“Hilafet, TBMM’dir” İddiasındaki “İncelik” ve “Tahrifat”
“Hilafet, TBMM’dir” İddiasındaki “İncelik” ve “Tahrifat” / Cengiz ÖZAKINCI
Bütün Dünya’nın Eylül 2014 sayısında “Atatürk’e göre” “Halifelik, TBMMM’dir” diyen Sinan Meydan imzalı bir yazı yayımlandı. “Hilafetin Kaldırılmasındaki incelik: Mündemiç ve Mülga” başlıklı bu yazıda; 3 Mart 1924 günü ‘Hilafetin Kaldırılması’ kanunuyla Hilafetin TBMM’nin maneviyatında korunduğu ve bunun bizzat Atatürk tarafından dile getirildiği ileri sürülüyordu. “Atatürk’ün stratejik zekâsının ürünü olan bir incelik, çok dikkatli, çok stratejik, çok ustaca, çok ince bir devrimci strateji, stratejik bir yorum,” gibi sözlerle, öncelikle Atatürksever okuyucuları inandırmayı amaçlayan bir söylemle ortaya atılan “Atatürk’e göre” “Halifelik, TBMM’dir” iddiası, sözkonusu yazıda, şöyle bir usyürütmeye dayandırılıyordu:
- Rasih Efendi, Atatürk’e gönderdiği 5 Mart 1924 tarihli telgrafta; “Hilafet sıfatını TBMM’nin maneviyatında muhafaza etmek lazımdır” demiştir.
- Atatürk, ona gönderdiği yanıt telgrafında; “Bu kanun metni YİNE tamamen mutabıktır” demiştir.
Sonuç: Atatürk, Rasih Efendi’nin önerisine “Bu kanun metni YİNE tamamen mutabıktır” diyerek, Hilafeti kaldıran kanunla, Hilafet sıfatının ZATEN TBMM’nin maneviyatında muhafaza edildiğini dile getirmiştir > “Atatürk’e göre” “Halifelik TBMM’dir”
Topluma yayılan yanlışlara karşı çıkarak, doğru bilgiler sunmak, aydının görevidir. Söz konusu yazıda usyürütme yoluyla ulaşılmış gibi görünen bu sonuçların gerçek olabilmesi için, öncelikle Atatürk’ün Rasih Efendi’ye gönderdiği telgrafta “Bu kanun metni YİNE tamamen mutabıktır” demiş olması gerekiyor; oysa Atatürk’ün Rasih Efendi’ye gönderdiği telgrafta böyle bir sözü yoktur. Şöyle ki:
Telgraf çekilmeden önce, hazırlanmış olan elyazması taslak metinde, “Bu kanun metni ‘DİN’e (dikkat; “YİNE” değil “DİN’e”) tamamen mutabıktır” tümcesi vardır; ancak, Atatürk, bu taslak metne, telgraf çekilmeden önce son biçimini verirken, kimi sözcüklerle birlikte, bu tümcenin de üzerini çizdiğinden; telgrafın alıcıya ulaşan metninde “Bu kanun metni ‘DİN’e tamamen mutabıktır” diye bir söz bulunmadığı gibi; “Bu kanun metni YİNE tamamen mutabıktır” diye bir söz de yoktur. “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Hayatı” adlı kitabın 2. basımının 736. sayfasında yayımlanan eski yazılı telgraf fotokopisi ile aynı kitabın 374. sayfasında yayımlanan yeni yazıya çevrilmiş telgraf metni karşılaştırıldığında; “Din’e” sözcüğünün, yeni yazıya “yine” biçiminde tahrif edilerek aktarıldığı görülmektedir. [1]
Bu ibare “Atatürk’ün Bütün Eserleri” nde “DİN’e tamamen mutabıktır” biçimindedir ve dipnotta, eski yazılı özgün belgede bu tümcenin üstünün çizili olduğu belirtilerek, metnin dışında yer verilmiştir. [2] Her iki kitabı da inceleyip kaynak gösteren ve “YİNE tamamen mutabıktır” ibaresinin eski yazılı metinde bulunmayıp tahrifat ürünü olduğunu, Atatürk’ün telgrafında böyle bir söz olmadıkını “Atatürk’ün Bütün Eserleri” nden öğrenmiş olması gereken Sinan Meydan imzalı yazıda; telgrafta varolmayan “Bu kanun metni YİNE tamamen mutabıktır” ibaresi, sanki telgrafta varmış gibi gösterilmiş ve Rasih Efendi’nin “Hilafet sıfatını TBMM’nin maneviyatında muhafaza etmek lazımdır” önerisinin, Atatürk tarafından hilafeti kaldıran kanun metnine uygun bulunduğu iddiasına kanıt olarak kullanılmıştır.
Oysa söz konusu telgraf daha önce başka kaynaklarda da yayımlanmış olup, bu telgrafta Atatürk’ün “Bu kanun metni YİNE tamamen mutabıktır” diye bir sözünün bulunmadığı, o kaynaklarda da görülmektedir:
- Telgrafın sureti, eski yazılı tam metin olarak İsmet İnönü tarafından 07.03.1340 (1924) günü Adnan Adıvar’a gönderilmiştir. “Rasih Efendi’nin “Hilafet sıfatını TBMM’nin maneviyatında muhafaza etmek” önerisinin Atatürkçe uygun bulunduğu ve hilafeti kaldıran kanunun, hilafet sıfatını zaten TBMM’nin manevi şahsiyetinde muhafaza ettiği” iddialarına kanıt diye gösterilen “Bu kanun metni YİNE tamamen mutabıktır” ibaresi; İsmet İnönü’nün suretini Adnan Adıvar’a gönderdiği telgraf metninde yoktur. [3]
- Bu telgraf, Atatürk’ün buyruğuyla İngilizce’ye çevrilerek, 6/7.03.1924 günü Hindistan ve Mısır’daki değişik adreslere gönderilmiştir. “Bu kanun metni YİNE tamamen mutabıktır” ibaresi; telgrafın Gazi Mustafa Kemal imzalı tam metin İngilizce çevirisinde de yoktur. [4]
- Atatürk’ün Rasih Efendi’ye gönderdiği telgraf, Sayın Bilal N. Şimşir tarafından, özgün eski yazılı fotokopisiyle birlikte yeni yazıya çevrilmiş tam metin olarak, 1974 yılında Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmıştır. “Bu kanun metni YİNE tamamen mutabıktır” ibaresi; telgrafın Dışişleri Arşivi’nde bulunan Gazi Mustafa Kemal imzalı özgün metninde de yoktur. [5]
- Söz konusu telgraf, Sayın Bilal N. Şimşir’in 1976 yılında VIII. Türk Tarih Kongresi’ne sunduğu bildiride bir kez daha tam metin olarak yayımlanmıştır. “Bu kanun metni YİNE tamamen mutabıktır” ibaresi; telgrafın Türk Tarih Kurumu’nca yayımlanan tam metninde de yoktur. [6]
- Atatürk’ün Rasih Efendi’ye telgrafı, Sayın Bilal N. Şimşir’in 1981’de yayımlanan “Dış Basında Atatürk ve Türk Devrimi” kitabında bir kez daha yayımlanmıştır. “Bu kanun metni YİNE tamamen mutabıktır” ibaresi; telgrafın Türk Tarih Kurumu’nca bu kitapta basılan tam metinde de yoktur. [7]
- Bu telgraf, Sayın Bilal N. Şimşir’in 1999’da yayımlanan “Doğunun Kahramanı Atatürk” kitabının iki ayrı bölümünde iki kez daha yayımlanmıştır. “Bu kanun metni YİNE tamamen mutabıktır” ibaresi; o telgrafın bu kitapta iki kez yayımlanan tam metninde de yoktur. [8]
- Atatürk’ün bu telgrafı, Doç. Dr. Ali Satan’ın “Halifeliğin Kaldırılması” kitabında, hem Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde bulunan elyazması eski yazılı taslak metnin fotokopisi, hem yeni yazıya çevrilmiş tam metin olarak yayımlanmıştır. “Bu kanun metni YİNE tamamen mutabıktır” ibaresi; o telgrafın özsün metninde bulunmadığı gibi yeni yazıya çevrilen tam metninde de yoktur. [9]
Sonuç olarak: Atatürk’ün Rasih Efendi’ye gönderdiği telgrafta yazılı olduğu ileri sürülerek; Rasih Efendi’nin Hilafet sıfatını TBMM’nin maneviyatında muhafaza etmek lazımdır, önerisinin Atatürk tarafından kanun metnine tamamen uygun bulunduğu < hilafeti kaldıran kanunun, hilafet sıfatını zaten TBMM’nin manevi şahsiyetinde muhafaza ettiği > Atatürk’e göre de Halifeliğin TBMM olduğu iddialarına kanıt olarak gösterilen “Bu kanun metni YİNE tamamen mutabıktır” sözü; Atatürk’ün Rasih Efendi’ye gönderdiği telgrafta yoktur; temeli bu söze dayandırılan bütün bu iddialar, gerçeğe aykırıdır, tahrifat ürünüdür.
* * *
Söz konusu yazıda, aynı iddialar, bir de Atatürk’ten alıntılarla şöyle savunulmaktadır:
- Atatürk; “Halife reis demektir; emir demektir, sultan demektir. Şekl-i hükümete göre başında bulunan adamın alması lazım gelen isimlerdir.” [10] / “Hilafet demek idare, hükümet demektir.” [11] / “Halifenin devlet başkanı demek olduğunu bilirsiniz.” [12] / “Filhakika hilafetten maksüd hükümettir, devlettir” [13] / “İşte bizim Meclisimiz ve onun içindeki kişilerden oluşan hükümet dinin tamamıyla emretmiş olduğu bir şekilde ve niteliktedir. Buna karşın başkaca bir Hilafet makamı söz konusu olabilir mi?” [14] demiştir.
- Sinan Meydan imzalı yazıda varılan sonuç: Atatürk’e göre “Halifelik, TBMM’dir”, “Halifelik, esasen Cumhuriyet hükümeti içinde zaten saklıdır, vardır” “Hilafeti kaldıran kanunda; Hilafet, TBMM’nin manevi şahsında korunmuştur.”
Burada, bir kez daha “usyürütme”den çıkan zorunlu sonuçmuş gibi sunulan gerçeğe aykırı iddialarla karşı karşıyayız.
Atatürk’ün gerçekte TBMM’ye ve Cumhuriyet’e Hilafet denemeyeceğini açıkladığı konuşmaları; anlamı tersine çevirmeye yönelik bir makaslamayla, “Hilafet, TBMM’dir”, “Hilafet, Cumhuriyet hükümetidir” iddialarına kanıt gösterilmiştir. Fakat, kanıt gösterilen alıntıların devamına bakıldığında, makasın nasıl kullanıldığı da anlaşılmaktadır. Şöyle ki:
- Söz konusu yazıda Atatürk’ün; “Halife reis demektir; emir demektir, sultan demektir. Şekl-i hükümete göre başında bulunan adamın alması lazım gelen isimlerdir.” sözleri aktarılmış ve bu sözler “Atatürk’e göre Halifelik, TBMM’dir” “Hilafeti kaldıran kanunda; Hilafet, TBMM’nin manevi şahsında korunmuştur.” iddialarına kanıt olarak gösterilmiştir.
Oysa Atatürk aynı konuşmasında; “Peygamber’in kendisi demiş ki: Benden otuz sene sonra krallıklar olacak. Bu bir hadistir. O halde, hilafet vardır, hilafet olacaktır, hilafet devam edecektir demek, hadisi nebeviye (Peygamber’in sözüne) aykırı bir şeyin tahakkukunu (gerçekleşmesini) talep etmek (istemek) demektir.” [15] “Bu devletin (Türkiye Devleti’nin) halife ile alaka ve münasebeti yoktur. (…) Bizim hükümet şeklimize göre böyle bir makam-ı hilafet mevcut olamaz.” [16] demiştir. Atatürk’ün bu sözleri, “Atatürk’e göre, Halifelik TBMM’dir” iddialarının tersini kanıtlamaktadır.
- Söz konusu yazıda Atatürk’ün “Hilafet demek idare, hükümet demektir” [17] sözleri aktarılmış ve bu sözler “Atatürk’e göre Halifelik, TBMM’dir.” “Hilafeti kaldıran kanunda; Hilafet, TBMM’nin manevi şahsında korunmuştur.” iddialarına kanıt olarak gösterilmiştir. Oysa Atatürk’ün aynı konuşmasında, bir sonraki tümcede, iddiaların tersini kanıtlayan şu sözleri yer almaktadır; “Hakikaten vazifesini yapmak, bütün Müslüman milletlerini idare etmek istiyen bir halife, buna nasıl muvaffak olur? İtiraf ederim ki, bu şerait dahilinde (şartlar içinde) beni halife tâyin etseler, derhal istifamı verirdim.” [18]
Atatürk’ün bu sözleri de yine “Atatürk’e göre,. Halifelik TBMM’dir” iddialarının tersini kanıtlamaktadır.
- Söz konusu yazıda Atatürk’ün “Halifenin devlet başkanı demek olduğunu bilirsiniz.” sözleri aktarılmış ve bu sözler “Atatürk’e göre Halifelik, TBMM’dir.” “Hilafeti kaldıran kanunda; Hilafet, TBMM’nin manevi şahsında korunmuştur.” iddialarına kanıt olarak gösterilmiştir.
Oysa Atatürk bu konuşmasının devamında; iddiaların aksini kanıtlayan şu sözleri söylemektedir:
“Büyük Millet Meclisi, hilafeti lağvettiği zaman, Antalya Meb’usu, ulemadan Rasih Efendi, (…) mülakat (görüşme) talep ederek şu beyanatta bulundu: Seyahat ettiği memleketlerde, ehli islam, benim halife olmamı istiyormuş.. (…) Rasih Efendiye verdiğim cevapta, (…) dedim ki: Zatı aliniz ulemayı dindensiniz! Halifenin reisi devlet demek olduğunu bilirsiniz. Başlarında, kıralları, imparatorları bulunan tebaanın, bana isal ettiğiniz (ilettiğiniz) arzu ve tekliflerini ben, nasıl kabul edebilirim. Kabul ettim desem, buna, o tebaanın (o halkın) metbuları (hükümdarları) razı olur mu?! Halifenin emir ve nehyi (buyruk ve yasakları) ifa olunur (yerine getirilir). Beni halife yapmak istiyenler emirlerimi infaza (buyruklarımı yerine getirmeye) muktedir midirler? Binaenaleyh (bunun üzerine, bundan dolayı) mevzuu (konusu) medlûlü (manası, mefhumu, anlamı) olmıyan mevhum (anka kuşu gibi gerçekle hiç bir ilgisi olmayan bütünüyle düş ürünü) bir sıfatı (unvanı) takınmak gülünç olmaz mı? Efendiler, açık ve kat’î (kesin) söylemeliyim ki, ehli islâmı (dünyadaki bütün Müslümanları) bir halife heyulâsile hâlâ işgal (uğraştırma) ve iğfal (kandırma) gayretinde bulunanlar, yalnız ve ancak ehli islâmın (dünyadaki bütün müslümanların) ve bilhassa (özellikle) TÜRKİYE’NİN DÜŞMANLARIDIR! Böyle bir oyuna raptı hayal eylemek de (umut bağlamak da), ancak ve ancak cehil (bilgisizlik) ve gaflet (bilinçsizlik) eseri olabilir.” [19]
Atatürk’ün Hilafet’in “Pan-islamist Ümmet Devleti” demek olduğunu buna karşılık Türkiye Cumhuriyeti’nin “Ulus Devlet” olduğunu vurgulayan bu sözleri de, “Atatürk’e göre. Halifelik TBMM’dir” iddiasını çürütmektedir.
- Söz konusu yazıda Atatürk’ün “Filhakika hilafetten maksüd hükümettir, devlettir” sözleri aktarılmış ve bu sözler “Atatürk’e göre Halifelik, TBMM’dir.” “Hilafeti kaldıran kanunda; Hilafet, TBMM’nin manevi şahsında korunmuştur.” iddia kanıt olarak gösterilmiştir. Oysa Atatürk aynı belgede, bu sözlerinin devamında; “asırlardan beri cihanda bir tek islam hükümeti esasını (yeryüzündeki bütün Müslümanları yöneten bir tek hükümet, “Pan-İslamist Devlet” ilkesini) tahakkuk ettirmek (gerçekleştirmek) için muhafaza edilmiş (korunmuş) olan hilafet makamı maksadı (dünyadaki tüm müslümanların bağlı oldukları tek islam hükümeti amacı) hiç bir zaman tahakkuk ettirilememiş (gerçekleştirilememiş) bilakis (tersine) Müslümanlar arasında daima nifak (ikilik, ayrışma, bölünme, çatışma) ve anlaşmazlık vesilesi olmuştur. Halbuki menfaatlar (çıkarlar) toplumların bağımsız hükümet (ler) teşkil edebilmelerini (oluşturabilmelerini) esas (ilke) olarak kabul etmektedir.” demiştir. [20]
Atatürk’ün Hilafet’i “Ulus Devlet” yapısıyla bağdaşmaz “Pan-İslamist Hükümet, Pan-İslamist Devlet” olarak tanımlayan bu sözleri, “Atatürk’e göre Halifelik TBMM’dir” gibi iddiaların tersini kanıtlamaktadır.
- Söz konusu yazıda Atatürk’ün “İşte bizim Meclisimiz ve onun içindeki kişilerden oluşan hükümet dinin tamamıyla emretmiş olduğu bir şekilde ve niteliktedir. Buna karşın başkaca bir Hilafet makamı söz konusu olabilir mi?” sözleri aktarılmış ve bu sözler “Atatürk’e göre Halifelik, TBMM’dir.” “Hilafeti kaldıran kanunda; Hilafet, TBMM’nin manevi şahsında korunmuştur.” iddialarına kanıt olarak gösterilmiştir. Oysa, bu konuşmasında Atatürk; Hilafetsin “Pan-İslamist Ümmet Devleti” demek olduğunu, Türkiye’nin ise “Ulus-Devlet” olduğunu, dünyadaki tüm müslümanların devleti, hükümeti demek olan Hilafet’in, yalnızca Türkiye sınırlan içindeki ulusun yönetimini üstlenen TBMM ile bağdaşmayacağını şu sözlerle anlatmıştır:
“Halife, bütün islam ehlini (dünyadaki bütün müslümanları) bir birlik noktasında toplayacak; halife, bütün İslam aleminin (dünyadaki bütün müslümanların) hukukunu (haklarını) haysiyetini, şerefini (onurunu) refahını (geçimini) saadetini (mutluluğunu) muhafaza edecek (koruyacak); muhafaza ve korumaya muktedir (yetkin) olabilecektir. Halife, İslam alemine (dünyadaki bütün müslüman ülkelere) her nereden vuku bulursa bulsun her türlü tecavüzleri (saldırıları) engelleyebilecek, reddedebilecek (karşı koyabilecek) ve (saldıranları) söküp atabilecek ve bunun için kuvvetli ordulara ve her şeye sahip olacaktır! Buna göre bütün bu saydıklarımızı yapmış, yapan, yapabilen (kişi) “Halife-i Müslimin” (Müslümanların Halifesi) olmak lazım gelir!” (…) “Efendiler! Halife ve hilafet (…) yalnız Türkiye ve Türkiye halkı için söz konusu olamaz. Belki bütün islam alemini (yeryüzündeki bütün müslümanları, islam ülkelerinin hepsini) kapsayan ve müşterek (ortaklaşa) bir makam olarak söz konusu olabilir. (…) Hoca efendilerden biri diyor ki; “Meclis Halifenindir.” Efendiler bu kadar sakat manasız (anlamsız) bir şey olamaz. Bu dünyada benliğini, insanlığını ve milli hakimiyetini (ulusal egemenliğini) anlamış bir toplumsal heyetin (birliğin) hiçbir vakitte kabul edemeyeceği bir safsatadır. Meclis halifenin değildir ve olamaz, (alkışlar).” (…) Bütün İslam alemini (dünyadaki bütün müslümanları ve islam ülkelerini) kapsayan bir hilafet makamı söz konusu olabilir.” (…) “Hilafetin yalnız Türkiye halkını değil bütün islam alemini (dünyadaki bütün müslümanları ve islam ülkelerini) kapsaması hasebiyle, bu makam (Hilafet) hakkında bir karar vermek Türk milletinin selahiyeti haricindedir (yetkisi dışındadır).” [21]
Atatürk’ün bu sözleri de. “Atatürk’e göre, Hilafet TBMM’dir” gibi iddiaların tersini kanıtlamaktadır.
Sonuç olarak: Bütün Dünya dergisinin Eylül 2014 sayısında yayımlanan söz konusu yazıda ileri sürülen “Halifelik, esasen Cumhuriyet hükümeti içinde zaten saklıdır, vardır.” “Atatürk’e göre” “Halifelik, TBMM’dir.” ve “Hilafeti kaldıran kanunda; Hilafet, TBMM’nin manevi şahsında korunmuştur.” iddiaları; bir takım “incelik” ve tahrifatlara dayalı olup, gerçeğe aykırıdır.
[NOT: Söz konusu yazıda, aynı iddialar, bir de Adalet Bakanı Seyit Bey, Milletvekili Halit Akmansü ve diğerlerinin konuşmalarına dayanıyormuş gibi sunulmuş olup; bunlarla ilgili irdelemelerimiz yazımızın bu sayıya sığmayan son bölümünde kaldığından, onlar da gelecek ay yayımlanacak.]
Dipçe:
[1] “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Hayatı”, Atatürk Araştırma Merkezi yayını, 2. basım, Ankara 2011 (2012), Yeni yazılı metin, sf. 374, eski yazılı metin fotokopisi, s.736. (1. basım, Ankara 2003, Yeni yazılı metin, sf. 351. Eski yazılı metin fotokopisi, s. 674.) Yazarlar: Prof Dr. Yücel Özkaya, Prof. Dr. Mehmet Saray, Prof Dr. Mustafa Balcıoğlu, Prof. Dr. Cezmi Eraslan, Hazırlayan: Hüseyin Tosun, inceleyen: Prof. Dr. Abdurrahman Çaycı.
[2] “Atatürk’ün Bütün Eserleri”, Kaynak y. 2005, c.16, s. 236-237. Eski yazılı metni yeni yazıya çeviren, Musa Sarıkaya.
[3] Cumhurbaşkanlığı Arşivi, A-IV-17-a, D-68, F-18-20. Belgenin tıpkıbasımı için, bkz: Ali Satan, “Halifeliğin Kaldırılması”, Ufuk y., 2.bs. Ekim 2013, s.277-279.
[4] Cumhurbaşkanlığı Arşivi, A-IV-17-a, D-68, F-18-16. Belge fotoğrafisi için, bkz: Doç. Dr Ali Satan, “Halifeliğin Kaldırılması”, Ufuk y., 2.bs. Ekim 2013, s.253-254.
[5] Bilal N. Şimşir, “Halifesiz 50 Yıl” başlıklı yazı dizisi, 18. bölüm. Cumhuriyet gazetesi. 04.04.1974, s.4.
[6] VIII. Türk Tarih Kongresi, Ankara 11/15 Ekim 1976, Kongreye Sunulan Bildiriler, c.III, s.1928.
[7] Bilal N. Şimşir, “Dış Basında Atatürk ve Türk Devrimi”, c.I, s. XVIII, Ankara 1981, TTKy.
[8] Bilal N. Şimşir, “Doğunun Kahramanı Atatürk”, Bilgi y. l.bs.. Temmuz 1999, s.190, s.230.
[9] Ali Satan, “Halifeliğin Kaldırılması”, Ufuk y., 2.bs. Ekim 2013, s.255, s.256.
[10] Arı İnan, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 Eskişehir-İzmit Konuşmaları”, Ankara, 1982, s.67.
[11] Utkan Kocatürk, “Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri”, Ankara, 1999, s.68 .
[12] Gazi Mustafa Kemal / Kamal Atatürk, “Nutuk”, Devlet Basımevi, İstanbul 1934, c2, s.302,303.
[13] Cumhurbaşkanlığı Arşivi, A.IV,17-a, D.68, F.18, Fotokopi
[14] Arı İnan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 Eskişehir-İzmit Konuşmaları, Ankara, 1982, s.l03-104.
[15] Arı İnan. Gazi M. Kemal Atatürk’ün 1923 Eskişehir-İzmit Konuşmaları, Ankara, 1982, s.64 -Günümüz Türkçesiyle aktaran; “Atatürk’ün Bütün Eserleri”, Kaynak y., c. 14, s. 285.
[16] Arı İnan; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 Eskişehir-İzmit Konuşmaları, Ankara, 1982, s.67. Günümüz Türkçesiyle aktaran; “Atatürk’ün Bütün Eserleri”, Kaynak y., c. 14, s. 287, 288.
[17] Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Ankara, 1999, s.68
[18] “Atatürk’ün Bütün Eserleri”, Kaynak y. c. 16., s. 149,150. Ayrıca bkz: Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri. c. III, s. 69.
[19] Gazi Mustafa Kemal, “Nutuk”, Devlet Matbaası, İstanbul 1934, c.2 s.302, 303.
[20] “Atatürk’ün Bütün Eserleri”, Kaynak y. c.16., s. 237.
[21] Arı inan. Gazi M. Kemal Atatürk’ün 1923 Eskişehir-İzmit Konuşmaları, Ankara, 1982, s. 104-105. Günümüz Türkçesiyle aktaran: “Atatürk’ün Bütün Eserleri”, Kaynak y. c.16., s. 335-368.
Cengiz ÖZAKINCI, “Bütün Dünya”, Ekim 2014
cengizozakinci@butundunya.com.tr