MİT İRTİCA RAPORU 1995
MİT İRTİCA RAPORU 1995
Türkiye’deki anti-laik eylem ve Atatürk aleyhtarı faaliyetler
Sayın Cumhurbaşkanım,
Ülkemizde özellikle 1990 yılından itibaren ivme kazanan, anti-laik ve Atatürk aleyhtarı yoğun bir faaliyet gözlenmektedir. Nitekim, yansıda örnekleri görülen sayısız temalarla ve çeşitli platformlarda bu iki unsura yapılan saldırılar, son dönemde sıklaşmış ve yaygınlaşmıştır.
Anılan unsurlarca, öteden beri, mevcut rejimimiz ve laik sistem dinsizlikle özdeşleştirilmekte, Atatürk de bu sistemin teorisyeni konumunda hedef alınarak çeşitli eylemler gerçekleştirilmektedir.
Daha geniş bir yaklaşımda ise, İslami bir yaşam tarzı ile ilgili istekler gündeme getirilmekte, türban, cami tatili ve okullara mescit talebi gibi konular sıklıkla istismar edilerek kitleler ajite edilmeye çalışılmaktadır.
Bu çerçevede gerçekleştirilen tüm eylem ve çatışmalar, medyada geniş bir şekilde işlenmekte ve kamuoyunda doğan tepkiler ile kamplaşma temayülü yaşatılmaktadır. Kısır bir döngü içinde, bu kamplaşmaların da, karşılıklı olarak eylemleri artırdığını söylemek mümkündür. Zira Atatürk rozetlerine karşı, Osmanlı amblemleri taşımakta; Anıtkabir ziyaretleri ve Atatürk’ü anma törenlerine alternatif, İstanbul’un Fethi kutlamaları, Osmanlı Padişahları’nı sahiplenme gibi uygulamalar ile resmi bayram ve yılbaşı protesto gösterileri süreklilik arzetmektedir.
Bahse konu olaylar sembolik mahiyetle olup. özünde mevcut rejimimizi tartışma platformuna çekmeye matuf yıpratıcı ve yıkıcı tutumlardır.
Bu anlamda olay daha geniş kapsamlı olup. Türkiye’nin şeriat düzenine göre yönetilmesini isteyen kadroların yönetimi ele geçirme gayretleridir. Bu nedenle konunun salt laiklik ve Atatürk aleyhtarlığı yerine İslamcı (irticai) faaliyetler olarak ele alınmasında yarar görülmektedir.
1. Anti-laik eylem ve Atatürk aleyhtarı faaliyetlerdeki artış ve İslamcı faaliyetlerin tırmanması:
1.1 Laiklik ve Atatürk aleyhtarı faaliyetler, büst kırma, bayrak yakma, slogan atma gibi sınırlı spesifik gösterilerin yanı sıra. büyük ölçüde fikirsel düzeyde gelişmektedir. Bu itibarla sayısal verilerden hareketle, yıldan yıla bir tırmanma oranı vermek mümkün değildir. Ancak, bugün gelinen noktada, bu kabil faaliyetlerin, açıkça, yaygın biçimde, cesurca yapılması ve hitap edilen kitle potansiyeli açısından önem arzetmektedir.
1.2 Atatürk inkılapları nedeniyle geleneksel İslamcı tavrın, Atatürk’e karşı olması tabii bir olgudur.
Ancak söz konusu tavrın, belirgin hale gelmesi, çokpartili dönemde. Türkiye’nin siyasi ve sosyal sorunları paralelinde, demokratik rekabet ortamında İslamcı unsurların bir etkinlik aracı olarak görülmesi nedeniyledir. Bu meyanda vakıf, dernek, kurs. pansiyon, okul gibi legal oluşumlarla taraftar kitlenin artırılması fırsatını yakalayan anılan unsurların geliştiği söylenebilir. (EK-1)
İslamcı unsurların giderek hissedilir bir güç kazanması mensuplarını cesaretlendirmiş, aşama aşama mevcut rejime karşı gerçek tavırlarını münferit eylemlerle ortaya koyabilecek bir psikolojik ortam meydana getirmiştir.
İslamcı faaliyetlerin reaksiyoner bir tavır olarak ortaya çıkmasında konunun inanç boyutu bağlamında toplum için hassasiyetini bilen, yıkıcı bölücü odakların kışkırtıcı yaklaşımlarının da rolü önemlidir. Nitekim “Şeytan Ayetleri” adlı eserin tüm İslam dünyasında yarattığı tepki bilinmesine rağmen, ülkemizde de kamuoyunun gündemine getirilmesi, ayrıca benzer şekilde Sivas olaylarına sebep olan yaklaşımlarla mütedeyyin kitle ile yönetimi karşı karşıya getirerek, devlet otoritesinin zaafa uğratılması gibi örnekler çoğaltılabilir.
Bu tür ajitasyonların özellikle medyada sansasyonel amaçlarla Hz. Muhammed’in aile yaşantısına kadar uzanarak devam etmesi, mütedeyyin kitlenin, İslamcı şiddet eylemlerine en azından pasif bir onay vermesine neden olmuştur. Konunun İslamcı propaganda teması olarak kullanılması ise, Laik / İslamcı kutuplaşmalarına zemin hazırlamıştır.
Diğer taraftan, yurtiçinde Kürt sorununa İslami esaslarla çözüm a- rama gayretleri, dışta ise Bosna, Azerbaycan ve Irak’ta cereyan eden olayları Müslümanlara zulüm olarak değerlendirerek. Batı toplumuna karşı oluşan tepkiler. İslamcı faaliyetleri tırmandıran etkenlerdir.
Ana hatları ile sıralanan bu hususlar nedeniyle, daha önce tekke, zaviye ve pansiyonlarda, kapalı bir sistem içinde eğitim ve propaganda yapan İslamcı unsurlar, artık sokağa dökülmüşler, özellikle son 5 yıl içinde, siyasi, sosyal ve dini olaylara duyarlı bir şekilde geniş kapsamlı organize eylemler gerçekleştirmeye yönelmişlerdir. (EK-2)
Ayrıca anılan unsurların aktivitelerinde nitelik ve nicelik açısından bir değişim söz konusu olup. zaman zaman “kıyam” (başkaldırı) denemeleri yaptıkları da izlenmektedir. Nisan 1994 ayında Gorazde Katliamı’nı kınamak üzere büyük şehirlerimizde özellikle Ankara’da İslamcı unsurlarca yapılan gösterilerdeki tavır bunun tipik örneğidir.
Diğer taraftan, önemli bir kısmı. Hizbullah – PKK çatışmaları nedeniyle gerçekleşmekle birlikte. 1994 yılında meydana gelen toplam 419 İslamcı eylem içindeki, 269 silahlı çatışma ve çoğunluğu büyük şehirlerimizde gerçekleşen 58 bombalama rakamı da dikkat çeker boyuttadır.
Bu veriler. İslamcı unsurların çeşitli alanlarda geniş kapsamlı ve yaygın bir etkinlik gayreti içinde olduğunu göstermekte olup. laiklik ve Atatürk aleyhtarı faaliyetler bunların sadece bir bölümünü oluşturmaktadır.
2. Laik Cumhuriyet ve Atatürk ilkelerine karşı tutumun iç güvenliğimize yönelik tehdidi:
Bir cephesi Laik Cumhuriyet’e ve Atatürk’e karşıtlık olan İslamcı (irticai) faaliyetlerin tehdidi son dönemde boyutlanmıştır. Bu tehdidin belirtileri ise genel anlamda şunlardır.
Halihazırda modern ve yaygın teşkilat yapıları ile faaliyet gösteren, eğitim ve taban genişletme çalışmalarında çağdaş yöntem ve araçları, zaman zaman devletten daha ileri ölçülerde kullanan İslamcı unsurlar a- maçlarına ulaşmada belirli mesafeler kat etmişler ve karakter değiştirmişlerdir. Nitekim İslamcı kitle içinde, alışılmış, mistik, mütedeyyin insan tipinin dışında, teknolojik yeniliklere açık, kariyer sahibi kişiler mevcut olup, yönetime geldikleri zaman uygulanacak ekonomik ve siyasi bir model de hazırlanmıştır.
Diğer taraftan, taban genişletmeye dayalı uzun vadeli geleneksel stratejiler dışında İslamcı çevrelerde, silahlı mücadeleye dayalı devrim fikrinin gündeme getirilmesi ve evrensel boyutta Panislamizm çalışmaları, anılan unsurlardaki değişikliklerdir.
Bu bağlamda. İslamcı faaliyetlerin halihazırda ulaştığı güç çeşitli alanlarda sağladığı etkinliğe göre şöyledir:
2.1 Tüm İslamcı unsurlar yurt genelinde dernek, vakıf, sendika, okul, gençlik ve kadın kolları, şirket gibi modern bir örgütlenmeye sahiptir. Örneğin, 74 ilimizde anılan unsurların bu tür kuruluşları mevcuttur.
2.2 Gençlik kesiminin yanı sıra, sendikalaşma ve meslek örgütlenmeleri de hızlanmıştır. (EK-3)
2.3 İslamcı kesim, yoğun bir eğitim ve propaganda çalışması içindedir. Son derece pahalı bir faaliyet olmasına rağmen, yayın piyasasında dini içerikli kitap gazete ve dergilerin sayısı her geçen gün artmaktadır. (EK-4) Ayrıca, radikal grupların aktivitesine paralel olarak, cihad çağırısı yapan, abone usulü dağıtıma tabi, militan düzeydeki dergilerin çokluğu da dikkati çekmektedir.
Eğitim ve propaganda konusunda çağdaş araç ve yöntemleri etkin bir şekilde kullanan anılan unsurların, videolu propagandayı köylere kadar indirdikleri çok sayıda özel radyo ve TV istasyonu kurdukları bilinmektedir. (EK-5)
2.4 İslam’a hizmet anlayışı çerçevesinde planlı bir şekilde fitre, zekat ve kurban derileri toplayarak büyük gelirler elde eden anılan unsurlar, büyük bir finans potansiyeline ulaşmışlardır. Yandaş işadamlarından önemli meblağlarda bağış toplanmakta, özellikle tarikat gruplarının gerçekleştirilecek projeler karşılığında, liderin talimatı şeklinde işadamlarına belli miktarlarda ödeme yükümlülüğü getirdiği bilinmektedir. Örneğin, Nisan 1994 ayında Samanyolu TV’nin 46 milyar TL.’lık borcunun kapatılması için liderin, taraftarlarına şahıs başına 10’ar gram altın vermeleri talimatını verdiği, kısa sürede toplanan altınlarla borcun kapatıldığı duyumu alınmıştır.
2.5 Yönetimde söz sahibi olmaya matuf, kamu kurum ve kuruluşlarındaki kadrolaşma son zamanda hızlanmıştır. İş temini ve meslek sahibi olma yönünde, imtihan komisyonlarına nüfuz, toplu tavassut yöntemlerinin kullanılmasının yanı sıra kamu yönetimi için özel olarak adam yetiştirme gibi uygulamalar gündeme gelmiş olup güvenlik güçleri ve öğretmen kesiminin ele geçirilmesi öncelikli hedeflerdendir.
Aldıkları eğitim ölçüsünde, konuya yatkınlıkları nedeniyle İHL’ler, kadrolaşma yönünde İslamcı unsurların en önemli vasatı durumundadır. Nitekim, İslamcı faaliyetlerin yaygınlaştırılması için bu öğrencilerden istifade yönünde İslamcı unsurların arayış içinde olduğu intikal eden bilgilerdendir.
2.6 Ayrıca İslami bir yaşam tarzı benimseme, çağdaş olmayan bir kılık-kıyafet anlayışı etrafında birleşme ve özel İslami yerleşim birimleri oluşturma gibi radikal uygulamalarla da karşılaşılmaktadır.
2.7 İslamcı unsurlar ülke tabanında sayısal olarak bir oy potansiyeline sahip olduklarının bilinci içinde, bu güçlerini politik hayatta etkili bir biçimde kullanma arayışına yönelmişler ve oy potansiyellerini pazarlık unsuru olarak kullanma temayülü içinde, cesaretlenmişlerdir.
2.8 Yurtdışında uzantı tarzında örgütlenmeler gerçekleştirilmiş, bazı İslam ülkeleri ile kurulan sıkı bağlarla dış destek sağlanmıştır. Ortamın müsaitliği ölçüsünde Avrupa ülkelerinde, yurtiçindekinden daha kapsamlı organize yapılar oluşturmuşlardır. (EK-6)
2.9 İslamcı odaklar her türlü fırsatta kitlesel eylemler yapabileceklerini kanıtlamışlar, silahlı eyleme yönelik bir tavır içinde tehlike sinyalleri vermeye başlamışlardır.
Bu meyanda, İslamcı unsurların, sürekli ve etkin faaliyetlerle tehditlerinin boyutlandığı açıkça görülmektedir. Daha açık bir ifade ile Türkiye’de İslamcılığın Kürtçülük konusundaki gelişmelere paralel olarak, önemli bir sorun olabilecek her türlü özelliği taşıdığını söylemek mümkündür. Ancak, halihazırda İslamcı kesimde farklı stratejiler nedeniyle gruplaşmalar mevcut olup. bu bölünmüşlük ülkemizdeki toplam İslamcı potansiyelin bir araya gelmesini engelleyen ve tehdidi bir ölçüde erteleyen bir durumdur. Bu nedenle farklı grupların kısaca incelenmesinde yarar görülmektedir.
İSLAMCI GRUPLAR
İslamcı unsurlar, nihai amaçları şeriat devleti kurulması olmasına rağmen, siyasi ve ekonomik menfaatleri ile stratejilerindeki farklılık nedeniyle,
- Milli Görüşçü kesim,
- Radikal İslamcılar,
Tarikatlar.
olmak üzere 3 kesim altında gruplanmışlardır. (EK-7)
Bu gruplardan Milli görüşçü Unsurlar, sürekli sağlam bir dış destek ile daha ziyade legal ve siyasi platformlarda etkinlik göstermekte, iyi kamufle edilen illegal faaliyet ve dış bağlantılarını tespit etmede kamuoyuna yansıyan bazı örneklerine rağmen güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Halihazırda parlamentoda temsil ve yerel yönetimlerde ağırlık kazanan grubun bu yolla ve sürekli olarak güncel gelişmeleri İslami açıdan gündeme getirme ve propaganda avantajı sağlaması önemli bir gelişmedir.
Ayrıca siyasi organizasyon, gençlik örgütlenmesi, meslek teşekkülleri, şirketler ve AMGT gibi güçlü bir dış organizasyon ile anılan unsur, yapılanmasını tamamlamış durumdadır. Kitleselleştiği ölçüde, İslamcı kesim dışında da itibar görebilmek amacıyla, hareketini bir ideoloji şeklinde takdime yönelen anılan grubun, son dönemde toplumun diğer kesimlerini de saflarına katma imkanları araması dikkati çekmektedir.
İran Devrimi’ni örnek alarak benzer bir strateji ile Türkiye’de şeriat devleti kurmak isteyen Radikal İslamcı Grupların faaliyetleri son yıllarda İslamcı çevre içinde ön plana çıkmış durumdadır. Halihazırda çok parçalı dağınık bir yapı içinde 30 kadar grup etrafında toplanan anılan unsurlar Kürtçülük
konusu başta olmak üzere. Türkiye’nin ve dünyanın gündemindeki sosyal ve siyasal içerikli her türlü olaya militanca T.C. aleyhtarlığı bazında yaklaşmaktadırlar.
Propagandaların, “ırk ve mezhep farklılığı gözetmeden İslami mücadelede ortak savaş verilmesi gerektiği” fikrini işleyen ve yayınlarında silahlı mücadele metodları öğreten anılan unsurlar İslami konularda düzenlenen korsan gösteri, protesto, miting, yürüyüş gibi geniş katılımlı etkinlikleri organize etmektedirler. Demokratik yöntemlerle şeriata ulaşmada sürenin uzunluğu. Radikal islamcılara pirim sağlamakta ve demokratik yollarla sürdürülen İslamcı faaliyetlerdeki başarısızlıkların radikalizme temayülü artırma ihtimali, önemli bir husus olarak değerlendirilmekledir.
Tarikatlar ise, tasavvufi yapılanmalarını koruyarak, kamu kurum ve kuruluşlarında ve Türk siyasi hayatında etkin olma faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu grupların yasal çerçeve içinde köklü bir dini eğitim vermek suretiyle faaliyet yürütmeleri, taban genişletme açısından avantajlarını oluşturmaktadır. Oluşturulan kitlenin büyüklüğü ve kitlenin evrensel boyutta İslami birlik ve dayanışma yönündeki gayretleri gelecek için endişe verici bir gelişme seyri göstermektedir. Bunun yanısıra, verilen dini eğitimin ağırlığı nedeniyle grubun karşı propagandalara duyarsız, bilinçli mutlak bağımlı bir özellik taşıması tehditlerini artırıcı bir nitelik taşımaktadır.
3. İslami faaliyetlerin yurtdışı uzantıları:
3.1 İslamcı grupların hemen hemen tümü yuriçindeki faaliyetlerine paralel bir şekilde. Avrupa genelinde son derece organize bir teşkilatlanmaya sahip olup. dış organizasyonların, yurtiçinde iltisaktı oldukları gruplara maddi destek sağlama ve propaganda faaliyetleri ön planda gelmektedir.
Bu organizasyonların en önemlileri Milli Görüş paralelindeki “Avrupa Milli Görüş Teşkilatı” (AMGT). Radikal İslamcı çizgideki “Anadolu Federe İslam Devleti” (AFİD) ve Süleymancılar’m uzantısı durumundaki “İslam Kültür Merkezleri Birliği” (İKMB)’dir.
Yurtiçinde en geniş kitleye sahip tarikat olan F. Gülen grubu Nurcular ise. yurtdışında uzantı oluşturma yerine, her ülkenin özelliğine uygun cemaat tarzındaki çalışmalarla faaliyet yürütmektedir. Örneğin: ABD’de Altın Nesil Grubu. Türk Cumhuriyetlerinde ticari şirket ve eğitim kurumları sayılabilir. Anılan grubun, Avrupa. ABD. Kuzey Afrika. Ortaasya ve Uzakdoğu ülkeleri olmak üzere çok yönlü ve geniş dış açılımı dikkati çekmektedir. (EK-8)
3.1.1 Avrupa Milli Görüş Teşkilatı (AMGT)
24 000 resmi kayıtlı üye. 300 000 civarındaki kitle potansiyeli. Avrupa genelinde 32 bölge başkanlığı 480 cami derneği, 310 cami imamı. 674 gençlik teşkilatı. 15 civarında şirket ile en yaygın ve etkili organizasyon durumundadır. (EK-9)
Yıllık resmi bütçesi 10 000 000 DM. civarında olan anılan kuruluşun, illegal yollardan temin edilen gelirlerinin çok yüksek meblağlarda olduğu tahmin edilmekte olup. 27 Mart (1994) yerel seçimleri öncesinde yurt içinde Refah Partisi7ne yaklaşık 400 000 000 000 TL. (15 000 000 DM) destek sağladığı yönünde bilgier alınmıştır. Ayrıca seçim dönemleri ağırlıklı olmak üzere propagandist, araç, gereç ve malzeme yönünden anılan kuruluşun yurtiçinde desteği büyük ölçüdedir.
AMGT’nin ayrıca Milli Görüş’ün İslam Birliği oluşturma yönündeki faaliyetler ile İslam ülke ve örgütleri ile temaslarına aracılık ettiği ve Avrupa’da İslamı temsil yetkisi kazanma çalışmaları yaptığı da bilinmektedir.
3.1.2. Anadolu Federe İslam Devleti (AFİD)
Daha önce AMGT bünyesinde faaliyet gösterirken, İran devriminin etkisi ile gruptan kopan C. Kaplan’ın kurduğu AFİD ise, 5000 kişilik bir potansiyele sahiptir. (EK-10)
AFİD’in Avrupa genelinde 8’i Almanya’da olmak üzere 27 bölge başkanlığı, 3 vakfı, 73 cami derneği, “Kar Bir” isimli bir şirketi bulunmaktadır. Son dönemde zararlı faaliyetleri nedeniyle, lideri için Almanya’dan sınır dışı kararı alınan anılan örgütün faaliyetleri zayıflama sürecine girmiştir. Ancak, hizip faaliyetleri ve yeni bir lider arayışları çerçevesinde mevcut potansiyel her an aktivite kazanabilecek durumdadır.
3.1.3. İslam Kültür Merkezleri Birliği (İKMB)
İslam Kültür Merkezleri Birliği ise, büyük çoğunluğu Almanya’da olmak üzere yansıda görülen ülkelerde toplam 26 adet şube ve bunlara bağlı 300 adet dernek çerçevesinde faaliyet yürütmektedir. (EK-11)
4. İslamcı faaliyetleri açık veya örtülü olarak destekleyen ülkeler, legal ve illegal kuruluşlar:
Türk İslamcı grupları, ilk planda maddi, manevi destek sağlamak, ikinci olarak da İslam ülkeleri ile çeşitli alanlarda bütünleşme paralelinde, İslam ülke ve kuruluşlarıyla ilişki kurmuşlardır. İslamcı grupların işbirliği yaptığı önemli ülkeler:
- Suudi Arabistan,
- Libya,
- Körfez Emirlikleri ve
- İran’dır. (EK-12)
Kuruluşlar ise. S. Arabistan ve Libya tarafından oluşturulanlar ağırlıklı olmak üzere.
- Rabıta,
- İslama Çağırı Cemiyeti,
- Türk-Libya dostluk kardeşlik dernekleri,
- Kuveyt dünya İslam vakfı,
- İslami finans kuruluşları,
- Müslüman Kardeşler Teşkilatı,
- Cezayir İslami Selamet Cephesi,
- İran Devrimi İhraç Organizasyonları,
- Hizb-i İslami ve
- Bosna Merhamet Organizasyonu‘dur.
Bunların dışında Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslüman şahıslar. Türk İslamcılar ve Müslümanlığı kabul eden Avrupalılarca kurulmuş dernek ve organizasyonlarda. Türk İslamcı gruplarının ilişkileri mevcuttur. Örneğin:
- Almanya’daki İslam Konseyi,
- İslam Arşivi,
- Müslüman İşçiler Sosyal Birliği,
- İngiltere’deki İslami Konsey,
- Fransa’daki Müslüman Öğrenciler Derneği,
bunlar arasında sayılabilir.
Batılı veya Ortadoğulu ülkelerce oluşturulan İslami kuruluşlar, çeşitli ülkelerdeki İslamcı gruplara örtülü destek sağlama ve uluslararası İslamcı bir platform oluşturma açısından önemli bir konumdadır.
Bu kuruluş ve ülkeler ile en köklü ve ileri düzeyde ilişki kuran Türk İslamcı grusu Milli Görüşçülerdir. Bu grubun ilişkileri daha ziyade finans temini ve uluslararası etkinlik sağlama düzeyinde büyük önemi haizdir. Milli Görüşçü kesimin lider ve üst düzey yöneticilerinin bu amaçla sık sık anılan ülkeyi ziyaret ettikleri bilinmektedir.
Milli Görüşçü unsurların, özellikle S. Arabistan ve Libya ile ilişkileri önemli bir boyuttadır. S. Arabistan ile öğrenci teatisi, hac organizasyonundan, Müslüman topluluklar ile İşbirliği çalışmaları ve Rabıta çerçevesinde maddi güç temininden evrensel propaganda faaliyetlerine kadar çok geniş bir alanda işbirliği mevcuttur.
Milli Görüşçü unsurların Libya ile kurduğu ilişki de finansman temini amacının yanı sıra, Avrupa ülkelerinde, Libya yararına etkinlik düzenlemede taşeronluk görevi üstlenmesi de dikkat çekmektedir. Libya ile ilişkiler Libya İslam’a Çağrı Cemiyeti aracılığıyla sürdürülmektedir. Anılan cemiyetçe
1990 yılında kurulan İslam Halk Komutanlığı’nda N. Erbakan’ın Asya Sorumluluğu’na getirilmesi ilişkinin boyutu açısından önemlidir.
İran’ın devrimi ihraç politikası paralelinde harcadığı yüksek meblağlar. Milli Görüşçü unsurların dikkatini çekmiş. Şiilik unsurunun tabanda yarattığı tepki nedeniyle uzun bir süre İran’a gitmekten imtina eden Necmettin Erbakan. 1992 yılında İran’a giderek yönetim ile görüşmeler yapmıştır. Daha sonra Milli Görüş organizasyonlarından biri olan ESAM (Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi) aracılığıyla ilişkilere süreklilik kazandırılmıştır.
İslamcı unsurların İran ile ilişkileri çerçevesinde. Radikal İslamcı gruplarda öncelikle ideolojik ve askeri eğitim ile propaganda malzemesi, yanı sıra finansman temini önemli boyutlardadır.
İslam ülkeleri ile ilişkiler bazında. Kuveyt ve BAE (Birleşik Arap Emirlikleri) de önem arzetmcktedir. Her iki ülke ile de ilişkiler Müslüman Kardeşler örgütü mensupları aracılığıyla yürütülmektedir.
Bunların dışında, daha önce de belirtildiği gibi. İslam ülke ve grupları nezdinde, “İslam Birleşmiş Milletleri. İslam Ekonomik Topluluğu. İslam Savunma Teşkilatı” kurulması gibi enternasyonel faaliyetlerin. Milli Görüş’ün Panislamist hedefleri doğrultusunda yürütüldüğü, bu meyanda, İslami unsurların taraf olduğu tüm sorunlarla ilgilenildiği gözlenmektedir.
Diğer taraftan anılan grupça. Afgan mücahit liderlerine bağlı gençlerin Türkiye’de eğitimine yardımcı olunduğu, Filistin Kurtuluş Örgütü ile İsrail’in yakınlaşmasından sonra, radikal eğilimli Arap ülkelerinin yanında yer alınarak HAMAS örgütünün Filistin halkının tek temsilcisi olarak kabul edileceğine dair mesajlar verildiği. Cezayir’de güçlü kitle potansiyeli ile mevcut yönetimin alternatifi durumunda bulunan Cezayir İslami Selamet Cephesi FİS’in lider ve mensuplarının Cezayir dışındaki faaliyetlerine kolaylıklar sağlandığı bilinmekte olup. bu hususlar devletimizin dış politikasına alternatif yaratan arayışlar olması bakımından dikkat çekicidir.
Özellikle Milli Görüşçü kesimce, dış bağlantılarının temel amacı İslam ülke ve kuruluşlarından mali estek sağlamaktır. Ancak sağlanan desteğin illegal yöntemlerle transfer edilmekte oluşu ve belgelendirilmeyişi ilişkilerin gerçek boyutunun ortaya konulmasını engellemektedir.
SONUÇ:
Ülkemizde muhtelif gruplar halinde örgütlenmiş İslamcı kadrolar, halihazırda kurumlaşmış yapılarından da istifade ile geniş bir mütedeyyin kitleyi kendi emelleri yönünde kanalize edebilecek konuma gelmişlerdir.
Anılan kadroların, iç ve dış sorunlar paralelinde etki altına alabildikleri kitle genişliği oranında, rejim ve Atatürk aleyhtarı gerçek tavırlarını daha rahat sergileyebildikleri izlenmektedir.
Bu çerçevede etnik ve ideolojik kaynaklı yıkıcı bölücü akımların öncelikli durumunu koruduğu günümüzde, tedbir arayışları sırasında mütedeyyin vatandaşlarımızın devlet karşıtı bir konuma getirilmemesi ve laik / İslamcı kutuplaşmasının engellenmesi, öncelikle gözönünde bulundurulması gerekli bir husus olarak görülmektedir.
Bu itibarla yukarıda bahse konu hususlar paralelinde alınacak muhtemel önlemlerin, İslamcı gelişmenin etkili olduğu;
- Propaganda,
- Kardolaşma,
- Yasa dışı maddi güç temini,
- Dış ilişkiler,
- Teşkilatlanma,
- Hukuk,
alanlarında araştırılmasında yarar görülmekte olup, başlangıçta belirtildiği üzere, kurul üyelerine takdim edilen ek metinde alınabilecek çerçeve tedbirlere ilişkin bilgilere yer verilmiştir. Arzederim.
Kaynak: Aksiyon Dergisi, 25 Şubat-3 Mart 1995, “Noktasına, virgülüne dokunmadan, bütün açıklığıyla: MİT’in son İrtica Raporu” başlıklı Ahmet Güner’in haberinden, sf. 22-28.