2013 HAZİRAN 18 – SÖZ OLA KESE SAVAŞI, SÖZ OLA KESTİRE BAŞI…

AAKM Makale - Hürriyet - ÖmerCan Banner 2013.v2 Small

SÖZ OLA KESE SAVAŞI, SÖZ OLA KESTİRE BAŞI…

Avustralya Atatürk Kültür Merkezi (www.ataturk.org.au) olarak üzülmekteyiz ve o kadar da içimizde bir kurtuluş duygusu doğmasından dolayı da mutluyuz. Gezi Parkı olayları ile başlayan ve son iki haftadan beri artık tüm Türkiye’nin ayaklandığı ve halkın Erdoğan hükümetine karşı direnişe geçtiği bu tarihi günlerde, memleketimiz ve vatandaşlarımızın geleceği için çok önemli bir noktaya gelinen bu ortamda endişeliyiz.

En sonun da halk ayaklandı, haksızlıklara, hukuksuzluklara yeter artık demeye başladı. Hakkını aramaya, birlik beraberlik içinde başımıza musallat olan vatan hainleri ile savaşmaya ant içti.

Hükümet polisi çok çirkin bir şekilde kullanıyor. Halk, demokratik haklarını medeni bir şekilde kullanarak protesto ederken, savunmasız insanların çadırlarını yakmak ve hükümetin polisi hunharca maşa olarak kullanması insanlık dışı. Erdoğan ve çevresindeki yöneticiler hep bir ağız olmuş faşist bir uygulama ile halkı sindirmeye çalışıyorlar.

Kontrollerindeki medya zaten sindirilmiş, halka gerçek durumdan haberdar eden sadece iki TV kanalı var. Ulusal Kanal ve Halk TV ve her ikisi de çok aşağılık davranışlara maruz kaldıkları halde hala işlerini alınlarının akı ile yapmaktadırlar. Gazeteler de hemen hemen aynı konumda; adamakıllı okunacak iki gazete var Aydınlık ve Sözcü. Sosyal Medya da olmasa milyonlara ulaşmak, halkı bilgilendirmek çok zor olacak. Hükümet birde türlü provokasyonlar yaparak sosyal medyadan alınan haberlerin gerçekliğini bulandırmaya çalışıyor. Bunca yaptığı sahtekarlık yetmiyormuş gibi, Alman televizyon kanallarının birinin tespit ettiği gibi, grafik çalışmaları ile Erdoğan mitinglerine katılanların sayılarını yandaş medyanın katkıları ile üç beş misli göstermeye çalışıyor. Dünya kamuoyuna kendini haklı göstermek için yandaş web siteleri bile açtırıyor. İngiliz başbakanı bile Erdoğan’ı polisi ne denli halkına düşmanca kullandığını ifade ederken, o hala kendi halkına diklenip tehditler savurup hakaretler ediyor televizyonlarda ve mecliste.

Son haberlere göre, kullanılan gaz bombaları şiddetli derecede tehlikeli kimyasal maddeler içeriyor. TOMA’ların suyuna İsrail malı Filistin’de kullandıkları asit karıştırılıyor. Erdoğan Türk’ü Türk’e kırdırıyor, düşman edip öldürüyor, sakat bırakıyor. İstanbul ve Ankara Belediye başkanlarının konuşmalarına ve tavırlarına bakın, hepsi saptırıcı, tehdit dolu, yalakacı ve aşağılık yorumlar ve açıklamalar.

Dünya basınının Gezi parkı olaylarını verdiği haberler ilk başladığında Erdoğan tarafını tutup, olayları tüm açıklığı ile vermeseler bile, son bir haftadan beri daha sağlam haberler almaktayız. Avrupa Birliğinin verdiği karara da bakılacak olursa Erdoğan’ın son kullanma tarihi belirlenmiş ve yolcu gözüküyor. Kapitalist sistem yöneticileri, Erdoğan’ın fişini çekerken, Türkiye üzerindeki planlarının yeni aşamasında acaba bizim için neler düşünüyorlar demeden de insan kendini alamıyor.

İç savaş çıktı çıkacak, çıkarsa ülkenin bölünme tehlikesi çok artıyor, çıkarsa belki Erdoğan’ı başımızdan savar kendi çaremize bakmaya çalışırız ama, içimizde provoke edecek ve belimizi bükecek çok iç unsurlar var. Bu iç tehditlere karşı kendimizi nasıl savunacağımız da çok önemli bir konu. İç savaşı hiç kimse istemez. Zararı Türkiye için çok büyük olacaktır. 1980lerin yeniden yaşanması hiç bir Türkün hayrına olmaz.

Sözlerimi “Ak Parti’li Direnişçiden Başbakana Mektup…” diye internetden okuduğum ve sizlerle paylaşmak istediğim bir yazı ile noktalıyorum;

“Biz; bu ülkenin düşünen, okuyan, üreten sağduyulu evlatlarıyız. Ülkemiz ve milletimiz kadar özgürlüğüne düşkün, hakkını aramasını bilen, aslında apolitik yetişmiş ama yeri geldiğinde politikanın alasını yapabilen fikri genç, kimliği genç beyinleriyiz.

Biz; Ak Parti, CHP, MHP, BDP, TKP, İP değiliz. Biz apolitik yetişmiş bir neslin yine apolitik kitleleriyiz. Biz bindirilmiş kıtalar da değiliz üstelik. Örgüt değiliz, örgütlü de değiliz. Şiddet ve provokasyon taraftarı şerefsizlerden hiç değiliz. İlla bir provokatör görmek istiyorsanız lütfen önce kendi çevrenizden başlayınız.

Bizlerin arkasına geçmiş provokatif tipler olamaz mı? Elbette olabilir. Ama siz de iyi bilirsiniz ki; bir devlet kendi halkının arkasını kollamadığı zaman o halkın arkasına geçen çok olur. Gençliğimiz sizi yanıltmasın, biz tarihi dogmalarla değil, internet aleminde milyon tane farklı kaynaktan okuyarak öğrendik.

Biz; elimizde telefonlar, kucağımızda laptoplarla “pasif ve barışçıl direnişi” ve “orantısız zeka kullanımını” benimsemiş, “teknolojik devrimi” yaşamış yeni jenerasyonuz.

Biz; yeri geldiğinde kendiyle dalga geçen, en sıkıntılı zamanlarda bile gülümsemesini bilen, gündüz ekmek parası peşinde ama iş çıkışı davasını gütmeye gidenleriz. Şiddet anlamında değil ama duygusal dünya olarak bizler dengesiz tipleriz vesselam. Duygularımız patlamayagörsün yeter ki…

Kısacası biz; ülkemizin bize, yaratıcılığımıza ve üretkenliğimize ihtiyacı olduğunun farkındayız. Zaten bu yüzden buradayız.

Sayın Başbakanım,

Biz sizinle geçmişle hesaplaşmaya, alışılagelmiş tüm doktrinleri yıkmaya, halkına, milletine, doğasına ve özgürlüğüne saygı duyan, dünya devi bir Türkiye yaratmaya da varız, insanca yaşayabilmek için gerekirse kavga etmeye de… Bu bizim değil, aslında sizin tercihiniz…

Biz sadece demokratik hakkımızı kullanıyor ve iletişim kurmak istiyoruz. Dinlenmek, anlaşılmak ve saygı duyulmak istiyoruz. Derdimiz, meselemiz sizin istifanız değil. Haa ben bu ülke için faydalıyım, ille de ben olacağım diyorsanız o zaman biz de “balkon konuşmasındaki Recep Tayyip Erdoğan”ı istiyoruz, bugün bize sunulanı değil.

Bir sürü danışmanınız varken, ne yapmanız gerektiği konusunda bizden size tavsiye vermek düşmez Sayın Başbakanım. Ama illa somut bir şey söylememizi isterseniz, size yine sizin kullandığınız bir cümleyle cevap verelim.

“Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı…”

Bilmem anlatabildim mi?

Saygılarımla,

Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı / Gezi Parkı Direnişçisi”

Saygılarla,

Ömer Can Şirikçi

omercan.sirikci@ataturk.org.au

AAKM Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Bu Makale  Hürriyet Avustralya Gazetesi 25. Sayısında 18 Haziran 2013 tarihinde yayınlanmıştır.

Leave a Reply