2013 Mart 5 – KAHRAMAN TÜRK KADINI VE TEHLİKENİN FARKINDA OLMAK

AAKM Makale - Hürriyet - ÖmerCan Banner 2013.v2 Small

KAHRAMAN TÜRK KADINI VE TEHLİKENİN FARKINDA OLMAK

Avustralya Atatürk Kültür Merkezi (AAKM) Dünya Kadınlar Günü olarak her yıl 8 Mart’ta kutlanan; kadınların toplumlara olan ekonomik, politik ve sosyal katkılarının öneminin vurgulandığı ve dünyanın her yerinde kadınların emeğine duyulan saygı ve minnettarlığın ifade edildiği bu günde, tüm kadınlarımızı en içten dileklerle kutlar.

Kısa tarihçesi; 8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde, bir tekstil fabrikasında çalışan 40,000, çoğu kadın dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları isterler ve greve başlar. Kadınlar günde 14 saat çalıştırılmaya isyan eder ve 8 saatlik iş günü ile eşit işe eşit ücret için bu grevde direnirler. 40 bin kadın işçinin örgütlediği bu grev o zamana kadar ki en kitlesel kadın eylemlerinden biridir. Eylemi durdurmak isteyen polis, kadın işçilere saldırır ve fabrika yönetiminin de desteğiyle, binlerce işçiyi fabrikaya kilitler. İşçilerin fabrikaya kilitlenmesinin ardından çıkan yangında, işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 işçi yanarak can verir. Ölen işçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katılır. Bu olaydan 53 sene sonra, 26 – 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde düzenlenen 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihinde tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına, 8 Mart’ın “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak anılması önerisini getirir ve öneri oybirliğiyle kabul edilir. Fakat, 8 Mart tarihinin Dünya Emekçi Kadınlar günü olarak anılması, tam olarak 1921’de Moskova’da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda gerçekleşir. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde anılması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960’lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde de anmaya başlanmasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme gelir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabul eder. Türkiye’de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlansa da, dönemin siyasi elitlerinin kadın hareketine vurduğu darbeler yüzünden, 1975 yılına kadar 8 Mart günü sokağa taşınamaz. Kıbrıs’ta ise 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, ilk defa Yurtsever Kadınlar Birliği tarafından 1977 yılında kutlanır.

Kadınlarımız, sizler Kurtuluş Savaşı’mızda destan yazan Türk kadınlarımızın torunlarısınız. Milli mücadele yıllarında Ulu Önder Atatürk’ün “Gözüm Cephede Kulağım İnebolu’da” sözleri ile önem kazanan İstiklal Yolunda cephaneyi, cepheye savaşan askerlere ulaştırmak için insanüstü çaba sarf eden Şerife Bacı, sert geçen kış şartlarında üzerindeki giysiyi ve yorganı mermilerin üzerine örtmesiyle tarihe damgasını vurmuş bir halk kahramanıdır. Bu olayın nesilden nesile aktarılması ve Kurtuluş Savaşı’nın hangi şartlar altında kazanıldığının vurgulanması yeni nesillere etkili bir şekilde aktarılması çok ama çok önemlidir

Bugün, bizim kim olduğumuzu, nereden gelip nereye gittiğimizi hatırlamak ve hatırlatmak; özellikle Türkiye’de yaşanan bugünkü duruma dikkatinizi çekmek istiyoruz.

Gelin biz bu 8 Mart’ı destanlaşan Türk kadınlarını anarak, Nene Hatun’ları, Ayşe Hatun’ları, Kara Fatma’ları anarak kutlayalım. Kim mi Ayşe Hatun, 8 aylık bebesi ile cepheye mermi taşıyan, yavrusu ağladığında düşman duymasın diye göğsüne bastırıp, vatan için biricik yavrusunu feda eden, kendisi pazen elbise ile mermi taşırken battaniyesini yorganını cephanelerin üzerine örten; Yorganı cephanenin üzerinden alıp “Ana üşüyorsun üzerine alsana… “diyen askere “ona dokunma o milletin malıdır nem kapmamalıdır, üşümek mi hayır oğlum üşümüyorum, soğuğu hiç duymuyorum ki. Düşman bu topraklara girdi gireli benim içim yanıyor içim… ” diyen kadınımızdır. Sizler Ayşe Hatunların torunlarısınız.

Ya Zekiye hanım; telefonun, faksın, bilgisayarın olmadığı o günlerde 10 Aralık 1919 da öğretmen okulunun bahçesinde 3000 kadını toplayan ve kurtuluş savaşı için örgütleyen kadınımızdır. Sizler Zekiye Hanım’ın torunlarısınız.

Sizler, Adsız Kadının torunlarısınız. O ki mermi taşırken düşen ve son nefesini verirken Albay Hulusi Atağ’ın “Bacım bana adını söyle, seni tarihe yazdıracağım” dediğinde “Adımı ne yapacaksın oğul, benim adım Anadolu!” diyen kadınımızdır. Sizler benim adım Anadolu diyen kadınların torunlarısınız.

Sizler Kara Fatma’nın torunlarısınız; Kurtuluş Savaşında yarattığı kahramanlıklarla destanlaşan, üst teğmen rütbesi alan ve savaş sonrası, kendine bağlanan Gazi maaşını Kızılay’a bağışlayan; niye bağışladığını soran gazeteciye “Ben kurtuluş savaşında yaptıklarımı, bir menfaat yada çıkar karşılığında yapmadım ki, en son vatani vazifem olarak da maaşımı Kızılay’a bağışlıyorum” diyen kadınımızdır.

Sizler “Ben saygıdeğer kadınlarımızın Avrupa kadınlarından aşağıda kalmayacak, tersine pek çok yönlerden onların üzerine çıkacak, ışık ve kültürle donanacaklarına kesinlikle kuşku duymuyor ve buna kesinlikle inananlardanım” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün daha 4 Ekim 1926’da çıkardığı Türk Medeni Kanunu ile aydınlanma ışığının meyveleri olan kadınlarsınız.

Atatürk 5 Aralık 1934’de Türk kadınının seçme ve seçilme hakkının verilmesinin ardından şöyle seslenmiştir: “Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasî hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir.” Fakat bakıyoruz 21. Yüzyıl Türkiye’sinde, Türk kadını Atatürk’ün dediği gibi değil, 1980 sonrası iktidarların dini siyasete âlet etme çabaları neticesinde, kadını geri plana itme uygulamaları hız kazanmıştır. Türk kadını 1934 yılından daha da gerilere götürülmeye çalışılmaktadır. Bugün bunu açıkça görüyor ve yaşıyoruz. Kadın ve erkeğin toplumsal yaşamın her alanına eşit katılımı, karar alma süreçlerinde eşit temsili, çağdaş demokrasinin bir gereği olduğu gerçeğinin ihlal edildiği bir süreç geçiriyoruz.

Sizler ilk kadın yargıçlarımız Nezahet ve Beyhan Hanımların torunlarısınız. Sizler Cumhuriyet kadınlarısınız. Peki ya şimdi sizler bugün Türkiye’de Cumhuriyetim tüm kazanımlarının birer birer ortadan kaldırılmasını sindirebilecek misiniz? Sizler bu geriye gidişi, yurttaşlıktan kulluğa, milletten ümmete dönüşüme karşı kayıtsız kalabilecek misiniz? Ne diyordu Atatürk “Ey Türk istikbalinin evladı!!! İşte bu ahval ve şeriat içinde dahi vazifen Türk istiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır.” Yarın Cumhuriyeti kurtarmak için çok geç olabilir, bu gün üzerimize düşeni yapmazsak, atı alanın Üsküdar’ı geçeceğini görebiliyor musunuz?

Bu 8 Mart’ta Türkiye’deki tehlikenin farkında olalım ve bunu hatırlayalım ve hatırlatalım istedik. Avustralya Atatürk Kültür Merkezi (AAKM) 8 Mart Dünya Kadınlar Gününüzü kutlar.

Saygılarla,

Ömer Can Şirikçi

omercan.sirikci@ataturk.org.au

AAKM Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Bu Makale Avustralya Hürriyet Gazetesi 10. Sayısında 5 Mart 2013 tarihinde yayınlanmıştır.

Leave a Reply