Kara Savaşları – The Gallipoli Campaign

ÇANAKKALE KARA SAVAŞLARI 1915

THE GALLIPOLI CAMPAIGN 1915

Çanakkale Savaşları’nda Deniz Harekâtı’nın başarısızlığı umutları Kara Harekâtı’na çevirmişti. Daha 1 Mart’ta Yunanistan, Gelibolu yarımadasını işgal etmek, mümkün olduğu takdirde İstanbul üzerine yürümek üzere İngiltere’ye üç tümenlik bir kuvvet önermişti. İngiliz ve Fransızlara kalsa öneri kabul edilebilirdi. Ancak Rus Çarı, İngiliz Büyükelçisi’ne, hiçbir şart altında Yunan askerinin İstanbul’a girmesine izin vermeyeceğini bildirerek bu tasarıyı önledi.

On 1 March, Greece had offered three divisions for an expedition to Istanbul after a successful ally landing on Gallipoli Peninsula. Britain and France were eager to accept this offer but Russian Tsar impeded this project. He stated that, he would never accept any Greek participation in Istanbul.

Londra’da ise, harekâtı Donanma yalnız mı yapsın, yoksa Kara Ordusu ile birlikte mi hareket etsin tartışması yapılmakta idi. Bir Kara Ordusuna ihtiyaç olduğunu savunanların arasında Lord Fisher geliyordu. Bununla beraber son karar, Savaş Bakanı (Harbiye Nazırı) Lord Kitchener’indi. O ise, ısrarla elinde birlik olmadığını söylüyordu, ama seçkin bir birlik olan ve İngiltere’de bulunan 29’ncu Tümen’e hiçbir görev verilmemişti.

Meanwhile, in London the War Council was drafting another naval attack. Muddle and disagreements were going on. The main question was that “whether an army should support the navy, or not”. Lord Fisher was the most adamant supporter of a combined attack. However, Lord Kitchener was the last decision-maker of the resumption. He was insisting on that, he did not have any sufficient force to send to Turkey.

Nihayet Mart’ta Kitchener Çanakkalecilerin tarafına kayarak 29’ncu Tümenin Ege’ye sevk edileceğini, Çanakkale’de bulunan Deniz Piyadelerine Gelibolu Yarımadası’nın temizlenmesinde yardım edeceğini açıkladı. Bu haber Fransa cephesinde buluna İngiliz Generallerinin öylesine büyük tepkisine yol açtı ki, Mareşal sözünü geri alarak 18 Şubat’ta bu birliğin yerine o sırada Mısır’da bulunan Avustralya ve Yeni Zelanda Tümenlerinin gideceğini bildirmek zorunda kaldı.

Nevertheless, the superb 29th Division was still in Britain without an assignment. At last, in March he was convinced to release 29th Division and declared that he will send it to the Aegean Sea to assist the navy. However, the British Generals in France had impetuously protested this decision and Kitchener assigned the Anzac Division in Egypt to the Dardanelles. He declared that, the Anzac Division would be dispatched on 18 February.

Askeri durumu tetkik için Çanakkale’ye gönderilen General Sir William Birdwood, 5 Mart’ta Kitchener’a gönderdiği raporda, Donanmanın tek başına Bağaz’dan geçemeyeceğine inandığını, kuvvetli bir ordunun karadan donanmayı desteklemesi gerektiğini bildiriyordu. Bu rapor Kitchener’in bütün tereddütlerini giderdi. 10 Martda 29’ncu Tümenin Ege’ye gönderileceğini açıkladı. Ayrıca bir Tümen de kendilerinin göndermeleri için Fransızları ikna edeceğini ilave ediyordu. Böylece Mısır’daki Anzac Tümenleri ile birlikte 70 bin kişilik bir kolordu bu işe ayrılmış oluyordu.

On 5 March, General William Birdwood making a military exploration in the Aegean had sent a report to Kitchener notifying his doubts about a sole naval attack. In the same report, he stated that, the support of a powerful army was necessary for success. This report had swept all Kitchener’s doubts away. He proclaimed that on 10 March, 29th Division would be set for the Aegean and a French division’s arrival would be arranged. Thus, he assigned 70.000 soldiers including the Anzac forces for the second expedition.

Birdwood’un raporuna rağmen, hala donanmanın tek başına Boğazı geçebileceğini düşünenler vardı. Bu karışıklık içinde Kara kuvveti hazır olana kadar Donanmanın harekatını geri bırakmasını, bu suretle Kara ve Deniz Kuvvetlerinin müşterek harekata başlamasının en iyisi olacağını hiç kimse aklına getiremiyordu.

Despite Birdwood’s report, there were still advocates of a sole naval attack. In this confusion, nobody thought to retire the navy until the army had completed the preparations for a combined attack.

O sıralarda Londra’ya hakim olan bu kargaşalık ve belirsizliği, ne yapacağı belli olmayan Sefer Kuvveti’nin Komutanlığına yapılan atamadan anlamak mümkündür. Bu komutan, Kitchener’in Güney Afrika savaşlarından eski bir arkadaşı General Sir Ian Hamilton’du.

In this muddle and confusion the commander of the Expeditionary Forces had been designated. This commander was Sir Ian Hamilton a good friend of Lord Kitchener from the wars of the Southern Africa.

Donanma asıl saldırısını yapana kadar, Hamilton’un birlikleri işe karışmayacaktı. Eğer deneme başarıya ulaşmazsa Hamilton Gelibolu yarımadasına çıkarma yapacak, başarıya ulaşırsa yarımadaya zayıf bir kuvvet bırakıp doğrudan doğruya İstanbul üzerine yürüyecekti. Oradan İstanbul Boğazına çıkarılmış bir Rus Birliği ile birleşmesi umuluyordu.

The army’s task was wait until the navy finished its mission. If the navy would fail, the army would land on the Peninsula. Hamilton by leaving a weak army to the Peninsula would leave for Istanbul and would unify with the Russian Division landed on the Bosphorus.

Türk tarafı ise, 18 Mart’ta kazandığı zaferden dolayı kendisine olan güvenini tazelemiş, Çanakkale’nin Boğazlar’dan geçilemeyeceğini tüm dünyaya göstermişti. Bu zaferin ardından, Müttefiklerin kaçınılmaz kara harekâtına karşı Türk tarafı da son sürat hazırlıklara başlamıştı. Çanakkale ‘de 5. Ordu oluşturulmuş başına da Mareşal Liman von Sanders getirilmişti. Kıyılara dikenli tellerle çevriliyor, birlikler önemli yerlere yerleştiriliyor, müttefiklerin her hareketi gözleniyordu. Müttefik çıkarmasını bekleyen bir başka kişi ise 19. İhtiyat Tümeni’nin başında bulunan yarbay Mustafa Kemal di.

On 17 March, Hamilton was looking to the Dardanelles from the deck of Phaeton. They were just on time. The next day on 18 March, he was watching his armada’s attack to the Dardanelles. Thus, all the actors of this bloody play were in the arena now.

After the attack, the Turks recovered their confidences because of the victories of their fortifications. Although, the British and French were highly disappointed their armada was still strong and they had a new commander watching the events. However, he did not have a proper plan or an army.

After 18 March, the bad weather was continuing in Canakkale. Hamilton and his staff had gone to Egypt. From now on, silent was reigning; there were no ship passing the strait, no cannon bursting.

25 Nisan 1915

25 April 1915

Müttefik Devletler Donanması’nın 18 Mart 1915’de Çanakkale Boğazı’na karşı giriştiği birleşik deniz harekatının başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra, General Hamilton Lord Kitchener’e, donanmanın desteğinde yapılacak ortak bir kara harekatı olmadan, güçlü Türk savunmasının kırılıp, Boğaz’ın donanmayla geçilmesinin olanaksız olduğunu bildirir. Gerçi Kitchener ve Özellikle Churchill, işin başından beri yalnız denizden zorlanarak ve donanmayla bu girişimin başarıyla yapılabileceğini savunuyorlardı. Ancak, 18 mart Deniz Harekatının olumsuz sonuçlarını değerlendirdikten sonra, Hamilton’un görüşlerini benimserler.

After, 18 March 1915 blow, General Hamilton had informed Lord Kitchener that without a land operation it was impossible to defeat the strong Turkish defences. From the beginning, Kitchener and Churchill were insisting on that a naval attack was efficient to open the strait. However, after considering the failure of 18 March, they accepted Hamilton’s suggestion.

AAKM-Gelibolu-1915-1

25 Nisan 1915 Müttefik Çıkarmasından Önce 5. Ordu’nun Dağılımını Gösteren Kroki

AAKM-Gelibolu-1915-1A

Deployment of the Turkish 5th Army – The sketch showing the deployment of Turkish 5. Army before 25 April 1915 Landings.

AAKM-Gelibolu-1915-2

25 Nisan 1915 Müttfiklerin Genel Çıkarma Planını Gösteren Kroki

AAKM-Gelibolu-1915-2A

Landing Plan of the Allies – The sketch showing Allied landing plan on 25 April 1915

General Hamilton 25 Nisan 1915 günü, iki İngiliz ve bir Fransız tümeni ile, bir Hint tugayını Seddülbahir bölgesine, iki tümenden oluşan Anzak Kolordusu’nu da, ikinci derecede tuttuğu Karatepe bölgesine çıkarmayı planlamıştır. Bu planın nasıl uygulanacağı yukarıda özetlenmiştir.

General Ian Hamilton had planned to disembark two British divisions, one French division and one Indian division to Helles (Seddulbahir) and the Anzacs to Karatepe.

Aynı tarihte, Gelibolu’daki Türk kuvvetleri ise, 3 üncü ve 16 ıncı Kolorduların yanısıra 6 tümen, süvari tugayı ve bağımsız taburlardan oluşuyordu. Daha sonra, savaşın gelişme süreci içinde yapılan gerekli kıta kaydırmalarıyla, toplam tümen sayısı 16 ya çıkartılacaktır.

Meanwhile, 3rd and 16th army corpses, six divisions, the cavalry unit and the independent battalions had styled the Turkish forces. Afterwards, with the necessary dispositions the number of the Turkish divisions had reached sixteen.

AAKM-Gelibolu-1915-3

Gelibolu Yarımada’sı sahilinde İngiliz çıkarma birlikleri ve savaş gemileri

Shores of the Gallipoli Peninsula

25 Nisan çıkarmasından yaklaşık bir ay önce, Gelibolu’da bulunan 5. Kolordu komutanlığına atanan Mareşal Liman von Sanders’in düşüncesine göre, müttefikler çıkarmayı Saros Körfezi’ne yapacaklardır. Bu nedenle de kendisi, birliklerin çoğunu Saros Körfezi ile Anafartalar bölgesinde; bir tümeni Seddülbahir bölgesinde ve iki tümenli 15nci Kolorduyu da, anadolu yakasında tutmayı uygun bulmuştur. Ayrıca savunma amacıyla kıyının belli noktalarında gözetleme ve koruma birlikleri bulundurulacak, asıl kuvvetler ise geride yedekte tutulacaktı. Aslında Liman von Sanders’in bu savunma planına Türk komutanlar karşıydılar. Onlara göre, düşman en zayıf ve kritik anları olan çıkarma sırasında kıyıda karşılanırsa, ilerlemesi önlenebilecekti. Mareşalin gelmesinden önce hazırlanan türk savunma tedbirleri de böyleydi. Ancak, uygulamaya konulan, ordu komutanı Liman von Sanders’in planıdır. Daha sonra çıkarma başlayınca, komutanların aldıkları ek önlem ve hazırlıklar sayesindedir ki , çıkarılan ilk düşman birlikleri kıyıda karşılanacak ve fazla ilerlemeye fırsat bulamadan, 3-4 kilometrelik bir ilerlemeden sonra savaş bitene kadar, bulundukları yerde çakılıp kalacaklardır.

Approximately a month before 25 April landings, German Marshall Liman von Sanders was appointed to command the Fifth Army Corps. He thought that the Ally Landing’s initial point would be the Basica Gulf (Saros). Therefore, he immediately stationed most his forces on the Basica Gulf and on Suvla beach, a division on Seddulbahir and the 15th Corps on the Asiatic shore.

In addition, he engaged observation and defensive units on the significant points of the Peninsula and he stationed his main forces at the rear. In fact, the Turkish commanders were against Sander’s defence plan. They were advocating the plan, which had been designed before German Marshall’s arrival. This plan’s focus was to block the enemy in their weakest moment, the moment they embark. However, Sander’s plan was put in practise. After, the landings had begun, the Turkish commanders’ additional dispositions hindered the allies’ advance and they were blocked in an area of 3-4 km long.

ARIBURNU MUHAREBESİ

ANZAC COVE BATTLE

Daha önce yabancı kaynaklardan ve Anzakların anılarından yapılan aktarmalarla nasıl başlandığı ve ilk günleri açıklanan Arıburnu’ndaki Anzak Kolordusunun Nisan’da yaptığı çıkarmanın temel amacı önce, Kabatepe ile Küçük Arıburnu arasındaki kumsallık bölgeye çıkmaktı. İlk aşamada Conkbayırı – Kocaçimentepe çizgisi denetim altına alınıp, oradan Maltepe bölgesi ele geçirilecek, böylece, Kuzeyde’ki Türk kuvvetlerinin Güneyde, Seddülbahir bölgesindeki Türk birliklerine yardımı engellenmiş olacaktı.

The Anzac’s main target was to land at the beach located between Kabatepe (Z Beach) and Ariburnu. Their initial subject was Conkbayiri – Kocacimentepe line and then Maltepe to cut the Turks’ connection from north to south.

25 Nisan sabahı savaş gemilerinin, Türk mevzilerini sürekli vuran koruyucu ateş altında, Anzak Kolordusu’nun 1. Tugayından 1500 kişilik ilk hücum dalgası, çıkarma botlarının bir şekilde kuzeye kayması sonucu, saat 05.00’te, Kabatepe bölgesi yerine Arıburnu kesimine çıkmak zorunda kalır.

In the morning of 25 April, instead of landing at Z Beach, the first troops had been deposited father north, at Ariburnu itself. The boats had been swept more than a mile north by an unexpected current. Although they could sweep the expected landing beaches, the area in which the Anzacs had actually landed was defended very weakly, and thus isolated parties were able to progress a little further.

AAKM-Gelibolu-1915-4

Arıburnu (Anzak) Koyu

Anzac Cove

Bu noktada kıyı gözetlemesi yapan bir Türk takımının direnişine karşın, karaya çıkan Anzak birlikleri belirli bir noktaya kadar ilerler. Diğer taraftan, Bigalı’da bulunan ordu yedeği 19. Tümen, 24-25 Nisan gecesi Conkbayırı yönünde tatbikat yapmakta idi. Gün ağarırken, Arıburnu yönünden top seslerinin gelmesi üzerine, 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, bir çıkarma yapıldığını anlayıp durumu Ordu Komutanına bildirir, ancak bir yanıt alamaz. Durum çok kritiktir. Mustafa Kemal, kıyıda çok zayıf gözetleme ve koruma birlikleri olduğunu düşünerek ve geniş bir sahile yayılmış olan 27. Alayın da, ağır kayıplar verdiği haberini alınca, düşmanın Conkbayırı-Kocaçimentepe çizgisi ve uzantısını ele geçirmesi durumunda, onarılamayacak durumlarla karşılaşacağını kavrar. Ordudan emir gelmemiş olmasına karşın girişimi ele alıp tüm sorumluluğu yüklenerek, 57.Alayı bir batarya ile Kocaçimentepe yönünde harekete geçirir. Kendisi de durumu izlemek üzere Conkbayırı’na çıktığında,, Arıburnu kesiminden bazı askerlerin çekilmekte olduklarını ve düşman birliklerinin de bunları izlediklerini görür.

In Bigali, there was manoeuvring 19th Division commanded by Mustafa Kemal. By the daylight, Mustafa Kemal heard the gunfire and he understood that the landings had begun. He immediately had informed the Army Commander but did not receive any further assignment. As soon as he was informed about the casualties of the 27th Brigade defending the shores, he comprehended the arduousness of the situation.

O anı Mustafa Kemal, Ruşen Eşref Ünaydın ile yaptığı görüşme sırasında şöyle anlatmaktadır.

“…Bu esnada Conkbayırının güneyindeki 261 rakımlı tepeden sahilin gözetleme ve korunmasıyla görevli olarak orada bulunan bir müfreze askerin Conkbayırına doğru koşmakta, kaçmakta olduğunu gördüm… Bu askerlerin önüne kendim çıkarak:

-Niçin kaçıyorsunuz ? dedim.

-Efendim düşman dediler!

-Nerede?

-İşte! diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.

Gerçekten de düşmanın bir avcı kuvveti 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve tam bir serbestlik içinde ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün. Ben kuvvetleri (geride) bırakmışım, askerler on dakika istirahat etsin diye…Düşman da bu tepeye gelmiş…Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman benim yere gelse kuvvetlerim çok kötü bir duruma düşecekti. O zaman artık bilemiyorum, bilinçli bir düşünme ile midir, yoksa önsezi ile midir, bilmiyorum. Kaçan askerlere:

– Düşmandan kaçılmaz, dedim.

– Cephanemiz kalmadı, dediler.

– Cephaneniz yoksa süngünüz var,dedim.

Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırına doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen askerlerinin ‘ marş marşla’ benim bulunduğum yere gelmeleri için, yanımdaki emir subayını geriye yolladım. Bu askerler süngü takıp yere yatınca, düşman askerleri de yere yattı. Kazandığımız an, bu andır…”

Without an authority given by the commander, Mustafa Kemal took all the enterprise’s responsibility and ordered the 57th Brigade to move to Kocacimentepe. He had gone to Conkbayiri to observe the counter-attack. There he saw some soldiers withdrawing. He himself told that moment to Rusen Esref Unaydin as below:

“In that very moment, I saw the platoon responsible to observe and protect the Battleship Hill, running away. I had stopped them and asked:

– Why are you running away?

– Sir, the enemy! they said”.

– Where? I asked.

– Here! they said by pointing the Battleship Hill

It was true; the enemy’s skirmishers were walking through the Battleship Hill. Imagine that, I have given the forces ten minutes break and the enemy has reached the hill. It means that the enemy was closer to me then my own army. In that moment, now I do not know consciously or by premonition I said:

– Never run away from the enemy.

– We do not have sufficient ammunitions, said they.

– If you do not have ammunitions, you have your bayonets. I said.

By yelling, I have had fixed them the bayonets. I have had lied them on the floor. Meanwhile, I have sent my adjutant back, to take infantry. In the moment, my soldiers fixed their bayonets and lied down and the enemy did the same. We won the war in that moment.”

Gerçekten de, çekilen Türk askerleri mevzi alınca, karşı taraf ta mevzi alıp duraklar. Böylece, 57. Alay Öncü Bölüğü’nün Conkbayırı’na yerleşmesi için gereken süre kazanılmış olur. İşte bu an, Çanakkale Savaşları Kara Harekatı’nın kaderini belirleyen önemli anlardan birisidir. Böylesine önemli anda kilit rolü oynayan kişi ise, tartışmasız Mustafa Kemal’dir. Bu husus, Çanakkale Savaşları tarihiyle uğralan Türk ve yabancı bütün uzmanlar tarafından doğrulanıp vurgulanmaktadır.

That was true, when the Turks had stabilised their positions, the Anzacs stopped and did the same. Thus, Mustafa Kemal won the time to stabilise the 57th Brigade in Conkbayiri and enabled the Turks to prevent the capture of Saribayir. This success was most probably decided the Results. The creator of this success was no doubt Mustafa Kemal. Both Turkish and foreign experts always point and emphasise this reality.

Daha sonra, Kolordu Komutanı Esat Paşa’nın izniyle, 27. Alay’dan geri kalan birlikleri de emrine alan Tümen Komutanı Mustafa Kemal, karşı saldırıya geçmek üzere 57.Alay’a şu emri verir :

“Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir.”

Same day, Mustafa Kemal turned to corps head quarters and by permission of Esad Pasha he took remains of the 27th Brigade under his command for a counter-attack. For this attack, his historical order to 57th Brigade was as follows:

“I am not ordering you to attack, I am ordering you to die. Until we die, we could win the time for the arrival of new troops and commanders”.

25 Nisan 1915 günü, vakit ikindiye yaklaşırken, ilk çıkarma kademesi olan tümenin sahile çıkışı da tamamlanmıştır. Ne var ki, 27. Alayın birlikleri ve 57. Alayın yaptığı karşı saldırı ile süngü hücumları sonucu Anzaklar çok sayıda kayıp vermiş ve sahile çekilmişler, kritik ve endişeli anlar yaşamaktadırlar. Gene de gün batarken, Anzak Kolordusu’nun sahile çıkan Tümeni, Arıburnu’nun sarp yamaç ve tepelerinde yerleşme olanağı bulur. Bu tarihten başlayarak harekat, 1915’in Ağustos ayına kadar dört ay boyunca, Conkbayırı- Kocaçimentepe-kabatepe bölgelerinde, tarafların karşılıklı saldırı ve özellikle gece yapılan süngü hücumlarıyla, yakın boğuşmalar şeklinde ve çok kanlı çarpışmalarla geçecektir. Bu çarpışmalar sırasında Türkler de, Anzaklar da ağır kayıplar vermişlerdir. Ağustos ile birlikte ise savaş şiddetli çarpışmalara dönüşür. Tıpkı Seddülbahir’de olduğu gibi, Anzak ordusu da taarruz hedeflerine varamamış, çıktıkları yerlerde 3-4 km.lik bir mesafe ilerleyip, boşaltmaya kadar da o noktada kalmışlardır.

On 25 April 1915, mid-afternoon, the initial landing was completed. Nevertheless, with Turkish counter-attacks and bayonet assaults, the Anzacs had lost many soldiers and they retreated to the shores. Despite these bitter and confused struggles, by the evening, a division of the Anzac corps could have managed to station on the cliffs of Ariburnu. From this day until August 1915, these bloody and bitter fights had continued. Both sides had attacked usually at nights and the soldiers fought man to man. With the August, the war had completely turned out to be a trench war. As in Helles, the Anzacs could not have reached the main subject and until the evacuation, they were blocked in a small land without any further progress.

SEDDÜLBAHİR MUHAREBESİ

HELLES BATTLE

25 Nisan günü, Müttefik Kuvvetleri Donanmanın koruyucu bombardımanı altında, beş ayrı yerden Gelibolu Yarımadası’na çıkmaya başladılar. İngiliz ve Hint birliklerinin çıkarıldığı ilk hedef , güneyde Alçıtepe’yi ele geçirip Kilitbahir platosuna ilerlemek, oradaki merkez tabyalarını susturduktan sonra Boğaz’ın giriş bölgesini ele geçirmekti. Burada Müttefik donanmasına bağlı savaş gemilerinin yaptığı bombardımanın şiddetine bir örnek vermek gerekirse; sadece Ertuğrul Koyu sırtlarındaki 26. Alayın 10.Bölüğünün savunma mevzilerine 4650 mermi atılmıştı.

On April 25, under protective bombardments of the navy, the allied army had begun the landings on five different points of Gallipoli Peninsula. The initiative task of the Indian and the British troops was to capture Alcitepe in the south and advance to Kilitbahir plateau where they would destroy the central forts and finally to capture the entrance of the strait.

The naval bombardment was so intense that only Turkish 26th Regiment’s 10th Company’s defence line had been hit by 4650 shells.

AAKM-Gelibolu-1915-5

İngiliz ve Fransız donanmasının desteğinde Çanakkale’de Fransız çıkarması.

The French Landings under protective bombardments of the Allied Armada

Buna rağmen Türk bataryaları ve kuvvetleri imha olunamadığından İngiliz Birlikleri ağır kayıplar vermekte ve bu durum, Müttefik kuvvetler arasında büyük bir şaşkınlık yaratmaktaydı. Bu günlerde, gerçek bir kahramanlık destanı yaratan Yahya Çavuş’un takımı, işte bu 10. Bölüğün takımıdır.

Despite the fiery bombardment, the allies had failed to destroy the Turkish artillery; moreover, they lost many soldiers. These events were surely confused the allies. One of the great heroes of this war Sergeant Yahya was in this 10th company, as well.

Temmuz 1915 sonuna kadar, çok kanlı geçen, göğüs göğüse süngü hücumları ve karşı hücumlarla süren Kirte-Kerevizdere- Zığındere Muharebeleri, özellikle Türk birliklerinin, Müttefik Donanması’nın ateşinden korunmak amacıyla, gece yaptıkları süngü hücumlar şeklinde olmuştur. Sekiz gün, geceli gündüzlü süngü hücumlarıyla geçen Zığındere muharebesi, iki taraf için de kayıpların en fazla olanı ve en kanlı geçenidir.

Until the end of July 1915, these bloody and hard wars had continued. The Turks to be saved from the naval bombardments usually had attacked at nights by using their bayonets. Especially Kirte-X-V-W battles made by man to man, bayonet to bayonet. The battles in the Y beach lasted eight nights and eight days and it may be the most difficult battle for both sides in terms of the causalities.

AAKM-Gelibolu-1915-6

River Clyde kömür gemisi V plajında – Bu geminin içinde askerler taşınmış, ayrıca kıyıya demirletilerek iskele görevi verilmiştir.

HMS River Clyde in V Beach

Bu bölgedeki harekat ağustos ayıyla birlikte mevzi muharebesine dönüşür. Böylece işgal kuvvetleri, 3-4 kilometrelik bir arazide çakılıp kalmış, Alçıtepe ve Kirte ele geçirilememiş, durum boşaltmaya kadar değişmeden böylece devam etmiştir.

With August, these trench wars had turned out to be more positional wars. Thus, the allies had blocked in a narrow area until the evacuation.

KUMKALE MUHAREBELERİ

KUMKALE BATTLES

25 Nisan 1915 günü saat 04.30’da Fransız filosu Kumkale önlerinde savaş düzeni almıştı. Kumkale ve Kumkale-Orhaniye arasını hedef alan şiddetli donanma ateşinin ardından Fransız birlikleri karaya çıktılar.

On 25 April 1915, at 4:30, the French fleet had stationed in front of Kumkale shore. The first French wave landed under protective bombardments of the navy targeting Kumkale and Orhaniye.

Kumkale’deki Türk takımı Fransız bombardımanlarına ve karaya çıkan iki Fransız bölüğüne karşı kahramanca dayandıysa da, sürekli takviye edilerek tabur seviyesine çıkan Fransızlar karşısında kaleyi bırakarak Kumkale köyüne çekilmek zorunda kaldı. Sadece yarım takımlık 6. Bölük’ün ihtiyatıyla takviye edilebilen takım, Kumkale sokaklarında Fransızlarla kısa süren sokak muharebelerine girdi. 6. Bölük komutanı, birliklerini Kumkale mezarlığına çekti. Takım komutanlarından birinin şehir düşmesine, diğerinin de yaralanmasına ve cephane sıkıntısına rağmen, bölük inatla savunmasını sürdürdü ve Fransız kuvvetlerinin kanadını Kumkale’de bastırıp, bütün cephesini hareketten alıkoydu.

The Turkish squad defending the castle and the region had endured for a long time but with the arrival of French reinforcements and fiery naval bombardments, they retreated to Kumkale village. Only the half of the squad reinforced by 6th Division remained. In the street of Kumkale both sides began to fight. The Commander of the 6th Division had drawback his forces to the graveyard of the Kumkale village and struggled to prevent the French’s progress. In these bitter fights, one of the Turkish commanders had died and the ammunitions had declined. Despite all the negative conditions, the Turks had continued to defend their position and prevented the French progress.

Türk birlikleri Kumkale’yi geri almak için taarruza geçince Kumkale sokaklarında göğüs göğüse yakın muharebe başladı. Fransızlar da direnişlerini sertleştirmişlerdi. Türk hücumlarının en şiddetli bir anında Fransızlar beyaz bayrak çektiler. Üst rütbeli Fransız subayı da kendi rütbesine denk bir Türk subayına teslim olmak istedi, fakat dil farkı yüzünden anlaşılamadı.

Teslim alma olayı uzayınca Fransızlar tekrar toplanarak mevzilerine döndüler ve yer yer ateş muharebeleri başladı. Fransız filosu da kendi birlilerine zayiat verdirme pahasına, Fransız ve Türk birliklerinin birbirine girdiği Kumkale’ye şiddetli ateşlere başladı. Türk birlikleri Mezarlık-Kumkale-Orhaniye hattına çekilmek zorunda kaldılar.

When the Turks had made a counter-attack to recapture Kumkale, in the village’s streets a harsh war had begun. The French hardened the defence. However, in the most intense moment of the Turkish attack they hoisted a white flag and wanted to surrender. One of the high ranked French officers wanted to surrender to an equal Turkish officer but because of the language difference, they could not understood each other. Thus, the French troops had gathered and returned to their positions. Both sides opened fire on each other. The French fleet began to bombard the shore by risking their own positions and the Turks retreated to Mezarlik-Kumkale-Orhaniye line.

Fransızlar da Kumkale’de kıyı başı tutmuşlar ama ilerleyememişlerdi. Gelibolu Yarımadası’na çıkarma yapan İngiliz kuvvetlerinin takviye edilmesi amacıyla, Seferi Kuvvetler Başkomutan’ı General Hamilton’un emriyle, Fransız kuvvetleri 26/27 Nisan 1915 gecesi başarılı bir çekilme harekatıyla geri alındılar.

On the other side, the French had secured the beachhead but failed to progress further. On the night of 26 April, General Hamilton ordered the French troops to evacuate and to reinforce the British landings.

ANAFARTALAR ZAFERİ

SUVLA VICTORY

25 Ağustos 1915’ten Ağustos sonuna kadar, Müttefikler hem Seddülbahir hemde Arıburnu’nda başarılı olamayınca, Çanakkale Boğazı’nı, geriden sarkarak ele geçirmek amacıyla harekete geçerler. Bu arada General Hamilton, Türk Ordusu’nun gerilerine sarkmak ve çember içine alıp yok etmek için, Büyük ve Küçük Kemikli Burunları arasında yeralan Suvla sahillerine çıkıp, Anafartalar’da üçüncü bir cephe açmaya karar verir. Hedef, Conkbayırı ve Koçaçimentepe blokunu ele geçirerek buradan ilerleyip, çanakkale Boğazı’na inerek hakim olmaktır.

Until the end of August, the Allies did not realise their objectives nor in Ariburnu or in Helles. At last, they have decided to capture the Dardanelles by surrounding the back of the Peninsula. Hamilton’s primary target was to surround the Turks from the back and destroy them. Secondly, he was planning an advance on the Suvla shores for the opening of the third front.

Bu amaçla da, 9. İngiliz Kolordusu’nu, 6-7 Ağustos gecesi karanlıktan yararlanarak bölgeye çıkartır. Amaç, sabah gün ağarmadan von Sanders, Saros Grup Komutanına 7. ve 12. Tümenlerle süratle Anafartalar kesimine gitmesini ve karaya çıkan İngiliz birliklerine 8 Ağustos sabahı erkenden taarruz edilmesi emrini verir. Anafartalar Müfrezesi komutanı Yarbay Vilmer’e de, Saros’dan iki tümenin gelişine kadar, İngilizlerin ilerleyişine engel olunmasını emreder.

On this purpose, in the night of 6 August, he landed 9th British division on that region. His aim was to make a surprise attack by the daylight. However, Liman von Sanders had leant secret enterprise and ordered the commander of the Saros group to go to Suvla and attack the British on the early morning of 8 August. In addition, he ordered Lieutenant Colonel Wilmer to prevent the British progress until the arrival of the reinforcements.

Liman von Sanders, bundan sonra, Kurmay Albay Mustafa Kemal’i, 8 Ağustos 1915 günü saat 21.45’de, Anafartalar Grup Komutanlığına atar. Anafartalar Grup Komutanı Kurbay Albay Mustafa Kemal, 9 Ağustos sabahı ,12. tümenle 9. İngiliz Kolordusuna. 7.Tümenle de Anzak Kolordusu ile işbirliği yapmasına engel olmak amacıyla, damakçılık Bayırı yönünde saldırıya geçer. Her iki tümenin saldırıları da başarılı olur. İngiliz Birlikleri, beklemedikleri bu karşı Türk taarruzu ile şaşkına dönmüş, ağır kayıplar verirler.

Thereupon, Liman von Sanders had appointed Colonel Mustafa Kemal to command the Anafartalar (Suvla) Forces. On the morning of 9 August, Mustafa Kemal had attacked 9th British Army Corps with his 12th Division. In addition, to cut their co-operation with the Anzacs he made another attack towards Damakcilik direction. The British was confused with these unexpected attacks.

Birinci Anafartalar Muharebeleri olarak adlandırılan bu harekat sonunda, durum değerlendirmesi yapan Mustafa Kemal şöyle demiştir: “…Gerçekte, düşmanın bir kolordusunu zayıf bir tümenimle Kireçtepe-Azmak arasında yenmiş, Tuzla Gölüne kadar takip ederek orada tesbit etmiştim.”

AAKM-Gelibolu-1915-7

Anafartalar Grup Komutanı M. Kemal muharebe arkadaşlarıyla (1915) – Soldan; Kur. Bşk. Yb. İzzettin (Org. Çalışlar), arkasında Kur. Yzb. Tevfik (Kur. Alb. Bıyıklıoğlu), Grup K. Kur. Alb. M. Kemal, Dr. Hüseyin, Süvari Yzb. Pertev, Kur. Yb. Neşet (Bora), Süvari Ütğm. Saim (Korg. Önhon), Yzb. Hamit, Ütğm. Zeki (Org. Doğan)

Mustafa Kemal, Commander of the Suvla Group with his staff

Diğer taraftan yeni çıkan birliklerle güçlendirilen 9. İngiliz Kolordusu, Anafartalar yönünde iki kanat harekatı daha denediyse de başarılı olamamıştır. Ancak, Türkler açısından bu bölgede durum, savunulması güç bir konum olduğu için tehlikeli sayılırdı. Tehlikeli durumu düzeltmek için Liman von Sanders, Kuzey Grubundaki 8 Tümeni iki alayla takviye ederek , Anafartalar grup Komutanı Mustafa Kemal’in emrine verir. Tümen karargahına 9-10 Ağustos gecesi gelen Grup Komutanı Mustafa Kemal, takviyeli 8. Tümeni 10 Ağustos sabahı karanlıkta, sadece süngü kullanarak hücuma geçirir. İngilizlere çok ağır kayıplar verdirilerek harekat başarılı olur. Daha sonra, savunma yapılabilecek ek arazinin ele geçirilmesi üzerine, ulaşılan bu ileri çizgide de destek ve güçlendirmeler yapılarak savunmaya geçilir. Böylece, diğer bölgelerde olduğu gibi Anafartalar Bölgesinde de savaş, boşaltmaya kadar , siper ve mevzi savaşına dönüşmüş olur. Diğer bir deyişle, General Hamilton’un İkinci Planı da başarısız olmuş, hedefine ulaşmamıştır.

Çanakkale Savaşları kara harekatıyla ilgili olarak belirtilmesi gereken önemli bir diğer nokta da şudur: tüm bu çarpışmalar ve karşılıklı saldırılar sırasında, Türkler mertçe, dürüstçe ve kahramanca çarpışmış, insancıl meziyetlerini ve güçlü kişiliklerini sergilemişlerdir. İster Seddülbahir’de, ister Suvla’da ya da, Anafartalar’da olsun durum aynıdır. rneğin Kızılhaç çadırları ve hastane gemileri, yaralı taşıyan botlar, ya da sedyeleri hedef alan atışlar yapılmamıştır.

This operation was named as the First Suvla War. Mustafa Kemal’s interpretation was as follows:

“In fact, I have defeated the enemy with my weak forces between Kirectepe and Azmak and I have followed them all the way to the Salt Lake.”

Thus, as it was in the other fronts, Suvla front had turned out to be a positional war until the evacuation.

On the other hand, 9th British Army Corps was reinforced by new landings, but still failed to succeed the operations, which were tried on Suvla direction. However, for the Turks the situation was desperate and Liman von Sanders reinforced 8th Division with two regiments and gave Mustafa Kemal. In the night of 9th August Mustafa Kemal made an attack by bayonets and this attack had coasted the British many causalities. After Mustafa Kemal has secured a defence line, he made necessary reinforcements, and began an expanded defence.

AAKM-Gelibolu-1915-8

Kur. Alb. Mustafa Kemal Çanakkale’de Siperde (1915) – Arıburnu, Conkbayırı ve Anafartalar’da yaptığı başarılı savunma savaşlarıyla savaşın kaderini değiştiren komutan Kur. Alb. Mustafa Kemal Çanakkale’de Siperde (1915)

Colonel Mustafa Kemal is in a trench (1915)

Tepeler Türklerin elinde olmasına ve olumlu doğa koşullarına karşın, düşmanın sürekli olarak çekindiği zehirli gaz kullanılmamış, su kaynakları zehirlenmemiş, bu yöntemler hiçbir zaman mert ve dürüstçe bir tutum sayılmamıştır. Savaş alanında ele geçen esirlere ve yaralı düşman askerlerine yapılan insancıl muameleler öyle görünüyor ki, Anzakları ilkin gerçekten şaşırtmıştır. Çünkü, daha önce kendilerine anlatılan , ya da Mısır’da karşılaşıp hakkında belirli ön yargılar ve imajlar geliştirdikleri Türk askeri Abdul, Gelibolu Yarımadası’nda çok farklı bir tutum sergilemektedir.

During all the landings on the Gallipoli Peninsula, the Turks had revealed their bravery, honesty and their strong characters. In both Helles and Suvla, this was the same. For example, they have never shot the Red Cross tents, stretchers or the hospital ships. Although the Turks dominated the hills, they have never used gas or never poisoned the fountains. They never tortured or misbehaved the prisoners of war. At first, the Anzacs were confused by these behaviours, the reality was completely opposite of what they had heard in Egypt. They were very prejudiced about the Turkish Soldier whom they named as “Abdul”.

ÇEKİLME (BOŞALTMA)

THE EVACUATION

Anafartalar’da yaşanan zaferin ardından, Müttefik Kuvvetlerinin hem moralleri bozulmuş, hem de Çanakkale’nin geçilebileceği umutları yok olmaya başlamıştı. Ian Hamilton’un bütün ısrarlarına rağmen cepheye artık tek bir asker bile gönderilmediği gibi, Çanakkale’den iki tümen alınmış ve batı cephesine gönderilmişti.

The Allies lost their hopes after they were defeated in Suvla. Hamilton reported that he required massive reinforcements for any further progress, but his request was refused. Instead of receiving more troops, Hamilton lost two divisions. One of the French divisions and the 10th were sent to the western front.

Kısacası Ağustos’tan sonra çekilme planları yapılmaya başlanmıştı. Harbiye Nazırı Lord Kitchener, son defa bölgeyi ziyaret etmiş, artık Çanakkale bölgesindeki Türk savunmasını sökmenin ve buradan boğaz harekatını bir neticeye vardırmanın, hele hele İstanbul sevdasına kapılmanın imkanı kalmadığını anlayarak, Ocak 1916’da Çanakkale’deki kuvvetlerin, Selanik çıkarmasında kullanılmak üzere gönderilmesinin kararını komiteye sunmuştur.

The Allies lost their hopes after they were defeated in Suvla. Hamilton reported that he required massive reinforcements for any further progress, but his request was refused. Instead of receiving more troops, Hamilton lost two divisions. One of the French divisions and the 10th were sent to the western front.

Müttefik askerleri 8 Aralık’tan 20 Aralık’a kadar Anafartalar ve Arıburnu bölgelerini, 28 Aralık’tan, 9 Ocak 1916’ya kadar da Seddülbahir bölgesini tahliye etiler.

As seen, from the end of August 1915, the idea of an evacuation had came into being. Kitchener had gone to Dardanelles to give an opinion about the campaign’s situation. After his inspection, he decided that the Gallipoli Peninsula was “an awful place” and that further efforts to split the Turkish defences were useless.

Ottoman troops stand triumphant on Anzac Beach after the Allied evacuation. Behind them are large water condensers and other items of equipment the retreating armies had been forced to abandon.

AAKM-Gelibolu-1915-9

Su Arıtma Kabinleri – Çekilme Sonrası Geride Kalan Su Arıtma Kabinleri

Large Water Condensers

Boşaltma işlemi gerçekten çok iyi planlanmıştı. Askerler her türlü tedbiri almış, geride ayarlı ve sonradan patlayacak olan tüfekler, takip edilmelerine karşı mayınlar bırakmışlar, sessizlik için ayaklarına çuvallar bağlamış ve hatta son güne kadar ileri mevzilerden çekilmeyerek, savaşmışlardır.

Kitchener recommended that Anzac and Suvla be evacuated immediately and these troops be sent to Salonica.

The Allied troops evacuated Anzac and Suvla between 8 December and 20 December. From 28 December to 9 January, they withdrew Helles.

Türklerin bu çekilmeden haberi yok muydu? Bu soru Türk tarafı için en çok sorulan sorulardan biridir. Müttefik kuvvetlerinin çekilmedeki başarısı yadsınamaz; çekilme iyi planlanmış, hava koşulları beklendiği gibi gitmiştir.

The evacuation was very well planned. So that the Turks would not realise that the front line would eventually be deserted, automatically firing rifles were devised. So that for half an hour after the troops had left, occasional shots would be directed towards the Turkish lines. Mines were dug out for possible pursuits.

AAKM-Gelibolu-1915-10

Siperlerde Kukla Askerler – İngilizler Aralık 1915-Ocak 1916 aylarında Gelibolu Yarımadası’ndan çekilirken çadırlarını sökmemişler, siperlere kukla askerler ve kendiliğinden patlayan tüfekler yerleştirmişlerdi. Bu sayede üç hafta içinde çekilmelerini tamamlayan İngiliz ve Anzak birlikleri, insan kaybı vermemişlerdi

Puppet Soldiers found in the trenches

Türk kuvvetleri ise, Müttefik kuvvetlerine göre hep yüksek noktalarda mevzilenmişler ve bu nedenle de düşman askerlerine geçit vermemişlerdi. Türk resmi kaynaklarına göre Yarımada’nın Müttefik askerleri tarafından boşaltılmasından, Türk tarafının haberi kesinlikle olmamıştır.

Until the last day of the withdrawal, the allies continued to fight and the leaving troops tied sacs on their boots and the evacuation was made in a complete silence.

Türk askerleri çekilmeden haberdar olsalar dahi, büyük bir taarruza kalkışmamışlardır. Çekilen tarafa çok büyük zayiat verdirmek mümkünken, saldırmamayı tercih etmişlerdir. Çünkü artık feda edilecek tek bir Türk askeri bile yoktu. Dört bir yanda savaş içinde olan Osmanlı Devleti’nin eli silah tutan herkese ihtiyacı vardı.

Were the Turks aware of the evacuation? This is the most common question being asked for the Turkish side. The Allies’ success is uncontroversial, the evacuation was a triumph of organisation and discipline and of course, the weather conditions’ help is undeniable. In regard that the Turks had realised the evacuation, they did not attempt an assault.

AAKM-Gelibolu-1915-11

Kendiliğinden Patlayan Tüfeklerden Biri – Gelibolu Yarımadası’nda çekilen Anzakların siperde bıraktıkşları kendiliğinden patlayan tüfeklerden biri. Üst kaptaki suyun damla damla alt kaba artmasıyla ağırlık artmakta, tetiğe baskı sonucu tüfek patlamaktadır.

One of the self operating rifles

Sonuç olarak; 9 Ocak 1916’da Gelibolu Yarımadası’nda tek bir Müttefik askeri bile kalmamış, Çanakkale’nin geçilememesi ile Birinci Dünya Savaşı’nın çizgisi, savaşa katılan bir çok ülkenin de kaderi değişmiştir.

Although it was possible to give enormous causalities to the Allies in the moment of withdrawal, the Turks preferred not to attack. Turkey was in war in all sides of the country, she needed any soldier, and there was no soldier to lose, not anymore.

Finally, on 9 January 1916 the Allies had completely left the Gallipoli Peninsula. This defeat had changed the outcome of the Great War and effected the fates of the participated countries.

Kaynak: http://www.canakkale.gen.tr/kara.html

Source: http://www.canakkale.gen.tr/eng/landings.html

Leave a Reply