İnsanlık tarihine bakış açımızı kökten değişime uğratan bir yer: Göbeklitepe! İnsanlık adına şimdiye kadar bilinen tüm bilgiler Göbeklitepe’nin keşfiyle yeniden gözden geçirilmeye başlandı. Tarihte adından sıkça söz ettiren bir kent olan Şanlıurfa sınırları içinde yer alan ve şehir merkezine 15 km uzaklıkta bulunan Göbeklitepe’de yapılan bilimsel araştırmalar sonucu buranın yaklaşık 12 bin yıl önce inşa edilmeye başlandığı ortaya çıktı. Klasik bir karşılaştırmayı ben de yapayım: Göbeklitepe, İngiltere’de yer alan ve Keltlerin dünyaca ünlü Stonehenge tapınağından tam 7 bin yıl önce inşa edilmişti! İnsan gerçekten hayretini gizleyemiyor.
Arkeoloji biliminin çağ tanımına göre Çanak Çömleksiz Neolitik A Dönemi‘ne (M.Ö.9600-7300) tarihlenen Göbeklitepe tapınakları, 770 m. yüksekliğinde bir tepenin üzerine inşa edilmiştir. Birçok yuvarlak formlu yapıya ev sahipliği yapması buranın bir kompleks yapı olduğunu göstermektedir Alman Arkeoloji Enstitüsü‘nün desteği ile Klaus Schmidt önderliğinde 1995 yılında Göbeklitepe kazılarına başlanmıştır. Bulgulara göre bu yapıların yerleşim yeri olarak kullanılmadığı ortaya çıkmıştır. Tapınak kompleksinde 20 adet yapı bulunmaktadır. Bugüne kadar sadece 6 yapı gün yüzüne çıkartılmıştır. Yapıların üst tarafının açık olduğu ve bu yüzden de açık hava tapınağı olarak kullanıldıkları düşünülmektedir. Tüm tapınaklarda olan ortak bir özellik dikkat çekmektedir: Dikilitaşlar T biçiminde yapılmıştır. Merkezde iki adet T biçimli dikilitaş ve bunların etrafında yer alan çok sayıda yine T biçimli dikilitaş. Bu dikilitaşların yükseklikleri 3-6 m. arasında değişiklik göstermektedir. Nevali Çori‘de bulunan tapınağın merkezinde yer alan dikilitaşlarda olduğu gibi Göbeklitepe’de bulunan tapınakların merkezinde yer alan dikilitaşlar da insanı stilize edecek şekilde yapılmışlardır. Bu dikilitaşlarda kollar ve eller net olarak seçilebilmektedir. Bunun yanında, neredeyse her dikilitaşta figürler, hayvan sembolleri ve soyut semboller yer almaktadır. Yılan, boğa, yaban domuzu, tilki, turna gibi hayvanlar en sık karşılaşılan sembollerdir. Peki Göbeklitepe tapınakları nasıl bu derece korunabilmiştir? Bunun cevabı oldukça etkileyicidir: Tapınakları inşa edenler, bir müddet sonra bu tapınakları kum ve çakmak taşlarıyla gömmüşlerdir! Evet, bu beklenmedik bir cevap olabilir fakat işin gerçeği budur. Tapınaklar öylece gömülmüştür. Bu davranışın nedeni henüz bilinmemektedir. Dikilitaşların 60 tona varan ağırlıkları nedeniyle bu bölgeye nasıl taşındıkları sorusu da güncelliğini korumaktadır. Göbeklitepe hakkındaki sorular cevap bulduğunda insanlık tarihinin en önemli dönemlerinden biri de hiç kuşkusuz daha iyi anlaşılır olacaktır.
Tapınaklar
Göbeklitepe’de toplam 20 tapınaktan yalnızca 6 tanesinin gün yüzüne çıkartılmış olduğunu daha önce belirtmiştim. Klaus Schmidt’e göre tüm tapınakların ortaya çıkarılabilmesi için 50 seneye daha ihtiyaç duyulabilir. Tapınaklar, Klaus Schmidt tarafından A, B, C, D, E, ve F tapınağı diye adlandırılmaktadır. Klaus Schmidt dikilitaşların sayısının yaklaşık 200 olabileceğini söylemektedir. Yuvarlak formlu yapıların çapı 10-30 m. arasında değişiklik göstermektedir. Yuvarlak formlu yapıları oluşturan taşlar T biçimlidir. Tonlarca ağırlıkta olan bu dikilitaşlar tapınak bögesine 300-400 m. öteden taşınmışlardır. Fakat nasıl? Üstelik Göbeklitepe bir yerleşim yeri olarak değil bir kült merkezi olarak kullanılmıştır. En yakın yerleşim yeri ise 35 km. uzaklıkta bulunan Nevali Çori’dir. Elbette sadece Nevali Çori nüfusu tonlarca ağırlığa sahip bu taşları taşımaya yetmeyecektir. Bunun yanında dikilitaşları yapmak için gereken el aletleri de tapınakların bulunduğu yerde henüz bulunabilmiş değildir. Tapınak bölgesinde şimdilik bir mezar veya insan kemiğine de rastlanmamıştır. Bunun yanında hayvan kemikleri bol miktarda bulunmuştur. Bir görüşe göre Göbeklitepe çevresinde yaşayan insan toplulukları belirli zamanlarda bir araya gelmiş ve yanlarında yemeklerini ve ev aletlerini de getirmiştir. Bir süre bölgede yaşayıp tapınakları inşa etmişlerdir. Fakat bu inşa işlemi ne kadar sürmüştür? İlginç olan bu toplulukların belirli zamanlarda birbirleri ile anlaşarak geldikleri bu kült bölgesini oluşturan tapınaklardan bir tanesi yapıldıktan sonra gömülmüş ve sonrasında bir diğeri inşa edilmiştir. Son tapınağın yapımı bittikten sonra bu sefer onu da gömmüşlerdir. Tüm tapınak kompleksi yer altında kalmış ve bu sayede yapılar günümüze kadar korunagelmiştir. Peki bu insanlar, gelecek nesiller bir gün bulabilsin diye mi tapınakları gömdüler? Öyle değilse gömme işleminin sebebi nedir? Yoksa tapınaklarını olduğu gibi Tanrılarına kurban mı etmişlerdi? Belki de tapınaklar giderek önemini yitirmişti. Tüm bunlara cevap verebilmek oldukça güç.
A Tapınağı: İlk kazılan tapınaktır. Yılanlı dikilitaş yapısı diye de bilinir. Dikilitaş 1, 2, 3, 4, 5 ve 17 bu tapınağa aittir. Dikilitaşlarda çok sayıda yılan figürü yer almaktadır. Dikilitaş 1 neredeyse tamamen yılan motiflerinden oluşmuştur. Dikilitaş 2’de boğa, tilki ve turna kabartmaları mevcuttur. Dikilitaş 1 ve 2 merkezi dikitaşlardır. Dikilitaş 3 ve 4’te herhangi bir kabartmaya rastlanmamıştır. Dikilitaş 5’te ise aşağı doğru kıvrılan yılan kabartması görülmektedir. Dikilitaş 17’de de herhangi bir kabartma bulunmamaktadır.
B Tapınağı: Tapınak Batı’dan Doğu’ya 9 metre, Kuzey’den Güney’e 10-15 metre uzunluğundadır. B tapınağına Tilkili dikilitaş yapısı da denir. Merkezi dikilitaşlarda tilki kabartması yer almaktadır. 6, 7, 8, 9, 10, 14, 15 ve 16 nolu dikilitaşlar B yapısına aittir. Dikilitaş 6’da yere bakan bir sürüngen ve hemen altında yine yukarıdan aşağı doğru süzülen bir yılan motifi yer almaktadır. Dikilitaş 9’un önünde taştan bir kap bulunmuştur. Dikilitaş 10’da tilki kabartmasının altında bir yaban domuzu ve üç köpek figürü yer almaktadır.
C Tapınağı: Bu tapınak Yaban domuzu evi olarak da bilinir. Dikilitaşlarda çok sayıda yaban domuzu kabartması yer almaktadır. Merkez etrafında 9 dikilitaş yer almaktadır fakat bu sayı daha fazla olmalıdır. Çünkü bazı dikilitaşlar yerlerinden taşınmıştır. Dikilitaş 12’de yaban domuzu figürünün üzerinde beş adet kuş motifi, altında ise bir tilki motifi bulunmaktadır. Kuşların birbirine konumu çizgisel değildir. Aynı dikilitaşta yuvarlak biçimli bir delik de yer almaktadır. Kanımca kuşların yerleştirilme biçimleri göç eden kuşların havada oluşturduğu şekle benzemektedir. Acaba bir göç olayı mı açıklanmak istemiştir? Belki de ruhun göçü söz konusudur. Bu kuş figürleri Güneşin ve Ay’ın gökyüzündeki hareketini de yansıtıyor olabilir. Doğup gökyüzünde yükselen ve sonra batan Güneş ve Ay. Dikilitaş 12’nin hemen yanında yaban domuzu heykeli de bulunmuştur. Dikilitaş 11, 12, 13, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 35, 36, 37 ve 39 nolu dikilitaşlar bu yapıya aittir.
D Tapınağı: Bu yapı Taş Çağı Hayvanat Bahçesi olarak da bilinir. Tapınağın yapısı elips şeklindedir. 18, 19, 20, 21, 22, 30, 31, 32, 33 ve 38 nolu dikilitaşlar bu yapıya aittir. Bu dikilitaşlarda çok sayıda hayvan türüne ait figür yer almaktadır. Grup olarak betimlenmiş sahneler baskındır. A, B, C, D ve E tapınaklarının merkezi dikilitaşları hemen hemen kuzey-güney doğrultusunda dikilmişken F yapısının merkezi dikilitaşları güneybatı-kuzeydoğu doğrultusunu gösterir gibidir. Aslında, A yapısının merkezi dikilitaşları da güneydoğu-kuzeybatı doğrultusunu göstermektedir. Merkezi dikilitaşların bakış doğrultuları acaba rastgele mi seçilmiştir, yoksa bu doğrultularda yapılmalarının özel bir anlamı var mıdır?
Kaynak: Özgür Barış Etli – Dünyanın ve Ön-Türklerin İlk Tapınağı: GÖBEKLİTEPE