Author: Ömer Can Şirikçi
AKM Belleten – Cumhuriyet Tarihinde Bugün 29 Mayıs * Türk Bayrağı Kanunu
Kırmızı zemin üzerine beyaz hilal ve yıldız konarak oluşan bayrak ilk kez Osmanlı Devleti tarafından 1844 yılında kabul edilmiştir. Bayrak, 29 Mayıs 1936’da 2994 Sayılı Türk Bayrağı Kanunu ile şekillendirilmiş ve Türkiye’nin ulusal bayrağı olarak kabul edilmiştir. 22 Eylül 1983’te 2893 Sayılı Türk Bayrağı Kanunu ile bayrak ölçütleri belirlenmiş ve bayrak son halini almıştır.
Efsaneye göre bayraktaki kırmızı kan kırmızısıdır ve şehitlerin dökülen kanlarını temsil eder. Geceyarısı bu kanların üzerine yansıyan hilal biçimindeki ay ve bir yıldızla beraber Türk Bayrağının görüntüsü oluşur.
Bayrak ile özel bayrakların (sembolik bayrak, özel işaret, flama, flandra ve fors) standartları, hangi kumaş ve maddelerden yapılacağı tüzükte gösterilir.
Bayrak çekilirken ve indirilirken tören yapılır. Bayrak törenlerinin gereken biçimde yapılmasından o mahaldeki yetkili amirler sorumludur.
(Değişik : 14/7/1999 – 4409/1 md.) Kamu kurum ve kuruluşlarında Türk Bayrağı sürekli çekili kalır.
(Değişik : 14/7/1999 – 4409/1 md.) Bayrağın; nerelerde daimi olarak çekilmeyeceği, hangi kapalı yerlere konulacağı, nerelere fon olarak takılacağı veya asılacağı, kamu kurum ve kuruluşlarından başka yerlerde ne zaman ve nasıl çekileceği, Türk Silahlı Kuvvetleri yüzer birliklerinde ve Türk Bandıralı ticaret gemilerinde Bayrak çekme ve indirme zamanları ile Bayrak çekilirken ve indirilirken yapılacak törene ilişkin hususlar, tüzükte gösterilir.
Ayrıca milli örf ve âdetler göz önünde tutularak Bayrağın diğer kullanılma şekil ve yeri tüzükte gösterilir.
Hiçbir siyasî parti, teşekkül, dernek, vakıf ve tüzükte belirlenecek kamu kurum ve kuruluşları dışında kalan kurum ve kuruluşun amblem, flama, sembol ve benzerlerinin ön veya arka yüzünde esas veya fon teşkil edecek şekilde kullanılamaz.
Türk Bayrağına sözle, yazı veya hareketle veya herhangi bir şekilde hakaret edilemez, saygısızlıkta bulunulamaz. Bayrak yırtılamaz, yakılamaz, yere atılamaz, gerekli özen gösterilmeden kullanılamaz.
Bu Kanuna ve tüzüğe aykırı fiiller yetkililerce derhal önlenir ve gerekli soruşturma yapılır.
Bu Kanun hükümlerine aykırı davranışta bulunanlar suçları daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde Türk Ceza Kanununun 526 ncı maddesi uyarınca cezalandırılır.
Kanun No: 2994Kabul Tarihi: 29/5/1936
Ancak şalinin tedarikinde zorluk olur ise en büyük mülkiye memurunun iznile zemin rengi al olmak üzere başka kumaştan da yapılabilir.
Yalnız, millî bayramlarda ve umumî tatil günlerinde tatilin devam ettiği müddetçe bayrak gece ve gündüz çekili kalır.
Her gün bayrak çekecek resmî daireler, İcra Vekilleri Heyeti tarafından tayin edilir.
Kaynak: http://www.ttk.gov.tr/tarihveegitim/turk-bayragi-kanunu/
AKM Belleten – Cumhuriyet Tarihinde Bugün 28 Mayıs * Teşvik-i Sanayi Kanunu (Sanayi Teşvik Kanunu)
Sanayi Teşvik Kanunu
Milli Mücadelenin sonucunda, İstanbul, İzmir ve Adana’da hurda bir durum arz eden birkaç dokuma fabrikası ile İstanbul’da harap bir askeri fabrika, ülkenin sanayi gücünü oluşturuyordu. Kalkınmak için sanayileşmek bir zorunluluktu. Sanayi kuruluşlarını teşvik ve koruma amacıyla, 1927 yılında çıkarılan Teşvik-i Sanayi Kanunu, sanayinin tanımını yapmakta ve sınıflara ayırmaktaydı. Her grup, kanunun getirdiği muafiyetlerden taşıdığı önem derecesinde faydalanmaktadır. Teşvik-i Sanayi Kanunundan faydalanılarak memlekette bazı sanayi kuruluşları kurulmuştur. Ayrıca, 1929 yılından itibaren, yüksek gümrük tarifeleri uygulama imkanı, memleket sanayiini dışarının rekabetinden koruyarak geliştirilmiştir.
Bu dönemde devlet, temel tüketim ve ara malları alanında ithal ikamesi sağlamak amacıyla üç beyaz ve üç siyah projesine öncelik vermiştir. Un, şeker, pamuklu üç beyazı: kömür, demir ve akaryakıt da üç siyahı temsil ediyordu. Bu temel malların yurt içinde üretilmesi ile hem döviz tasarrufu sağlanacak, hem de dışa karşı bu maddeler için bağımlılık kalmayacaktı.
Devlet bu dönemde, doğrudan sanayi yatırımlarına hemen hemen hiç iltifat etmemiş, faaliyetini daha çok insan yetişmesine, eğitime ve altyapı yatırımlarına yöneltmiş, sanayinin özel teşebbüs tarafından yaratılabileceğini varsaymıştır. Bunun için de özel sermaye yatırımlarını teşvik edici tedbirlere başvurmuştur.
1931 yılında iktidar partisi CHP, özel sektör girişimlerinin ülke kalkınmasında yetersiz kalması sonucu, programına devletçiliği almış, hazırlık ve çalışma devresinden sonra, 1. Beş Yıllık Sanayi Planı’nı 1934 yılından itibaren uygulamaya koymuştur.
Ancak, 1. Beş Yıllık Sanayi Planı’nın uygulanmasından önce, çok önemli düzenlemeler yapmış ve yeni birtakım müesseseler kurulmuştur. 1933 yılında, Devlet Sanayi Ofisi ile Türkiye Sanayi Kredi Bankası kaldırılarak bunların yerine Sümerbank kurulmuştur. Sümerbank’ın faaliyetlerinin ana amacı, özel sektör sanayiinin kredi ihtiyaçlarını karşılamak olmakla beraber, esas görevini sanayi planının uygulanması teşkil etmiştir. Sümerbank, aynı zamanda daha sonra kurulan diğer devlet kuruluşlarına da örnek olmuştur.
1935 yılında yeraltı kaynaklarının araştırılması için Maden Tetkik Arama Enstitüsü (MTA), elektrik enerji kaynaklarının değerlendirilmesi için Elektrik İşleri Etüd İdaresi (EİE), maden ve elektrik işletmelerini kurmak ve işletmek amacıyla Etibank kurulmuştur.
1. Beş Yıllık Sanayi Planı’nda tekstil sanayii, kendir-kesen sanayii, demir-çelik sanayii, sömikok fabrikası, porselen-çini sanayii, sudkostik, klor, suni ipek, selüloz ve kağıt tesisleri, şeker sanayii, süngercilik ve gül sanayileri yer almıştır. Planın uygulanmasına 1934 yılında başlanmış, planda öngörülen tesisler beş yıl içinde tamamlanarak işletmeye açılmıştır. Yine bu devrede planda yer almayan askeri fabrikaların modernizasyon ve genişletilmesine de devam edilmiştir. 1933-1938 yılları, Türk sanayiinin ilk ve planlı kuruluş safhasıdır. Planlı kalkınma, teknik alanda iş gücü yaratmış ve toplum yaşantısına büyük ölçüde etki yapmıştır. Özellikle toprağın verimini artıracak olan tekniğin tarıma uygulanmasının, bütün bir endüstri hayatının gelişmesi ile mümkün olabileceğini de ortaya koymuştur.
Teşvik-i Sanayi Kanunları ve Türkiye’de Sanayileşmeye Etkileri – Kadir KASALAK
AKM Belleten – Cumhuriyet Tarihinde Bugün 24 Mayıs * TC Devlet Demiryolları İşletmesi (TCDD)
Bugünkü milli sınırlarımız içindeki demiryollarının tarihi 23 Eylül 1856 yılında 130 km.lik İzmir-Aydın Demiryolu hattının imtiyazı ile başlar.
Bir süre Nafia Nezareti (Bayındırlık Bakanlığı)’nin Turuk ve Meabir (Yol ve İnşaat) Dairesi tarafından yönetilen Osmanlı Dönemi demiryollarında, 24 Eylül 1872 tarihinde demiryolu yapım ve işletmesini gerçekleştirmek üzere Demiryolları İdaresi kuruldu.
Osmanlı Döneminde yapılan toplam 8.619 km uzunluğundaki demiryolu hattının 4.136 km.lik bölümü milli sınırlarımız içerisinde kalırken, bu hatların 2.404 kilometresi ise yabancı şirketler, 1.377 kilometresi de devlet eliyle işletilmekteydi.
Cumhuriyetin kurulması ve demiryollarının devletleştirilmesine karar verilmesinin ardından demiryolu işletmeciliği için 24 Mayıs 1924 tarih ve 506 sayılı Kanun ile Nafia Vekâletine (Bayındırlık Bakanlığı) bağlı “Anadolu- Bağdat Demiryolları Müdüriyeti Umumiyesi” kuruldu.
Demiryollarının yapımı ve işletilmesinin bir arada yürütülmesini sağlamak amacıyla Demiryolu alanında ilk bağımsız yönetim birimi olarak 31 Mayıs 1927 tarih ve 1042 sayılı Kanun ile Nafia Vekaleti (Bayındırlık Bakanlığı)’ne bağlı “Devlet Demiryolları ve Limanları İdare-i Umumiyesi” kuruldu.
“Devlet Demiryolları ve Limanları İşletme Umum Müdürlüğü” adıyla 1939 yılında Münakalat Vekaleti (Ulaştırma Bakanlığı)’ne bağlandı.
Cumhuriyet öncesinde yapılan ve yabancı şirketler tarafından işletilen hatlar, 1928–1948 yılları arasında satın alınarak millileştirildi.
22 Temmuz 1953 tarihine kadar katma bütçeli bir devlet idaresi şeklinde yönetilen Teşekkülümüz, bu tarihte çıkarılan 6186 sayılı Kanunla Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı olarak “Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi (TCDD)” adı altında İktisadi Devlet Teşekkülü haline getirildi.
08.06.1984 tarih ve 233 sayılı KHK ile Kamu İktisadi Kuruluşuna dönüşen ve TÜLOMSAŞ, TÜDEMSAŞ ve TÜVASAŞ olmak üzere üç adet bağlı ortaklığı bulunan TCDD, 24.4.2013 tarihinde kabul edilen 6461 sayılı Kanun ile de yeniden İktisadi Devlet Teşekkülüne dönüştü.
TCDD, halen Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının ilgili kuruluşu olarak faaliyetini sürdürmektedir.
1856-1923 DEMİRYOLU HATLARI
1856 – 1923 yılları arasında Osmanlı topraklarında şu hatlar inşa edildi.
. Rumeli Demiryolları 2.383 km normal hat
. Anadolu-Bağdat Demiryolları 2424 km normal hat
. İzmir -Kasaba ve uzantısı 695 km normal hat
. İzmir -Aydın ve şubeleri 610 km normal hat
. Sam-Hama ve uzantısı 498 km dar ve normal hat
. Yafa-Kudüs 86 km normal hat
. Bursa-Mudanya 42 km dar hat
. Ankara-Yahşihan 80 km dar hat
Toplam 8.619 km
Cumhuriyet Döneminde Açılan Hatlar
GÜZERGAH | HAT | CİNSİ | KM.Sİ | YIL |
Ankara-Kayaş | 1 | Normal | 11.951 | 1925 |
Kayaş-Irmak | 1 | Normal | 57.792 | 1925 |
Irmak-Yerköy | 1 | Normal | 133.718 | 1925 |
Samsun-Kavak | 1 | Normal | 47.553 | 1926 |
Samsun-Çarşamba | 1 | Dar | 36.465 | 1926 |
Samsun-Gümrük | 1 | Normal | 3.000 | 1926 |
Yerköy-Boğazköprü | 1 | Normal | 161.529 | 1927 |
Boğazköprü-Kayseri | 1 | Normal | 14.950 | 1927 |
Kavak-Kayabaşı | 1 | Normal | 98.314 | 1927 |
Kayabaşı-Zile | 1 | Normal | 69.256 | 1928 |
Narlı-Gölbaşı | 1 | Normal | 69.120 | 1929 |
Fevzipaşa-Narlı | 1 | Normal | 68.680 | 1929 |
Kütahya-Emirler | 1 | Normal | 63.824 | 1929 |
Kayseri-Hanlı | 1 | Normal | 152.285 | 1930 |
Hanlı-Kalın | 1 | Normal | 45.625 | 1930 |
Kalın-Yapı | 1 | Normal | 17.238 | 1930 |
Yapı-Sivas | 1 | Normal | 7.172 | 1930 |
Zile-Kunduz | 1 | Normal | 69.889 | 1930 |
Gölbaşı-Doğanşehir | 1 | Normal | 56.014 | 1930 |
Emirler-Balıköy | 1 | Normal | 36.176 | 1930 |
Irmak-Çankırı | 1 | Normal | 102.255 | 1931 |
Doğanşehir-Malatya | 1 | Normal | 56.745 | 1931 |
Kunduz-Kalın | 1 | Normal | 92.750 | 1932 |
Malatya-Fırat | 1 | Normal | 32.536 | 1932 |
Balıköy-Balıkesir | 1 | Normal | 152.542 | 1932 |
Boğazköprü-Bor | 1 | Normal | 126.453 | 1933 |
Bor-Kardeşgediği | 1 | Normal | 45.360 | 1933 |
Çankırı-Atkaracalar | 1 | Normal | 86.134 | 1934 |
Alsancak-Kemer | 2 | Normal | 1.790 | 1934 |
Fırat-Yolçatı | 1 | Normal | 62.313 | 1934 |
Yolçatı-Elazığ | 1 | Normal | 23.926 | 1934 |
Atkaracalar-Ortaköy | 1 | Normal | 56.084 | 1935 |
Sivas-Bostankaya | 1 | Normal | 27.993 | 1935 |
Bostankaya-Eskiköy | 1 | Normal | 35.488 | 1935 |
Yolçatı-Maden | 1 | Normal | 75.950 | 1935 |
Maden-Diyarbakır | 1 | Normal | 82.670 | 1935 |
Narlı-Gaziantep | 1 | Normal | 84.077 | 1935 |
Ortaköy-Karabük | 1 | Normal | 49.232 | 1936 |
Karabük-Çatalağzı | 1 | Normal | 111.524 | 1936 |
Eskiköy-Çetinkaya | 1 | Normal | 48.500 | 1936 |
Malatya-Hekimhan | 1 | Normal | 70.300 | 1936 |
Adana Gar-Şehir | 1 | Normal | 2.969 | 1936 |
Afyon-Karakuyu | 1 | Normal | 112.400 | 1936 |
Bozanönü-Isparta | 1 | Normal | 13.360 | 1936 |
Gümüşgün-Burdur | 1 | Normal | 23.892 | 1936 |
Çatalağzı-Zonguldak | 1 | Normal | 10.008 | 1937 |
Çetinkaya-Divriği | 1 | Normal | 64.847 | 1937 |
Hekimhan-Çetinkaya | 1 | Normal | 69.520 | 1937 |
Divriği-Erzincan | 1 | Normal | 155.570 | 1938 |
Erzincan-Erzurum | 1 | Normal | 214.857 | 1939 |
Diyarbakır-Bismil | 1 | Normal | 47.382 | 1940 |
Hadımköy-Kurukavak | 1 | Normal | 10.936 | 1941 |
Bismil-Sinan | 1 | Normal | 28.424 | 1942 |
Sinan-Batman | 1 | Normal | 14.726 | 1943 |
Batman-Kurtalan | 1 | Normal | 68.818 | 1944 |
Malatya-Malatya Şehir | 1 | Normal | 2.964 | 1944 |
Tavşanlı-Tunçbilek | 1 | Normal | 13.373 | 1944 |
Zonguldak-Kozlu | 1 | Normal | 4.279 | 1945 |
Elazığ-Palu | 1 | Normal | 69.947 | 1946 |
Palu-Genç | 1 | Normal | 62.741 | 1947 |
Köprüağzı-Kahramanmaraş | 1 | Normal | 27.903 | 1948 |
Sirkeci-Halkalı | 2 | Normal | 28.200 | 1949 |
Haydarpaşa-Gebze | 2 | Normal | 43.700 | 1949 |
Ereğli-Armutçuk (2009 yılında söküldü) | 1 | Normal | 15.559 | 1953 |
Genç-Muş | 1 | Normal | 108.419 | 1955 |
Gaziantep-Karkamış | 1 | Normal | 90.857 | 1960 |
Kütahya-Seyitömer | 1 | Normal | 26.512 | 1962 |
Muş-Tatvan | 1 | Normal | 93.984 | 1964 |
Sincan-Behiçbey | 2 | Normal | 16.400 | 1970 |
Behiçbey-Ankara | 2 | Normal | 8.700 | 1970 |
Ankara-Kayaş | 2 | Normal | 12.200 | 1970 |
Pehlivanköy-Edirne-Hudut | 1 | Normal | 67.852 | 1971 |
Tatvan-İskele | 1 | Normal | 4.773 | 1971 |
Van-Hudut | 1 | Normal | 116.691 | 1971 |
Gabze-İzmit | 2 | Normal | 46.500 | 1975 |
Köseköy-Arifiye | 2 | Normal | 29.900 | 1975 |
Behiçbey-Ankara | 3 | Normal | 8.700 | 1977 |
Samsun-Gelemen | 1 | Normal | 13.000 | 1983 |
Behiçbey-Ankara | 4 | Normal | 8.600 | 1984 |
Alsancak-Halkapınar | 2 | Normal | 340 | 1984 |
Basmane-Şirinyer | 2 | Normal | 700 | 1984 |
Alsancak-Halkapınar | 2 | Normal | 550 | 1984 |
Basmane-Halkapınar | 2 | Normal | 4.300 | 1984 |
Halkapınar-Çiğli | 2 | Normal | 13.200 | 1984 |
Yapı-Sivas | 2 | Normal | 6.761 | 1984 |
Yenice-Adana | 2 | Normal | 24.600 | 1987 |
Adana-İncirlik | 2 | Normal | 10.100 | 1987 |
Sincan-Behiçbey | 3 | Normal | 16.400 | 1990 |
Eskişehir-Hasanbey (2009 yılında söküldü) | 2 | Normal | 9.600 | 1991 |
Hanlı-Bostankaya | 1 | Normal | 46.029 | 1994 |
Menemen-Aliağa | 1 | Normal | 26.014 | 1995 |
Çiğli-Menemen | 2 | Normal | 16.000 | 1995 |
Yenice-Mersin | 2 | Normal | 43.209 | 1995 |
İnönü-Eskişehir | 2 | Normal | 33.600 | 1996 |
Şirinyer-Adnanmenderes | 2 | Normal | 11.702 | 1996 |
Adnanmenderes-Cumaovası | 2 | Normal | 3.328 | 1996 |
İzmit-Köseköy | 2 | Normal | 8.826 | 1998 |
Basmane(hilal)-Halkapınar | 2 | Normal | 1.642 | 1999 |
Menemen-Aliağa | 2 | Normal | 25.880 | 2003 |
Basmane-Halkapınar(Müselles) | 2 | Normal | 2 | 2008 |
Alayunt-Kütahya | 2 | Normal | 10 | 2009 |
Tekirdağ-Muratlı | 1,2 | Normal | 63 | 2010 |
Tecer-Kangal | 1 | Normal | 48 | 2011 |
Marmaray | 1,2 | Normal | 28 | 2013 |
Cumaovası-Tepeköy | 2 | Normal | 30 | 2013 |
Tekirdağ-Muratlı | 2 | Normal | 29 | 2013 |
Başkentray Kuzey Hattı(Ankara-Behiçbey) | 6 | Normal | 6 | 2013 |
Başkentray Kuzey Hattı(Ankara-Sincan) | 5 | Normal | 24 | 2013 |
Kemalpaşa-Turgutlu | 1 | Normal | 27 | 2014 |
YÜKSEK HIZLI DEMİRYOLU | ||||
GÜZERGAH | HAT | CİNSİ | KM.Sİ | YIL |
Esenkent-Hasanbey | 1,2 | Normal | 394 | 2009 |
Sincan-Esesnkent | 1,2 | Normal | 30 | 2010 |
Hasanbey-Eskişehir | 1,2 | Normal | 12 | 2010 |
Ankara(Polatlı)-Konya | 1,2 | Normal | 425 | 2010 |
(Ankara)Polatlı-Konya | 1 | Normal | 5 | 2010 |
(Ankara)Polatlı-Konya | 2 | Normal | 6 | 2010 |
Hasanbey-Eskişehir | 1,2 | Normal | 6 | 2014 |
Eskişehir-Pendik | 1,2 | Normal | 306 | 2014 |
Kaynak: http://www.tcdd.gov.tr/
MAY 19 COMMEMORATION OF ATATÜRK, YOUTH AND SPORTS DAY
MAY 19 COMMEMORATION OF ATATÜRK, YOUTH AND SPORTS DAY
The 19th of May every year marks Youth and Sports Day Turkey (Gençlik ve Spor Bayramı) which was started by Mustafa Kemal Atatürk.
The 19th of May also marks the day in 1919 when the Turkish War of Independence started and the day that Mustafa Kemal Atatürk landed at the Black Sea Port of Samsun, he then began his leadership and fight for independence of Turkey and later becoming Turkey’s first independent President.
After the death of Mustafa Kemal Atatürk it was decided that the day would also be the day to Commemorate Atatürk. Changing the day to Commemorating Atatürk, Youth and Sports Day (Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı). One of the main traditions of this day is young Turkish athletes run with the Turkish flag from the Black Sea Port at Samsun where Atatürk began the War of Independence and over 10 days the flag is carried across the country to Turkey’s Capital Ankara finishing with the flag being handed to Turkey’s current President who accepts the flag during a ceremony on the 19th of May.
A Minutes silence is also observed in memory of Atatürk and wreaths and flowers are laid at monuments of Atatürk throughout country including at the Anitkabir the mausoleum of Mustafa Kemal Atatürk.
Various sports events take place during the day which are watched by many at the local stadiums and there are also many parades and ceremonies throughout the day.
For those who are living in Turkey this is also a national holiday which means banks and official offices will be closed on the 19th of May.
It’s a great day for families and children and you can get involved by going along to your local stadium and enjoying the day’s activities.
AKM Belleten – Cumhuriyet Tarihinde Bugün 19 Mayıs * Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı
19 Mayıs tarihi ve önemi… 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramınız kutlu olsun!
Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihindeki en önemli dönüm noktalarından birisi olan 19 Mayıs 1919’da Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Samsun’a ayak bastı ve 4 yıl kadar sürecek olan Kurtuluş Savaşı’nın zeminini hazırladı. İşte bu önemli günün tarihi…
19 MAYIS’IN TARİHİ
1918 Mondros Mütarekesi sonrasında ülkemizin birçok bölgesi düşman işgaline uğramış vaziyetteydi. Anadolu’ya düşman kuvvetleri henüz girememişti. Memleketin dört bir yanında bu işgallere karşı halk direniş göstermekteydi. Mustafa Kemal Paşa, 9. Ordu Müfettişi olarak Samsun’a gönderilmişti. Emrinde iki kolordu bulunmaktaydı. Bu görev Mustafa Kemal Paşa’ya gayet geniş yetkiler sağlıyordu.
MUSTAFA KEMAL PAŞA BAĞIMSIZ YENİ BİR TÜRK DEVLETİ İÇİN ADIMLARINI ATTI
Paşanın Samsun’a yollanmasının gerekçesi, bölgedeki tedbirsizlik ve güvensizlik olaylarını yerinde gözlemleyip gerekli önlemleri almaktı. Mustafa Kemal Paşa ise ulusal egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız ve bağımsız yeni bir Türk devleti kurmanın gerekli olduğunu düşünüyordu.
İşte 19 Mayıs 1919 tarihi, Atatürk’ün attığı bu adımlarla başlayan ve Türkiye Cumhuriyetine kadar gelen sürecin başlangıcıydı.
19 Mayıs, 1919 tarihinde bayram olarak ilan edilip kutlanmaya başlanmadı. Birçok milli bayramımız gibi 19 Mayıs da Cumhuriyetin ilanından sonra kutlanmaya başlandı.
İlk defa 24 Mayıs 1935 tarihinde Beşiktaş’ın girişimleriyle Atatürk Spor Günü adı altında Fenerbahçe ve Galatasaray sporcularının da katılımıyla kutlandı. Bu etkinliğin amacı, Türk gençliğinin Atatürk’e olan minnet ve sevgisini gösterebilmesiydi.
Bu etkinlikten birkaç yıl sonra Beşiktaş kurucu üyelerinden Ahmet Fetgeri Aşeni, Ankara’da düzenlenen spor kongresinde bu bayramın bütün gençliğe mal edilmesi gerektiğini ve ‘Gençlik ve Spor Bayramı’ adı altında her yıl kutlanmasını önerdi. Bu öneri kongrede oylanarak kabul edildi. Tasarı, Atatürk tarafından da onaylanarak 1938 yılı haziran ayından itibaren her yıl kutlanmaya başlandı.
SAMSUN, AMASYA, ERZURUM, SİVAS…
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 1919 yılının 19 Mayıs’ında Samsun’a çıkması ile Türk milletin uyanmasını sağladı.
Sonrasında Amasya Genelgesi’ni yayınlayan Atatürk, sırasıyla Erzurum ve Sivas’a giderek Türk Milleti’nin emperyalist güçlere karşı bağımsızlık ve bütünlüğünü koruduğu Kurtuluş Savaşı’nı başlatmış oldu.
Atatürk yola çıkış öyküsünü şöyle anlatmaktadır:
İstanbul’dan ayrılmak üzere, evimden otomobile bineceğim sırada Rauf Bey yanıma gelmişti. Bineceğim vapurun izleneceğini ve beni İstanbul’dayken tutuklamadıklarına göre, belki de Karadeniz’de batırılacağımı güvenilir bir yerden işitmiş, onu haber verdi. Ben, İstanbul’da kalıp tutuklanmaktansa, batıp boğulmayı tercih ettim ve yola çıktım. Kendisine de, eninde sonunda İstanbul’dan çıkmak zorunda kalırsa benim yanıma gelmesini söyledim.
Mustafa Kemal Atatürk
Kaptana ‘Düşman devletlerinin herhangi bir vasıtasının gadrine uğramamak için sahile yakın bir rota tutunuz! Şayet kesin tehlike görürseniz gemiyi karaya, en yakın sahile oturtunuz!’ direktifi verdim. Çok şükür buna gerek kalmadı, bir millet uyandı.
Mustafa Kemal Atatürk
Dağ başını, duman almış.
Gümüş dere, durmaz akar.
Güneş, ufuktan şimdi doğar.
Yürüyelim, arkadaşlar.
Sesimizi yer, gök, su dinlesin.
Sert adımlarla her yer inlesin
(Ali Ulvi Elöve)
Dağ başı, dumanlıdır. Kara bulutlar vardır; Anadolu’nun göklerinde. Sarmıştır, tüm Anadolu’yu. Kara bulutları dağıtmak için Mustafa Kemal, Samsun’a gönderilir.
Mustafa Kemal hangi görev ve amaçla Samsun’a gönderildi?
Samsun’da yaşayan Rumlar, huzursuzluk çıkarıyor ve Türklere karşı saldırılarını artırıyorlardı. Mustafa Kemal, huzursuzluğu gidermek ve düzeni sağlamak amacıyla 9. Ordu Müfettişi olarak görevlendirildi. Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919’da Samsun’a vardı. Burada Samsun’da büyük bir coşkuyla karşılandı.
1919 ‘da emperyalizmin ağlarını yırtarak Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Atatürk, bu tarihte Kurtuluş Savaşı’nın temelini atar. Bu tarih, Anadolu insanının uyanışı, silkinişi, emperyalizme başkaldırışıdır.1919 Anadolu insanına yeni bir yön verme, ulusal benliğimizi bulma tarihidir
Mustafa Kemal Atatürkberaberindeki kişilerle 16 Mayıs 1919 Cuma günü öğleden sonra “Bandırma” adındaki eski bir vapurla Galata rıhtımından ayrılır. 17Mayıs 1919 Cumartesi günü Bandırma Vapuru saat 21.40 sıralarında İnebolu’ya varır. 18Mayıs 1919 Pazartesi günü beklenen yolculuğun sonuna gelinir. Yolcular Kalyon Burnu denilen yerden sandallarla Merkez İskelesi’ne çıkarılırlar. Bu sandallardan birinin sahibi olan İsmail Yurtsever, o zaman için Mustafa Kemal Atatürk’ü tanımadığını söyler,Mustafa Kemal Atatürk’ü sandalda ve Samsun’da iken geniş yakalı lejyon kaputu ve başında kalpakla gördüğünü anlatır. (Hürriyet, 19 Mayıs 1973, s.4.)
19 Mayıs 1919, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinin atıldığı tarihtir. Atatürk’ün Samsun’a ayak bastığı tarih olan 19 Mayıs aynı zamanda “Atatürk’ü Anma,Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanmaktadır. Atatürk Millî Mücadele sıralarında Türk ulusunu, çağdaş ve gelişmiş uluslar düzeyine çıkaracak, ülkeyi batıl, köhneleşmiş düşüncelerden gençlerin kurtaracağı görüşündeydi. Gençlere güveniyordu. “Gençlik” kavramı Atatürk için ayrı bir önem taşımaktadır.“Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.”hitabında,Cumhuriyeti, gençlere, genç düşüncelilere emanet etmiştir. O’nun şu sözü çok anlamlıdır:“Genç fikirli demek, doğruyu gören ve anlayan gerçek fikirli demektir.”
Mustafa Kemal,19 Mayıs 1919’da emperyalizmin ağlarını yırtarak Samsun’a çıkar. 19 Mayıs 1919’da Samsun’da bir kıvılcım çakar. Meşale olur, tüm Anadolu’yu aydınlatır. Bu meşalenin ışığında Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı’nı başlatır. Anadolu aydınlanır. Anadolu insanı tutsaklıktan kurtulmanın yollarını arar. Kurtuluşa, Çanakkale kahramanı Mustafa Kemal’in izinden giderek ulaşacağına inanır; çünkü Mustafa Kemal’e güvenmektedir. Hamit Naci Selekler, bu durumu dizelere dökmüş; şöyle diyor:
19 Mayıs bugün tek parça yurdun günü,
O günden sonra yazdı takvim öbür günleri
O günden sonra İzmir, Lozan, Sivas… İleri,
Ve daima ileri, Gaziye varmak için!
Bu günlerden geçerek Gazi’ye erişirsin,
Gazi ki, bir hakikat, erişemez her insan,
Evreni anlarsın Gazi’yi anlıyorsan.
Gazi’yi anlayanlar, evreni, evrendeki gelişmeleri de onun açtığı aydınlık yoldan giderek anlamaya çalışmışlardır.
Mustafa Kemal, Samsun’a çıktığı günlerdeki durumunu söyle anlatıyor:
“19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktım. Genel manzara şöyleydi: Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’ ında yenik düşmüş; Osmanlı Ordusu her tarafta ezilmiş, koşulları ağır bir ateşkes imzalanmış. Savaşlardan, ulus yorgun ve yoksul düşmüş. Ulusu ve ülkeyi, Birinci Dünya Savaşı’na sokanlar, kendi yaşamlarının kaygısına düşerek, ülkeden kaçmışlardır. Padişah Vahdettin, tahtını korumak için önlemler araştırmakta. Damat Ferit başkanlığındaki hükümet; güçsüz, onursuz, korkak, yalnız padişaha bağlı ve onunla birlikte kendilerini kurtaracak herhangi bir duruma razı.”(Nutuk, cilt:1,s.1,”Kısaltılmış ve sadeleştirilmiştir.”)
“Yunan ileri harekâtı başlarken 17 nci Kolordu; bağlı birlikleri,56 ncı ve 57 nci tümenler ile İzmir Müstahkem Mevkiinden kuruluydu. Kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa, aynı zamanda Müstahkem Mevki komutanıydı. Kolordu, Müstahkem Mevki ve 56 ncı Tümen karargâhları esir olduktan ve tümen (172 nci alay hariç) dağıldıktan sonra, kolordu bölgesindeki diğer kıtalar başsız kalmış, emir ve komuta felç olmuştu.”(Türk İstiklâl Harbi, Batı Cephesi,1963,s.73)
Türkiye’yi, İstanbul’dan kurtarmak artık olanaksızdı. Anadolu, sömürgeci Avrupalılar ve onların yardakçıları Ermeniler, Rumlar tarafından yutulmayı bekliyordu. Anadolu güçsüz, çaresiz, kaderine bırakılmıştı. Anadolu, ancak güvenlik sorunlarıyla anımsanıyordu.
Ülkenin en huzursuz bölgesi de Samsun yöresiydi. Pontus’çu Rumlar, bölge halkına baskı yapıyorlar, halkı huzursuz ediyorlardı. Diğer taraftan da Türklerden şikâyetçiydiler. Mondros Ateşkes Antlaşması’na göre ülkenin güvenliğinden İstanbul Hükümeti sorumluydu. Ateşkes Antlaşması’ nn 5.maddesine göre İstanbul Hükümeti, sınırların korunması ve iç güvenliğin sağlanması için gerekli görülecek askerden fazlasını terhis edecekti. İtilaf (Anlaşma) güçleri, güvenliklerini tehlikede gördükleri yerleri, Antlaşma ‘nın 7.maddesine dayanarak işgal edebileceklerdi.(Selek,Anadolu İhtilalı I,1963,s.34,35)
Samsun strateji bakımından da önemliydi. Karadeniz Bölgesi’nin Orta Anadolu’ya açılan kapısıydı. İngilizler, güvenliğin sağlanması için İstanbul Hükümeti’ne baskı yapıyorlardı. Samsun olaylarının soruşturulması, güvenliğin sağlanması amacıyla 9.Ordu Müfettişliği’ne Mustafa Kemal seçilir. Amaç,Mustafa Kemal’i İstanbul’dan uzaklaştırmak değildir.Mustafa Kemal için de böyle bir görev fırsattır. O da Anadolu’ya geçmek istemektedir. Böyle bir görev için Genelkurmay, Harbiye Bakanlığı, Sadrazam ve Hükümet, Padişah, işgal kuvvetleri kumandanlığının onayı gerekmektedir.
“Mustafa Kemal’in hareketinden önce Sadrazamla vedalaşması, Teşvikiye’deki Sadrazam Konağı’nda soğuk, tatsız bir akşam yemeği karşılaması şeklinde oldu. Genel Kurmay Başkanı Cevat Paşa (Çobanlı) da gelir. O gecenin en önemli konuşması, Mustafa Kemal’le Cevat Paşa arasında geçer. Cevat Paşa, Mustafa Kemal’e sorar:
__Bir şey mi yapacaksın Kemal?
__Evet, Paşam, bir şey yapacağım…
__Allah muvaffak etsin…
__Mutlaka muvaffak olacağız!
(Şevket Süreyya Aydemir,Tek Adam I,s.388)
Bu tarihte Anadolu insanı, özgürlük ve bağımsızlık bayrağını açar. Bu tarih Anadolu insanının silkinişi, uyanışı, emperyalizme baş kaldırışıdır.19 Mayıs, bağımsızlığa yönelme; ulusal benliğimizi bulma tarihidir. Türk ulusunu bağımsızlığına götürecek yolu, Mustafa Kemal Atatürk açar. Yolu aydınlatmak için Mustafa Kemal Atatürk, Samsun’da bir kıvılcım çakar. Meşale olur, tüm Anadolu’yu aydınlatır. Bu meşalenin ışığında Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı başlatır. Anadolu aydınlanır. Anadolu insanı tutsaklıktan kurtulmanın yollarını arar. Kurtuluşa Çanakkale kahramanı Mustafa KemalAtatürk’ün izinden giderek ulaşacağına inanır; çünkü MustafaKemal Atatürk’e güvenmektedir. Mustafa Kemal Atatürk de Türk gençliğinin ulusal değerlerimizi kollayıp koruyacağının bilincindeydi. Bu nedenle, bu yurdu, Cumhuriyeti sonsuza dek kollamak, korumak görevini de gençlere vermiştir. Atatürk, Cumhuriyeti gençlere emanet ederken, kullandığı genç sözüyle, üniversitede, orduda, basında ve iş hayatında yer alan kafası ve ruhu genç tüm yurttaşları amaçlıyordu. Ulusal güçlerin tümü, görevlerinin başında bulundukça Cumhuriyet, demokrasi,Atatürk Devrimleri ve İlkeleri sarsılmayacaktır. Bu, Türk ulusu için bir amaçtır. Bu amaç, ulusal eğitimin ilkelerini de içermelidir. Gençlerin Atatürk Devrim ve İlkeleri’ni benimsemeleri, O’nun -Gençliğe Hitabesinde- gençliğe verdiği görevi, gençlerin yerine getirmeleri için, Atatürk’ün Samsun’a çıkış tarihi olan 19 Mayıs 1919 , “Atatürk’ü Anma ve Gençlik Spor Bayramı” doksan sekizinci yılı kutlanmaktadır. Bu kutlamalar, Türk gençliğine canlılık, coşku vermekte; onlara yurt, ulus sevgisini aşılamaktadır. Kutlamalarda, günün anlam ve önemini belirten konuşmalar, gösteriler yapılır; şiirler okunur. İşte 19 mayış 1919’u, öncesini, sonrasını dile getiren bir şiir:
Paylaşılmaz
19 Mayıs Gençliğine
Düşünmek uzun
Kurtulmanın başını sonunu
O karanlık günler içinde
Bir çürük tekneyle atlamak
19 Mayıs’ta çıkmak karaya.
Bayrak çekip yürümek Ankara’ya.
Meydan okumak günün sultanlarına
Onların ölüm fermanlarına
“Bu millet ölmeyecektir,”diye
Atılmak er meydanlarına.
Cephe kurmak, devlet kurmak
Yepyeni bir inançla
O karışık günler içinde
Tasarlayarak sonunu
Devrimlerin ölçmek
Enini boyunu.
O zorlu işler içinde
O günler unutulamaz.
Ötekiler paylaşılsa da
Bunlar paylaşılamaz.
(Oğuz Kazım Atok,Türk Şiirinde Atatürk, s.466)
Gazi’yi yeterince anlayamadığımız için evrende olanları da inceleyip araştıramadık. Bilimle, sanatla yoğrulamadık. Gençliğimize ulusal bilinci aşılayacak, bilimsel içerikli ders araç ve gereçlerini sunamadığımız içindir ki kütüphanelere, laboratuarlara yöneltemedik. Bu nedenlerle onların da çoğu bilgisayarların internet sitelerindeki oyunlara takılıp kaldıklarından dünyadaki sömürü düzenini algılamakta zorlanıyorlar. Çoğu da geleceğe güvenle bakamıyor.
19 Mayıs 1919 Sonrası
Mustafa KemalAtatürk, Bandırma vapuruyla Samsun’a giderken ülke İzmir’in işgali haberiyle çalkalanıyordu. Mustafa Kemal Atatürk,19 Haziran 1919’da Amasya Toplantısı’nı yapar. Bu toplantıda, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Rauf Orbay, 15.Kolordu Kumandanı Kazım Karabekir,2.Ordu Müfettişi Mersinli Cemal Paşa da vardı.(Akşin ve diğerleri,Yakınçağ Türkiye Tarihi, s.76)
21 Haziran’da Amasya Kararları oluştu. Kararda özetle şu dile getiriliyordu:
Vatanın bütünlüğü ve ulusun bağımsızlığı tehlikededir; fakat hükümet sorumluluğunu yerine getirmemektedir. Ulusun bağımsızlığını, yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır.
Bu karar, Erzurum ve Sivas Kongreleri ve Kurtuluş Savaşı’nın temelini oluşturur. Bu karar, düşmana ve padişaha başkaldırış; bağımsızlık, özgürlük için yılmadan savaşmayı göze alıştır.
.Sivas ve Erzurum Kongreleri’nin amacı, ulusa bağımsızlık, özgürlük düşüncesini aşılamak; kurtuluşun yolunu çizmektir. Mustafa Kemal Atatürk, tutsaklığın Türk ulusunun yapısına aykırı olduğunun bilincindedir. Anadolu insanına ulus olma bilincini aşılamaya çalışır. (Osmanlı, imparatorluktur. Uluslar vardır. Bu uluslar, imparatorun uyruğudur.) İnsanca yaşamak için yapılır; İnönüler, Sakaryalar, Dumlupınarlar…30 Ağustos 1922’de mezar olur düşmana Anadolu.29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in bağımsızlık bayrağı dalgalanır. Tek başına, bağımsız bu gökyüzünde. Savaştan sonra, emperyalizmin kıskacından kurtulmuş, tam bağımsız bir devlet kurulur. Kurulan bu devletin temel ilkeleri cumhuriyetçilik halkçılık, laiklik, ulusçuluk, devrimcilik devletçiliktir. Bunlardan en önemlileri kuşkusuz devrimcilikve laikliktir. Özellikle bu ilkeler doğrultusunda ulus olma özelliğini kazanmış; teokratik yapıdan demokratik yapıya geçilmiş böylece ekonomik ve politik bağımsızlığa erişilmiştir.
Emperyalizmin olduğu yerde; nemelazımcılık, kadercilik her şeye boyun eğiş vardır. Geniş anlamıyla Atatürk bağımsızlığı; siyasal, mali, ekonomik, adlî, kültürel ve askerî bağımsızlıktır. Bu düşünceyle sömürülen yoksul Doğu insanına, yeni bir ruh, yeni bir biçim, yeni bir yön verilir. İmparatorlukla birlikte, medrese ve ulema düşüncesi de tarihe karışır. Ne yazık ki günümüzde medrese düşüncesi yeniden filizlenmiştir. Genç dimağları şeriatçılık suyuyla yıkayıp ümmetçiliğe doğru kaydırmak isteyenler vardır. Medrese düşüncesinin egemen olduğu kimi çevrelerde Atatürk devrimlerinin yerini nurculuk ilkeleri almaktadır. Böyle yetişen gençler, elbette ekonomik emperyalizmin bir ahtapot gibi ülkeyi sardığını algılayamayacak, dünyadaki gelişmelerden ve yeni sömürü sisteminden habersiz olarak yetişecek, ülkenin ilerlemesini, kalkınmasını bir Ortaçağ görüsü olan ümmetçilikte arayacaktır.
Gençleri, bilimsel veriler ışığında eğittiğimiz söylenemez. Onları, sınavların tutsağı yaptık.19 Mayıs 1919 bilincini yıpratmadan, canlı tutabilseydik; gençlerimizi ruhen ve bedenen daha güçlü yetiştirme fırsatını bulabilecektik. Çünkü eğitim-öğretim izlenceleri daha ulusal, kimliğimize daha uygun olacaktı.
Özetle 19 Mayıs, Türk ulusunun yeniden varoluşu için atılan ilk adımdır. Bağımsızlık ve özgürlük yolu bu ilk adımla açılır; Cumhuriyet’in aydınlığı ufukta gözükür. Cumhuriyet’in aydınlığında Anadolu insanı kölelikten kurtulur, kimliğini bulur. Kimliğini bulmanın, ülkesindeki özgürlüğün sevincini, coşkusunu ulusal bayramlarda yaşar.19 Mayıs, gençliğin ülkesine, Atası’na bağlılığının simgesidir. Bizler,19 Mayıs coşkusunu tüm benliğimizle yaşadık. İstiyoruz ki bizden sonra gelen kuşaklar da ülkenin 19 Mayıs 1919’a nasıl gelindiğinin bilincine varsın. Bu bilince varması için de ulusal bayramlar geçiştirilmeden; sevinçle, coşkuyla, isteyerek kutlansın
Tüm bu olumsuzluklara karşın Türk gençliğinin ulusunu, ulusal değerlerini geliştirerek koruyacağına –Atatürk’ün de dediği gibi Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet koruyacağına __inanıyorum. Tüm gençliğin, “Atatürk’ü Anma,19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı”nı kutlarım.
Kaynakça
Aksoy, Muammer, Atatürk ve Tam Bağımsızlık, Cumhuriyet Yayınları,1998.
Akşin, Sina ve diğerleri, Yeniçağ Türkiye Tarihi, cilt: I,II, Milliyet Yayınları .
Alpay, Necdet, Türk Şiirinde Atatürk, Hürriyet Yayınları,1980.
Atatürk, Kemal, Nutuk, cilt: I,II, III, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü,1962.
Atatürkçülük Nedir? Varlık Yayınevi, İstanbul: 1963.
Aydemir, Şevket Süreyya,Tek Adam, Remzi Kitabevi,1963.
Genelkurmay Yayınları,Türk İstiklâl Harbi, II nci Cilt, Batı Cephesi, Ankara:1963.Hazırlayan:Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, 3. Basım, Ankara 1984, s.76.
Hürriyet, 19 Mayıs 1973, s.4.)
Selek, Sabahattin, Anadolu İhtilali, cilt: I,II,1963.
Ulusal Kurtuluş Savaşı, cilt: I,II, Milliyet Yayınları, 2011.
Türk Dili Atatürk Özel Sayısı, Kasım, TDK, 1963.
AKM Belleten – Cumhuriyet Tarihinde Bugün 5 Mayıs * ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ
Atatürk Orman Çiftliği, Mustafa Kemal Atatürk tarafından kendi adına 20 bin dekar civarında bir arazinin satın alınmasıyla Gazi Orman Çiftliği adıyla kurulmuş, aynı yıl içinde çevreden alınan arazilerle birlikte toplam arazi büyüklüğü 102 bin dekara ulaşmıştır. Daha sonra ülke çapında yaygınlaştırılan bu örnek çiftlikler diğer çiftliklerle birlikte 11 Haziran 1937 tarihinde Atatürk tarafından Hazine’ye bağışlanmıştır. Atatürk’ün bu bağışının altında, o dönemin toprak reformu çözümlerine karşı olanlarla, devlet yöneticilerine bir özveri dersi verme isteği yatıyordu. Hazineye bağışlandığı tarihte, Çiftlik’in Ankara dışındaki arazileriyle birlikte toplam 154 bin dekar arazisi bulunmaktaydı. Ülke tarımına katkı sağlaması amacıyla kurulan çiftlik günümüzde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı, tüzel kişiliğe sahip bir kuruluştur.
Kurulma Amacı
Ankara ve çevresini ağaçlandırmak, yeşillendirmek, modern tarım ve işletmecilik tekniklerini uygulayarak çiftçilere önderlik etmesi ve Ankara’nın tek piknik alanı olan Kazan Vadisi’ne alternatif olması amacıyla kurulmuştur.
İç Kısım
102.000 hektarlık alanı kaplayan ve Ankara’nın en büyük yeşil alanı üzerine kurulmuş olan çiftliğin içinde, Atatürk Evi, Gazi Orman Çiftliği Parkı, Piknik Alanı, Atatürk Orman Çiftliği Müze ve Sergi Salonu, Devlet Mezarlığı ve Hayvanat Bahçesi gibi ziyaret edilecek yerler mevcuttur.
Tarihten Günümüze
11.06.1937 tarihine kadar Atatürk’ün şahsına ait olarak işletilen çiftlik bu tarihte Atatürk tarafından Hazineye bağışlanmıştır. Atatürk’ün bağış mektubunda da belirtildiği gibi, Çiftliğin kuruluş yılından Hazineye intikaline kadar geçen süre zarfında, ıslahı çok zor olarak nitelenen arazide çok önemli ve olumlu çalışmalar yapılmış, tarım ve hayvancılık ürünleri, ziraat sanatları ürünleri üretiminde en yeni tarım ve işletmecilik teknikleri uygulanmış, örnek tesislerde çevre çiftçileri eğitilmiş ve ayrıca geniş bir alan ağaçlandırılıp düzenlenerek herkesin yararlanabileceği bir mesire yeri durumuna getirilmiştir.
13.01.1938 tarihinde, 3308 sayılı kanunla kurulan Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumuna bağlanmıştır. 28.02.1950 tarihine kadar 12 yıla yakın bir süre zarfında adı geçen kurum tarafından işletilen Çiftlik 01.03.1950 tarihinde, Devlet Üretme Çiftlikleri bünyesine alınmış ise de kısa bir süre sonra 24.03.1950 tarih ve 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu ile yeni bir statüye kavuşturulmuş, taşıdığı önem ve özellik göz önüne alınarak “Atatürk Orman Çiftliği” adı altında, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı, tüzel kişiliği olan kuruluş haline getirilmiştir. Kuruluş halen bu statüde çalışmalarını sürdürmektedir.
2013 yılında Atatürk Orman Çiftliği sınırları içerisinde, Beştepe mevkiinde günümüzde kullanımda olan Cumhurbaşkanlığı Sarayının inşasına başlandı.
Beraberinde birçok tartışma ve davaları getiren inşaat için Danıştay tarafından 4 Mart 2014’te durdurulma kararı verildiyse de zaten büyük bir bölümü tamamlanmış olan inşaata devam edildi. Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından 29 Ekim’de resmen kullanıma açıldı. Çankaya Köşkü ise Başbakanlığın kullanımına tahsis edildi.
Günümüzde Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi olmasının yanı sıra, burası toplantılar, balolar, ziyafetler, açılışlar gibi çeşitli birçok etkinliğe de ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca kompleks içerisinde 2015 yılında açılışı yapılan Millet Camii bulunmaktadır.
AKM Belleten – Cumhuriyet Tarihinde Bugün 3 Mayıs * Türkkuşu Uçuş Okulu
Ulu Önderimiz Atatürk’ün adını verdiği Türkkuşu Uçuş Okulu 3 Mayıs 1935’de açılarak, sivil havacı gençliğin hizmetine sunuldu.
Cumhuriyetin kuruluş yıllarında Türkiye, Birinci Dünya Savaşı’ndan perişan halde çıkmış, 15 milyonluk yoksul bir ülkeydi. Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, o zor koşullar altında havacılığa önemli destekler verdi.
Sadece Türk milletinin değil, bütün dünyanın sevgisini ve saygısını kazanmış bir lider, başarıları, eserleri ve geleceğe dönük eşsiz öngörüleriyle Türk milletinin yazgısını ve tarihin akışını değiştiren, insanlığın yetiştirdiği büyük kişilikler arasında yer alan Atatürk,
havacılığın hızla gelişeceğini sezinlemiş ve yetkilileri bu konuda uyarmıştı.
“İSTİKBAL GÖKLERDEDİR”
Türk havacılığının gelişmesini güçlendirilmesini sağlamak amacıyla zaman geçirilmeden gerekli girişimler başlatıldı. 16 Şubat 1925’te Türk Tayyare Cemiyeti kuruldu ve yurt düzeyinde hizmete başladı. 1935’te adı Türk Hava Kurumu (THK) biçiminde değiştirildi.
Atatürk, Türk gençlerinin uçuşu, planör kullanmayı, paraşütle atlamayı, kısacası havacılıkla ilgili herşeyi bilimsel bir şekilde en iyi öğretmenlerden, deneyler yaparak öğrenmelerini istiyordu. Bunun için 3 Mayıs 1935 tarihinde Ankara’da Türkkuşu Uçuş Okulu kuruldu. Önce planör okulu, ardından paraşüt okulu faaliyete geçti. Adını bizzat kendisinin koyduğu Türkkuşu, artık sivil havacı gençliğin emrinde olacaktı.
Paraşüt okulunun ilk müdürü Rusya’da paraşütçülük eğitimi alan Abdurrahman Türkkuşu oldu.
Türkkuşu öğretmenlerinden pilot Emrullah Ali Yıldız, 12 Haziran 1938 günü 14 saat 20 dakika süren bir planör uçuşuyla dünya rekorunu kırdı. Öğrencisi Ziya Aydoğan, THK İnönü Eğitim Merkezi’nden Kayseri’ye kadar, 466 km.lik bir mesafeyi planörle uçtu.
1936 yılında Tayyare Okulu adı ile motorlu uçak okulu açıldı ve Türk Silahlı Kuvvetleri için pilot yetiştirmeye başladı. Dünyanın ilk kadın savaş pilotu, Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen Tayyare Okulu’nun ilk öğrencilerindendi.
“İstikbal göklerdedir” sözüyle havacılığa verdiği önemi perçinleyen Atatürk,Türkkuşu’nun yurt hizmetine açılışı dolayısı ile hava alanında yaptığı gurur dolu konuşmasında, “Cumhuriyet Hükümeti, havacılığı bütün ulusun işlevi yapmak kararındadır” der.
Ulu Önder Atatürk’ün 3 Mayıs 1935 tarihinde Türkkuşu’nu kurarken yaptığı sevinç ve gurur dolu konuşmasını bugün bir kez daha paylaşalım.
İşte, Atatürk’ün 3 Mayıs 1935’de Türkkuşu’nun yurt hizmetine açılışı dolayısı ile hava alanında yaptığı o gurur dolu konuşma:
“Bayanlar, Baylar! Bizim dünyamız -bilirsiniz- topraktan, sudan ve havadan oluşmuştur. Hayatın da, esas unsurları bunlar değil midir? Bu unsurlardan birinin eksikliği, yalnız eksikliği değil, sadece bozukluğu yaşantıyı olanaksız kılar. Hayatı, hele ulusal hayatı seven, onu korumak isteyen yurdun topraklarına, denizlerine olduğu gibi, havasına da ilginliğini her gün biraz daha çoğaltmalıdır. Bu ilginlik, saydığım hayat öğelerine egemenlikle olur. Doğa insanları türetti, onları kendine taptırdı da. Ancak insanların yaşayabilmeleri için, doğaya da egemenliğini şart kıldı. Doğaya egemen olmasını bilmeyen yaratıklar, varlıklarını koruyamamışlardır. Doğa onları, kendi unsurları içinde ezmekten, boğmaktan, yok etmekten ve ettirmekten çekinmemiştir. Türk, bu gerçeği çok önceden tanımak kapasitesini göstererek, kapsal bir dölenle (azim) toprağını ve onun türlü ürünlerini, insanlığa verimli kılmıştır. Coşkun denizlerde göğüslemedik dalgalar bırakmayarak insanlığa genlik veren kültür yollarını açmıştır. Lâkin yaşadığımız bu çağda, artık insanlar, yalnız karada ve denizde kalmadılar. Doğanın hava varlığının da içine daldılar. Hayat için, yaşamak için havayı yalnız nefeslenmenin yeter olmadığı anlaşıldı. Gerek ve gerçek olan hava egemenliği, açık olarak ortaya çıktı. Bütün ulusların büyük bir önemle oluşturmaya çalıştıkları bu alanda, Türk ulusu da kuşkusuz yerini almalıydı.
Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, kara ordumuzun yanında, donanmamızı kurarken, hava filolarımızı da, en son hava araçları ile düzenlemekten geri kalmadı. Kişilikleriyle onur duyduğumuz hava subaylarımız ve komutanları da yetişmiş bulunuyorlar. Pilotlarımız, her zaman ve her halde, ulusun yüzünü ağartacak yüksek değerdedir. Lâkin arkadaşlar, bu kadarı yeter görmek doğru olmazdı. Hava işine, onun bütün dünyada aldığı önem derecesine göre genişlik vermek gereklidir. Bunu göz önünde tutan Cumhuriyet hükümeti, havacılığı, bütün ulusun işlevi yapmak kararındadır. Türk, yurdunun dağlarında, ormanlarında, ovalarında, denizlerinde, her bucağında nasıl bir bilgi ve kendine güvenle yürüyor, dolaşıyorsa vatan göklerinde de aynı surette dolaşabilmelidir. Bu ise Türk’ü, çocukluğundan vatan kuşları ile, yurt havası içinde yarışa alıştırmakla başlar. İşte bugün, burada bizi toplayan neden, o kutsal işe başlama törenidir. Havacılığın gelişimine ciddî şekilde sarılmasından dolayı hükümete, Genel Kurmay Başkanı Mareşal’a ve Türk Hava Kurumu Başkanı, değerli arkadaşımız Fuad’a (Bulca) burada, özel olarak gönül borcumu sunarım.Türk çocuğu, her işte olduğu gibi, havacılıkta da, en yüksek düzeyde, gökte seni bekleyen yerini az zamanda dolduracaksın. Bundan, gerçek dostlarımız sevinecek, Türk ulusu mutlu olacaktır”.
2018 Erken Seçimleri – Yurtdışı Seçmen Kütüğü
Avustralya ve Yeni Zelanda’da yaşayan kıymetli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımız,
Türkiye’de 24 Haziran 2018 de yapılacak erken seçimde oy verme hakkına sahip herkesi sandıklara sahip çıkmaya ve oy kullanmaya davet ediyoruz.
Yurtdışı seçimlerinin 7-19 Haziran 2018 tarihleri arasında yapılması beklenmektedir.
Erken seçimlerinde Avustralya’da oy kullanmak isteyen vatandaşlarımızın “Yurtdışı Seçmen Kütüğü”nde kayıtlı olmaları gerekmektedir.
Kayıtlı olmayan vatandaşlarımızın oy kullanabilmeleri için, konsolosluklarda adres beyanlarını yaptırmaları, kayıtlarında eksik ya da yanlış bilgi bulunanların adres beyanlarını düzeltmeleri gerekmektedir.
Yurt Dışı Seçmen kaydınızı aşağıdaki T.C. Yüksek Seçim Kurulu İnternet sayfasından (https://secmen.ysk.gov.tr/ysk/secmenBilgiYurtdisi.jsp) sorgulayarak kontrol edebilirsiniz.
“Yurtdışı Seçmen Kütüğü”ne kayıtlı değil iseniz; 12 Mayıs Cumartesi gününe kadar kayıt yaptırmanız gerekmektedir. Hemen en yakın konsolosluğa giderek ve bireysel başvuru yaparak kaydınızı yurtdışına aldırınız. Adres beyanında bulunmak isteyen vatandaşlarımızın T.C. Nüfus Cüzdanlarını yanında bulundurmaları gerekmektedir.
Şayet kütük adres kaydınız yurt dışında ise, ancak 7 – 19 Haziran tarihlerinde Türkiye’’ye yolculuk yapacaksanız, hava limanlarındaki gümrüklerde 7-24 Haziran arasında da oy vermeniz mümkün olacaktır.
Saygılarla,
Avustralya Atatürk Kültür Merkezi