2013 Ocak 30 – HERŞEYİN BAŞI EĞİTİM 3
Disiplin eğitimin temel taşlarından biridir. 27 Kasım 2012’de Resmi Gazete ile yürürlüğe giren Milli Eğitim Bakanlığı’na Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik; disiplinin sağlanmasındaki çok önemli bir unsuru yok etmiştir. Benim görüşümce bu gereksiz değişiklik uzun zamanda Türkiye’ye zararı dokunacak bir hatadır. Eğer okul üniforması yani önlük gereksiz olsaydı bunca yıldan beri neden Avustralya gibi medeni birinci dünya ülkesinde böyle bir değişiklik gündeme gelmedi. Tüm devlet ve özel okullar 12inci sınıfa kadar hep üniformalı; hatta bir çok özel okul kravat ve şapkayı zorunlu koşar. Üniversitelerde bile mezuniyet törenlerinde bir üniforma giyilir ve her fakültenin kendine öz renkli, dekorları vardır. Bu eğitimdeki disiplinin apaçık ifadesidir.
21 Temmuz 2012 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile Öğrenci Andı artık sadece ilkokullarda okutulacak. Ortaokullar ve imam-hatip ortaokullarında öğrenci andı okunması yasaklandı. Zaten liselerde okunmuyordu. İleride ilkokullardan da kaldırılırsa, Atatürk ilkelerinin taze zihinlere yerleştirmek için temelden verilen bu ilk eğitimin; yeni nesilleri Atatürkçü olarak yetiştirmemiz için kurulan engellerden birisi olduğu çok açık. Daha fazla bilgi için Avustralya Atatürk Kültür Merkezi (AAKM) web sitesinde http://www.ataturk.org.au/egitim/ogrenci-andi/ internet adresinde “Öğrenci Andı” nın amacı ve söylenirken nelere dikkat edilmesi gerektiği Millî Eğitim Bakanlığı 18 Mayıs 1933 tarihli genelgesinde açıklanmıştır. Okunmasını tavsiye ederim.
Öğretmen, Öğrenci ve Eğitim programı üçlüsü arasındaki bağlantının önemini iyi anlamak ve öğretimin planlanmasından başlayıp, uygulanması ve çağın gelişmelerine cevap verebilecek şekilde ileriye dönük olası lazımdır. Atamızın dediği gibi ”Cumhuriyet, fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli, yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir.”
Peki bugün, Türkiye hatta Avustralya gençleri eski nesillerle kıyaslandığında kanunlarla zorunlu olan ilk, orta ve lise eğitiminin sonunda bilgi seviyeleri nerededir? Yeni neslin çoğunluğu, zorunlu eğitiminin sonunda dünya coğrafyasını iyi bilmez ve bu gerçek ebeveynler tarafından umursanmaz hatta doğalmış gibi kabul edilmektedir. Ben buna çok şahit oldum. Bunun belli başlı sebeplerinden biri okullarda öğrencilere seçmeli ders fırsatı verilmesidir. Avustralya’da Matematik ve Edebiyat (İngilizce) dersleri ağırlığına göre kategorilere ayrılmış, öğrenci kabiliyetine göre sınıflara yerleştiriliyor. Fakat, tüm temel dersler tarih, coğrafya, fizik, kimya, biyoloji, müzik, resim vesaire seçmeli olup, bir öğrenci liseyi bitirdiğinde hiç coğrafya dersi almadan dünyanın hangi ülkesinin nerede olduğunu bilmeden mezun olabiliyor. Bir düzine adı çok geçen ülke dışında diğerlerinin adını bile duymamıştır çoğu. Genel Fen dersi alanlar olabiliyor fakat hiç fen dersi almadan, ne fizik ne kimya nede biyoloji dersi görmeden liseyi bitirebiliyorlar. Böyle olunca da bilgi dağarcığı küçük olan bireylerin toplumdaki yerleri ve üretime katkı payları bu oranda oluyor.
Avustralya Türk toplumunun değerli bir ferdi ve AAKM’nin ilk kurucu üyelerinden biri olan, dostum Muammer Toprakçı ağabeyimden, tecrübeli bir eğitmen olarak Türkiye ve Avustralya eğitim sistemleri üzerindeki fikir ve görüşlerini aldım. Kısa ve öz bir şekilde birçok konuya değinen bu eleştiriyi sizlerle aşağıda paylaşıyorum.
- Türkiye’de öğretim hala öğretmenin aktif anlatıcı, öğrencilerin pasif dinleyici olmalarına dayanıyor. Avusturalya’da ise görebildiğim kadarıyla öğrenci aktif bir araştırıcı olmaya itiliyor. Öğrenimin bir ömür boyu süreceği göz önüne alınarak öğrencilere bilgiye nasıl ulaşacağı ve değerlendireceği öğretiliyor. Bu yüzden de Türkiye’de öğrenciden aldığını bire bir yansıtacak, ezbere dayalı bir geri dönüm başarı sayılırken Avusturalya’da öğrencinin araştırma sonucu öğrendiği bilgiyi yorumlayıp kendi görüşü ile yoğurması isteniyor. Öğrenci analitik düşünceye yönlendiriliyor.
- Türkiye’de sınavlarda öğrencilere test usulü dört seçenekten birisini seçmeye yönelik sistem uygulanırken Avusturalya’da öğrencilerin bilgiyi kendi görüşü ile yoğurarak yorumlaması isteniyor.
- Türkiye’de ara katman mesleki eğitim öğretime fazla yer verilmezken Avusturalya’da TAFE’ler aracılığı ile 10 yıllık zorunlu öğrenim sonrası meslek eğitimi sistemin önemli parçalarından biri olarak çok büyük bir işlev görüyor; bununla da kalmayarak bu ara katman eğitim öğretimden yüksek okul, üniversiteye geçmek isteyenlere bu olanak da açık tutuluyor. (Son zamanlarda TAFE’lerin işlevlerinden uzaklaştırılmasına yönelik girişimleri büyük bir üzüntü ile izliyorum).
- Türkiye’de AKP iktidarın son 4+4+4 uygulamasıyla öğrencilerin özgün eğitimden uzaklaşmalarının, kız öğrencilerin okuldan ayrılmalarının önü açılıyor. Oysa tüm eksikliklere karşın AKP iktidarına kadar, kız öğrencilerin örneğin mühendislik gibi alanlardaki başarısı Avusturalya’ya göre çok daha ilerdeydi. Hiç unutmuyorum, 20 sene önce buraya petrol mühendisi olarak gelen bir bayan arkadaşım, Avusturalya’da hiç petrol mühendisi bayan olmadığı için iş bulmada çok zorlanmış ve Türkiye’ye geri dönmek zorunda kalmıştı.
- Türkiye’de öğrenciler baskı altında kişilikleri ezilmiş sinik bir yurttaş olmaya yönlendirilmiş bir eğitimden geçirilirken Avusturalya’da çocukların özgüvenlerinin ve kişiliklerinin geliştirilmesine büyük önem veriliyor.
- Avusturalya’da çocuklara arkadaşlarının yaptığı şiddet ciddi bir sorunken Türkiye’de bu sorunun Avusturalya’daki kadar büyük olmaması da Türkiye’nin artısı olarak görülebilir. Keza öğrencilerin uyuşturucu kullanmaları Avusturalya’da büyük bir dert iken Türkiye’de bu sorun henüz çok küçük düzeyde seyrediyor.
Saygılarla,
Ömer Can Şirikçi
AAKM Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Bu Makale Avustralya Hürriyet Gazetesi 5. Sayısında 30 Ocak 2013 tarihinde yayınlanmıştır.