale Deniz Zaferinin, Türk ulusal bilicini doğurduğuna dikkat çekti. Anadolu’nun bağrında binlerce yıldır Türk yurdu olan Türkiye’nin jeopolitik konumundan dolayı emperyalizmin ana hedefi olduğunu ve her zaman olacağını belirten sayın Toprakçı, batı-doğu egemenlik savaşlarının yaşandığı Anadolu topraklarından Agamemnon Truva Atı hilesinin batılılar tarafından yüzlerce yıl sonra Çanakkale de tekrar oynandığını, fakat bu kez batılıların başarıya ulaşamadıklarını belirtti.

Türkiye’nin askeri savunmasının önce Deniz Kuvvetleri, sonra Hava Kuvvetleri ve ardından Kara Kuvvetleri olmak üzere teker teker zayıf düşürülüp, askeri gücümüzün yanlış karalar ve aleyhimize olan uluslararası anlaşmalarla zayıf düşürüldüğüne ve hatta yok olduğuna dikkat çekti sayın Toprakçı. Devletin her konumunun bugün emperyalist düşmanlarımız tarafından ele geçirildiğini ve Türkiye’nin çok büyük bir tehlike içerisinde olduğunu örnekleri ile Çanakkale 1915 tarihinden bugüne kadar bağlayarak açıkladı. Türkiye’de son on yıldır özellikle son iki üç yıldır artan Atatürk’ü karalama çabalarının arttığını vurguladığı sunumda örnekler de verdi. Katılanların bunun vatan hainliği olduğu edaları salonda yankılandı. Kurtuluş savaşında doğan bilincin yeni nesillerde tekrar doğup, ellerimizin arasından kayıp giden yurdumuzu tekrar geri elde etmemiz gerektiği uyarısında bulundu. Gençlerimizi büyük duyarlılıkla yetiştirmenin önemini özellikle vurgulaması ile anma gecesi sona erdi.

18 Mart 2014, Sydney

HABER:

Ömer Can Şirikçi

omercan.sirikci@ataturk.org.au

Avustralya Atatürk Kültür Merkezi

VİDEO