2013 TEMMUZ 30 – GÜNAH KEÇİLERİ
GÜNAH KEÇİLERİ
Yeter artık gerçeklerin üzerinin örtülmesi için bir “günah keçisi” bulunup, tüm kirli planların üstü örtbas edilerek, masum insanların canlarının yakılması. İşte size son örneklerden birisi, Reyhanlı saldırısı sonrasında istihbarata ait belgeleri sızdırdığı iddia edilen Er Utku Kalı, “Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri açıklamak” ile tutuklu.
Jandarma İstihbaratı’nın Reyhanlı saldırısı öncesinde El Kaide’yle bağlantılı El Nusra Cephesi’nin Türkiye’de bombalı saldırılar düzenleyeceği yönünde istihbarat paylaştığı belgeler, saldırıdan 10 gün sonra RedHack tarafından yayımlandı. Belgeleri sızdırdığı iddiasıyla tutuklanan Jandarma Er Utku Kalı hakkında Askeri Savcılık tarafından hazırlanan iddianamede, Kalı’nın 25 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.
İddianamede Kalı’nın telefonunda bilirkişi incelemesinde bazı resim dosyaları bulunduğu ve bu dosyaların internette yayımlanan belge fotoğraflarıyla aynı olduğu öne sürülüyor.
Kalı’yı “devletin güvenliğine ilişkin” belgeleri sızdırmakla suçlayan Savcılık, Jandarma İstihbaratı’nın Reyhanlı saldırısından önce El Nusra Cephesi’nin Türkiye’de bir saldırı hazırlığı yaptığından haberdar olduğunu kabul etmiş oldu. Bu istihbaratla ilgili daha sonra nasıl bir çalışma yapıldığı bilinmiyor. Önemli olan bu istihbarat hakkında olaydan önce hiçbir adım atılmamış olmasıdır.
Belgelerin Reyhanlı saldırısından sonra yayımlandığına gore, devletin de saldırı hakkında yeteri kadar haberi olduğuna göre, Utku Kalı devletin güvenliğini nasıl tehlikeye atmış olabilir ki? Devletin güvenliğini tehlikeye atanların istihbarat belgelerinden haberdar olup, hiç bir önlem almayanlar ve aldırtmayanlar olduğuda gün gibi açık ve seçik.
CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz İktidarın Cilvegözü’ndeki patlama, Akçakale’deki saldırı, Yayladağı’nda patlayan bomba imha atölyesi gibi soruşturmaların üzerini örttüğünü, bu olaylarla ilgili tek bir kişinin bile yakalanmadığını, 11 Şubat’ta Cilvegözü Sınır Kapısı’nda düzenlenen bombalı saldırı konusunda ortada halen bir iddianame bile bulunmadığını belirtiyor; bu olayla bağlantılı olarak tutuklandığı söylenen Suriye vatandaşlarının kimliklerinin ve nerede olduklarının açıklanmadığını belirtiyor.
Reyhanlı saldırısıyla ilgili ortada çok fazla bilinmeyen var, bombaların PTT ve belediye gibi işlek binaların önünde patlamış olmasına rağmen, halen ortada kamera kayıtları yok. Saldırıda kullanılan araçlarla, saldırıyı planladığı öne sürülen kişilerin kiraladıkları araçların aynı olmadığı yönünde de iddialar var ancak kamera kayıtları yayımlanmadığından bu iddiaların kanıtlanması da olanaksız.
Reyhanlı katliamıyla ilişkili istihbarat belgelerini kamuoyuyla paylaşan RedHack, belgeleri sızdırdığı iddia edilen Er Utku Kalı için 25 yıla kadar hapis cezası istenmesini, soL Haber’e değerlendirdi.
Vardığımız noktada verdiğimiz karar, Reyhanlı belgelerini bize ulaştıran ve şu an görevinin başında olan kaynağımızla aynıydı. Yaşadığımız ülke kirli bir savaşa çekilmek istenirken, gerçekler halktan gizlenirken nasıl bir tavır ortaya koymalıydık? Ülkeyi “milli menfaatler” yalanıyla kandırıp, bu kirli savaşta ABD/AB eksenli emperyalist bloka kul köle edenlerin yalanını ortaya çıkarma fırsatı ve görevi önümüzde duruyordu. Gerek belgeleri bize ulaştıran ve şu an özgür olan kaynağımız, gerekse bizler, tereddüt etmeden bilginin kamu yararını gözeterek belgeleri ifşa ettik.
İhtimaller tek tek gerçeğe dönerken erlerin toplu olarak askeri savcılığa alınması, daha sonra Amasya’dan Sivas’a götürülmesi süreçlerinde gerçek zamanlı (yani tüm bunlar olduğu anda) bizlere bu bilgiler ulaşmaya devam ettiği için sosyal medya hesaplarımızdan sorular yönelttik: “Bu masum erleri neden askeri savcılığa götürüyorsunuz”, “bizlerle bağlantısı olduğunu iddia ettiğiniz erler elleri kelepçeliyken bizlere bu haberler anbean nasıl ulaşıyor”, “bu erleri tanımayız, bilmeyiz” dedik.
“Madem bu erlerin sizinle bir bağlantısı yok, neden feveran ediyorsunuz?” diye sordular. Gerekçemiz hep aynıydı ve aynı olacak: 2 yaşında vajinal yırtıkla gömülen ama “boncuk yuttu” denilen Dilan Bebek bizlere ve vicdanlara ne ifade ediyorsa, Utku Kalı da aynı duyarlılığa denk düşüyor. RedHack davasında 17 yaşındaki işçi gençlerin 16 yıllık örgüte lider yapılmaya çalışılmasının bir benzeri olan “rehin alma” ve “devlet terörü” mantığıyla bir kez daha karşı karşıyayız.
Yöneltilen suçlamalarsa kendi başına bir rezalettir, çünkü bu belgeleri bizlere ulaştıran kişiler bu belgeleri yabancı ülke istihbaratlarına ulaştırmak varken ülkesi menfaatine bunu korkmadan yayınlayabileceğine inandığı tek mecra olarak RedHack’e iletmiştir. Bu istihbari bilgileri dikkate almayarak resmi 54, gayrıresmi 200 civarında insanın yaşamını kaybetmesine sebep olanlar hakkında hiçbir soruşturma yürütülmez ve bu vatan hainliğinin hesabı sorulmazken, suçsuz bir er üzerinden koca Ortadoğu siyasetini ve BOP Eşbaşkanı’nı aklamaya çalışmak tam anlamıyla bir üçüncü dünya hukuk garabetidir.
Gaziantep patlamasını hatırlayın: Suçu üzerine yıkmak istedikleri Ali Filiz 20 dakikada bulunmuş, patlamayı ise yaptığı hiçbir eylemi reddetmeyen ama Gaziantep’i yapmadığını açıkça söyleyen sol örgütlere mal etmeye çalışmışlardı.
Toplumsal hafızanın zayıf olmasının, halkın bu davaları yeterince sahiplenmiyor olmasının ve dezenformasyon üreten medya unsurları ile yürütülen bu aklama çabalarının kurbanıdır Utku Kalı ve şu anda masumiyetinin gözardı ediliyor olması nedeniyle psikolojik desteğe ihtiyaç duymaktadır.
Reyhanlı katliamının faillerinin yakalandığını düşünüyor musunuz?
Aslında faillerin yakalanmasını değil ama dokunulmazlıklarının kaldırılmasını istiyoruz bizler. Failler ortadadır ve hâlâ çıkıp kürsülerden Mısır’da yaşanan darbenin, Wikileaks belgelerinde bahsolunan, 2004 tarihli yazışmalarda detayları verilen “Müslüman Kardeşler Örgütü’nün Türkiye’deki devlet içi yapılanmaları”nın telaşına düşmeye devam ediyorlar.
Utanç verici bunca gelişmeye rağmen beklediğimiz tek şey halkın sözünü söylemeye devam etmesidir. Çünkü Reyhanlı’da , Roboski’de, Afyon cephaneliğinde, Samsun TOKİ’de yaşananlar da diğer binlerce benzeri dava ve konu gibi tarihin çöplüğüne gönderilmeye ve Sivas gibi aklanmaya çalışılmaktadır.
Saygılarla,
Ömer Can Şirikçi
omercan.sirikci@ataturk.org.au
Avustralya Atatürk Kültür Merkezi
Bu Makale Hürriyet Avustralya Gazetesi 31. Sayısında 30 Temmuz 2013 tarihinde yayınlanmıştır.